Yazarlar

Özgürlük yolunda esaret

post-img
Uzun zamandır bu köşede yazma eylemine başlamak için uygun zamanı bekliyordum. Hoş uygun zaman nedir oda ayrıca düşünülmeli. Hep uygun zamanı ararken birçok şeyi de kaçırıveririz. Düşüncelerimi okuyucularla paylaşacağım için çok heyecanlıyım. Kısa bir açıklama yapmamın gerekliliğini de sizlere bir borç biliyorum. Şuan yaşadığım bir hukuk mücadelesini sürdürürken sizlerden çok uzaklarda Güney Amerika’dan Brezilya dan size yazacağım. Ta ki özgürlüğümü kazanıp Türkiye ye vatanıma dönüş yapana kadar. İnsanın hayatında en zor karar vereceği konuların başında da zannedersem ülkesini, ailesini, sevdiklerini terk etmektir. Hele insan buna mecbur kalıyorsa daha da zor oluyor. İşte bu esnada da insan en çok nerede yaşayabilirim diye düşünüyor. Her insanın hayallerinin ülkesi vardır ya Brezilya da benim hayallerimin ülkesidir. Buraya geldiğimde de hiç yanılmadığımı anladım. İnanılmaz bir hoş görünün varlığı ve sıcaklığı kucakladı beni. İnsana insan olduğu için verilen değer benim için çok önemliydi. Biliyorsunuz transseksüel (cinsiyet değiştirip kadın ya da erkek olmuş kişi) kadınım ve bununla da gurur duyuyorum. Yaratan beni bu cinsel yönelimde yarattıysa bunu yaratan dışında kimse sorgulayamaz. İşte Brezilya da bu düşünce mi gördüm. Burada cinsel yönelimin değil kişiliğin ve başarıların önemli olduğunu gördüm. Zaten olması gereken de bu değil midir? Oysa bizler hayat anlayışımızda ne yazık ki bel üstüne çıkamadık. İnançlarda da birbirimize saygı duyamadık. İslamiyet denildiğinde burada insanların yüzünde ki korkuyu görüyorum. Ve sosyal platformda Müslümanın Müslümana yaptığı şiddeti gösteren videolar gösteriliyor. Bu nedenle İslamiyet’e kötü bakıyorlar. Bu nedenle kendimizi sorgulamalıyız. Bana burada gösterilen hoşgörü ülkemde gösterilmedi. Şuanda burada Brezilyalı 2 arkadaşımla ayı evi paylaşıyorum ve kesinlikle bana karşı önyargıları yok. Ülkemde sıradan bir mesleği yaparken dahi cinsel yönelimimle yargılandım. Oysa insanlar insanın mesleğini nasıl yaptığına, başarısına, kişiliğine bakmalı değil mi? Namus bekçiliği yapılan ülkemde eksikliklerin giderilmesi için mücadele edilmiyor. Tam tersi ahlak ahlak polisleri aracılığı ile sağlanmaya çalışılıyor tıpkı İran da olduğu gibi. Toplum ahlakı ise aile ve okul birlikteliği ile gelişebilir. Türkiye de genelevlerin sorumlusu devlet hoş şuan genelevler kapatılarak fuhuş sokaklara ve internete taşındı oda ayrı mesele. Cinsellik ayıp karşılandığı ve gençler bu konuda eğitim almadığı sürece de bu çözüm bulunulmayacak bir gerçek. Bunun eğitimini bu nedenle gençler internetten doğru ve de yanlış alıyor zaten. Yasaklar hiçbir şeye engel olmuyor aslında sadece cazibeyi arttırıyor. Fuhuş gerçeği de ülkemde ve dünyada hiçbir zaman son bulmayacak. Önemli olan bunun kontrol altına alınması. Bu nedenle kırmızı sokaklar olmalı ve bu bölgelerde birleşme evleri olmalı vergisi alınmalı. Paranın namusu olmaz eğer varsa alkolden alınan vergiyle Diyanet’e fon aktarılmaz. Hepimizin bildiği ama konuşmak istemediğimiz konuları konuşacağız köşemde. Bazen belki de rahatsız olacaksınız ama her zaman istediğimizi duyamayız ve istediğimiz olmaz. Kendisini geliştiremeyen kişiler ve devletler yok olmaya mahkûmdur. Ufkumuzu geniş tutmalıyız. Bu arada bu klasik bir konudur ama ben bunu yazmayı borç biliyorum. Çünkü benim sesim olan bu haber sitesinin zor durumda kalmasını istemem. Köşemde yazacağım bu ve bundan sonraki tüm yazılanların sorumluluğu şahsıma aittir kimse sorumlu tutulamaz. Farklı düşünceler her zaman insanı geliştirir katkıda bulunur umarım bende size bu katkıyı yapabilirim. Sonbaharın başladığı ülkeme sıcak günlerin başladığı Brezilya dan sonsuz sevgiler gönderiyorum. Her pazartesi bu köşede buluşmak üzere. Öykü Evren Özen (https://www.facebook.com/oyku.ozen.bursa)

Diğer Haberler