Yazarlar

Koronafobi

post-img
     2020 yılının başrol oyuncusu koronavirüs(covid-19), ülkemizi ve dünyamızı etkisi altına almaya devam ediyor. Sadece fiziksel sağlığımızı değil, ruhsal sağlığımızı da tehdit ediyor.     Alınan koruyucu önlemler ile toplumsal düzen değişti ve günlük rutinlerimiz bu ölçüde farklılaştı.Yaşam döngümüzün değişmesinin beraberinde psikolojimiz de etkilenmekte. Böylelikle alanda yeni bir kavramdan söz ediliyor. Koronafobi.      Kaygının kaynağı; belirsizlik ve kontrol edilemez oluşu. Bu durum herkeste panik,korku, çaresizlik ve umutsuzluk gibi duyguların açığa çıkmasına sebep oluyor.           Kaygılanmamak mümkün mü ?    Kaygı, insanoğlunu  dış tehlikelere karşı uyararak hayatta kalmamızı sağlayan bir sistem. Yani; kaygı,vahşi doğada bizi dışsal tehlikelerden koruyor, savaş veya kaç tepkisini ortaya çıkarıyor.      Kaygımızın hiç olmaması durumunda dış tehlikelere karşı kendimizi koruyamaz, önlem alamaz ve potansiyel tehlikelere karşı hazırlıksız oluruz. Yüksek düzeyde olması da bizleri günlük işleri gerçekleştiremez hale dönüştürebilir. Bu durumu evimizin yangın alarmı gibi düşünebiliriz. Yangın alarmı çaldığında hayatımızın tehlikede olduğuna dair bir uyarı gelir ve bunun için gerekli  önlemleri alırız. Fakat; bu yangın alarmına sürekli maruz kalmak bizi rahatsız eder ve işlevselliğimizi bozabilir.  FAZLA KAYGI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİMİZİ ZAYIFLATIYOR! İçeriğinde panik,korku ve umutsuzluk barındıran her türlü içerik bağışıklık sistemimizi zayıflatmakta. Bağışıklık sisteminin zayıflaması ise; bizleri bulaşıcı hastalıklara yatkın hale getiriyor. Dolayısıyla sosyal medyada , whatsapp gruplarında ve benzeri mecralarda paylaşılan bu gibi içeriklere çok fazla maruz kalmamak ruhsal anlamda stresle daha kolay baş etmemizi sağlayabilir. Yapılan çalışmalara göre; insan beyni, yoğun kaygı ve panik anlarında prefrontal korteksi (akılcı ve mantıklı düşünme sistemini) devre dışı bırakarak ,savaş ve kaç tepkisini aktif hale getiriyor. Beynimizin en önemli görevi bizleri hayatta tutmaktır. Herhangi risk durumunda hayatta kalmak için ani bir reflekse ihtiyaç duyarız. Bu nedenle, mantıklı düşünme sistemimizi durdurup, savaş ve kaç tepkisini aktif hale getiririz. Bu risk durumuna salgını örneklendirebiliriz.  Sağlığımızı bozan ve bağışıklığımızı düşüren kaygıyı, kontrol altında tutmak oldukça önemli. Önlemler bu konuda bizlere yardımcı olacaktır.  Her kesim için bu önlemler farklaşabilmekte. Üç ana başlıkta inceleyecek olursak; Yetişkinlerimize önerilerimiz, Bu salgın sürecinde yakınları ile bağ kurmak olacaktır. Bağ kurmanın stresimizi azalttığı ve kendimizi güvende hissetmemize destek olduğu aşikar. Bu durumu teknoloji araçlarıyla sağlayabiliriz. Günlük rutinler oluşturarak beynimize güvendesin mesajı verebiliriz.  Güne dair planlar yapmak ve oluşturduğumuz plana uymak bizleri belirsizlik hissinden koruyacaktır. Kötü senaryolara odaklanmaktansa  güncel, gerçek ve güvenilir kaynaklardan sağlıklı bilgiler almaya çalışmalıyız.  