AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “2 buçuk milyona yakın Gazze halkının topyekûn cezalandırılması, onların hepsinin üzerine topyekûn bomba yağdırılması gibi bir tarz, herhangi bir şekilde insan haklarına, hukuka uygun bir tarz olarak asla kabul edilemez” dedi.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında düzenlenen MYK toplantı sonrası açıklamalarda bulundu. Çelik, sivillerin ve masum insanların hedef alınmasını hiçbir şekilde kabul etmediklerini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaşanan olayların olduğu andan itibaren yoğun bir diploması çabası içerisinde olduğunu vurgulayan Çelik, “Görüldüğü gibi de herkes tek taraflı açıklamalar yaparken; barış odaklı, şiddetin sona ermesine odaklı açıklamalar, sadece Cumhurbaşkanımızdan gelmektedir. Tabii bu inisiyatifi herkesin desteklemesi gerekir. Aksi takdirde şiddetle karşı şiddet kısır döngüsü içerisinde, bölgeyi daha çok ateşin içine sokacak gelişmeler yaşanabilir. Bugün Şam'ın ve Halep'in bombalandığına dair birtakım haberler geliyor. Bütün bunlar tabii tehlikeli gelişmelerdir. Lübnan ve Suriye'nin hemen yakınında olan bu olaylar, bütün bir bölgeyi, bütün bir dünyayı hiç kimsenin istemediği birtakım çatışmalara sürükleyebilir. Burada biz nasıl ki İsrail güçleri tarafından yasa dışı yerleşim yerlerinde ve diğer yerlerde gerçekleştirilen, sivilleri hedef alan aşırı şiddet eylemlerine karşı çıkıyorsak; aynı şekilde İsrailli sivilleri hedef alan şiddet eylemlerine de aynı şekilde karşı çıkıyoruz” diye konuştu.
Bugünkü duruma bir günde gelinmediğini, bu tabloyu doğuran şeyin 1967 sınırları içerisinde iki devletli çözümün hayata geçmemesi olduğunu ifade eden Çelik, “Meselenin şiddetle karşı şiddet kısır döngüsünden kurtulmasının yolu, politik çözüme ulaşılmasıdır. Bu politik çözüme ulaşılmadığı sürece 67 sınırları temelinde ve başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin kurulması süreci tamamlanmadığı sürece, bu maalesef devam edecektir. Burada yıllardır tekrarlanan şiddet, karşı şiddet, kısır döngüsü korkarız ki bu sefer daha tehlikeli yerlere gidecektir. Gerekli olan şey politik çözümdür, adil bir barışın hayata geçirilmesidir” şeklinde konuştu.
“Gazze halkının topyekun cezalandırılması, onların hepsinin üzerine topyekun bomba yağdırılması gibi bir tarz, herhangi bir şekilde insan haklarına, hukuka uygun bir tarz olarak asla kabul edilemez"
İsrail’in sivilleri hedef alan ve topyekun, hedef gözetmeksizin yapılan bu bombalama faaliyetlerinin bir an evvel durması gerektiğini belirten Çelik sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Gazze'nin bu şekilde tam anlamıyla kuşatılması, uluslararası hukuka aykırıdır. Orada yaşayan 2 buçuk milyona yakın Gazze halkının topyekun cezalandırılması, onların hepsinin üzerine topyekun bomba yağdırılması gibi bir tarz, herhangi bir şekilde insan haklarına, hukuka uygun bir tarz olarak asla kabul edilemez. Sayın Cumhurbaşkanımızın; iki tarafında, iki taraftan da sivillerin kaybına karşı çıkan, şiddetle karşı şiddet kısır döngüsünün sona ermesi için daha geniş ve adil bir perspektiften bir barışın ortaya çıkarılması gerektiğine dair yaklaşımının şu anda herkes tarafından desteklenmesini bekliyoruz.”