Kaygının ve stresin fazla olduğunu hissettiğimiz anlarda, duygusal regülasyonu(düzenlemeyi) sağlayabilmek adına sizlere iyi gelecek durumların içinde yer almak faydalı olacaktır. Salgın dışındaki konular ve sohbetler içerisinde olmak dikkatinizi ve odağınızı iyi hissettirebilecek aktivitelere yönlendirmek düşüncelerimizi de olumsuz senaryolardan uzak ve dingin tutabilmeye çalışmak iyi hissetmemizi sağlayabilir. Kaygı da bulaşıcıdır, bağışıklık sistemimizi korumak için fizyolojik sağlığımız kadar psikolojik sağlığımızı da düşünmemiz önemli. Şimdi ve burada olanlara zihni yöneltmek dikkatimizi o andaki yaşantıya vermek ve hissettiklerimizi kabul ve anlayışla karşılamak bu durumda kaygımızı azaltmamıza yardımcı olmakta. Mevcut an da kalmak için yoga ve meditasyona başvurabiliriz. Çocukları koruyabilmek için biz yetişkinlere düşen görevler arasında ilk önce kendimizi olumsuz duygu, düşünce ve davranışlardan korumamız gerekir. Çocuklarımız en yakınındaki kişileri referans alırlar, onları gözlemler ve herhangi bir kaygı durumu yaşadığınızda sizlerin beden dillerinden bu durumu anlarlar.  Yetişkinler gibi kaygılarını sözel olarak ifade edemediklerinden, davranış bozukluğu olarak yansıtabilirler. Bu davranış bozuklukları;  altını ıslatma, parmak emme, gece korkuları , tırnak yeme , kekeleme ve uyku bozuklukları olarak görülebilir.  Çocuklarla bu konuyu konuşurken kendi korkularımızı çocuklara yansıtmamak önemli. Sorularına net ve kısa cevaplar vermek, çocukların  anlayacağı dilde konuşmaya özen göstermek faydalı olacaktır. Salgın ile ilgili konuyu uzun uzun konuşmak çocuklarda ruhsal sıkıntılara yol açabilir. Onlarla konuşurken umut ve güven verecek şekilde ifadeler kullanmalı, bunu beden dilimize ve ses tonumuza yansıtmalıyız. Çocukların bulunduğu ortamlarda haberler izlenirken kontrollü davranmalı ve  kaygı yansıtacak durumlardan kaçınmalıyız. Çocuklara ellerini yıkamasını söylerken ve hijyenle ilgili uyarılarımızda tehdit edici ifadeler kullanmamalı. Hijyenine özen göstermesi için bu durumu etkinliklerle daha iyi anlamasına yardımcı olmalıyız. Çocuğumuzun her zaman yanında olacağımızı ve bu durumun geçici bir süreç olduğunu belirtmeye çalışmak onlara güvendeyiz mesajı verecektir. Korona salgınından en çok etkilenenler arasında ileri yaştaki yetişkinler öne çıkıyor. Hem fizyolojik olarak hem de psikolojik olarak büyük baskı altındalar. Sosyal medyadaki paylaşımlar ve yaklaşımlar yaşlılarda suçluluk ve mahcubiyet duyguların oluşmasına sebep olabiliyor.  Kişi, kendini salgının sorumlusu hissederken, sokağa çıkma yasağı ile birlikte dışarıya çıkıyor olmakta suçluluk duygusunu daha da arttırabiliyor. Fizyolojik etkilerini yaşarken bu tip psikolojik baskıların da beraberinde kaygı ve depresyon yaşama riskleri artıyor. Yaşlılarımız, sosyal medyayı aktif kullanmadıkları için güncel bilgilerden haberdar olamıyor ve evde kalmanın önemini fark edemiyor olabilirler. Bu durumda onları mevcut durumlarla ilgili haberdar etmek hepimizin görevidir. Salgın ile ilgili doğru kaynaklardan bilgilendirilmelerini sağlamak, dışarıya çıkmaları gerektiğinde belediyelerden yardım almaları gibi durumlarda onları desteklemeliyiz.  Onlarla olabildiğince görüşmeler yapmakta oldukça önemli. Bu geçtiğimiz zor süreçten en az zararla çıkabilmek için  kaygımızı düzenlemeye çalışmalı , bunu yapmakta güçlük yaşayan bireylerin uzmanlara başvurmaları yararlı olacaktır. Korona salgını sürecinde uzmanlarımız online terapiler vermeye devam etmektedir.   Verilen bilgiler aşağıdaki kaynaklardan yararlanılarak aktarılmıştır.   Amerikan Psikiyatri Birliği, (2014). Ruhsal bozuklukların tanısal ve sayımsal el kitabı (DSM-5), Tanı ölçütleri el kitabı. (Çev. E. Köroğlu) Ankara: Hekimler Yayın Birliği. (Özgün çalışma 2013) Kring, A. M., Johnson, S. L., Davison, G., & Neale, J. (2015). Anormal Psikolojisi (Çev. M. Şahin ). Ankara, Nobel.