“Bütün Filistinlilerin suçlu ilan edilmesi gibi bir yaklaşım, son derece ilkel bir yaklaşımdır"
Avrupa Birliği başta olmak üzere bazı odakların Filistin'e yapılan yardımları kestik şeklindeki yaklaşımın doğru bir yaklaşım olmadığını işaret eden Çelik, "Bütün Filistinlilerin suçlu ilan edilmesi gibi bir yaklaşım, son derece ilkel bir yaklaşımdır. Daha sonra Avrupa Birliği tarafından yapılan açıklamada; bu tashih edilerek ‘Biz insani yardımları kesmedik ama kalkınma yardımlarını kestik’ gibisinden bir yaklaşım üretilmeye çalışılıyor. Bu da yanlıştır. Yani insani yardımlarla ve kalkınma yardımıyla bu saldırıların ne ilgisi var? Topyekun Filistin halkını cezalandırmanın bu saldırılara cevap vermekle ne ilgisi var? Burada yapılmak istenen şey; maalesef toplu bir cezalandırma faaliyetine Avrupa Birliği'nin de alet olmasıdır. Nitekim Gazze'ye suyun elektriğin kesilmesi, en temel hukuk metinlerine ve insan hakları belgelerine ve insanlığın vicdanına aykırıdır. Rusya, Ukrayna savaşı ilk dönemlerinde; Rusya'nın, Ukrayna'nın belli bölgelerine su ve elektrik vermediğini iddia ederek bütün Avrupa Birliği kurumları ayağa kalkmıştı. Şimdi Gazze'de insanlar susuz bırakılıyor. Bunun herhangi bir şekilde meşru görülmesi söz konusu olamaz. Yine aynı şekilde, Refah Sınır Kapısı’nın bombalanması da aynı şekilde oradaki insanları topyekun mezara gömme gibisinden bir anlayışı beraberinde getirir” ifadelerini kullandı.
Çelik, İsrailli bakanların ‘Gazze'yi tam kuşatma altında tutacağız’ açıklamalarına da tepki göstererek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Gazze zaten açık hava hapishanesi olarak değerlendiriliyordu. Gazze’nin tam kuşatma altında tutulması, böyle bir tam kuşatma mantığı uluslararası hukuka aykırıdır. Yani bir saldırıya cevap verirken saldıranlarla mücadele edersiniz. Onun yerine, onların olduğu bütün bir etnik aidiyeti ya da bütün bir dini aidiyeti cezalandırmaya kalkmak insan hakları açısından çok vahim sonuçlar doğuracak işlere imza atmak anlamına gelir. Nitekim daha olay olur olmaz, İsrail Başbakanı tarafından, ‘Vereceğimiz cevapla bölgedeki dengeleri ve haritaları değiştireceğiz’ gibisinden bölgeyi daha da istikrarsızlaştıracak bir politik hedef koyulması da yanlıştır. Bu olaylar, bölgedeki haritaları ya da dengeleri değiştirmek için kullanılacak bir vesile değildir. Tam tersine bölgedeki istikrara daha çok katkı sağlamak üzere, 1967 sınırları içerisinde adil bir barışa ulaşılması için üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Dolayısıyla, haritaları değiştirmekten, bölgeyi istikrarsızlaştırmaktan ya da bölge devletlerine yapılacak birtakım saldırılardan bahsetmek, şu anda yapılabilecek en basiretsiz açıklamalardır. Bu bölgedeki haritaları ya da dengeleri değiştirilmek için kullanılabilecek bir vesile değildir. Tam tersine bölgede daha çok istikrara katkı sağlamak üzere esasında 67 sınırları dahilinde doğru ve adil bir barışa ulaşılması için üzerinde düşünülmesi gereken bir meseledir. Burada egemen bir devlet olarak herkes kendisine yapılan saldırı karşısında saldıranlara cevap verir. Ama esas mesele Filistin meselesi diye on yıllardır çözümsüz kalmış. On yıllardır şiddet, karşı şiddet, kısır döngüsü içinden nesillerin yok olduğu bu adil çözüme ve barışa ulaşılmadan yürüyen süreçte bu bir günde ortaya çıkan bir mesele değildir. Dolayısıyla böyle haritaları değiştirmekten, bölgeyi istikrarsızlaştırmaktan ya da bölge devletlerine yapılacak birtakım saldırılardan bahsetmek şu anda yapılabilecek en basiretsiz yaklaşım olarak öne gelir.”
“Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlardaki yol haritasına herkesin destek vermesi gerekir”
Saldırıların orantılı bir şekilde olması gerektiğini belirten Çelik, “Onun yerine bütün bir Gazze halkını, bütün bir Filistin halkının cezalandırmaya dönük oradaki masum çocukların, kadınların, yaşlı insanların hayatını kaybetmesine dönük, oradaki masum sivillerin hedef alınmasına dönük bir şiddet eylemine dönüşürse bunu hiçbir şekilde kabul edilmesi söz konusu olamaz. Dolayısıyla gelinen nokta Cumhurbaşkanımızın verdiği mesajlardaki yol haritasına herkesin destek vermesi gerekir. Bir an evvel bu şiddetin ve karşı şiddetin sona ermesi aynı şekilde de bu adil ve kapsamlı bir planla barışa kavuşulması. 2 devletli çözüm perspektifi içerisinde ortak bir barış anlayışı temelinde kapsamlı, adil bir barış planının hayata geçirilmesi, altmış yedi sınırları temelindeki Filistin Devleti'nin kurulması bu meselenin zaten çözümü anlamına gelecektir. Yoksa ilanihaye bölgeyi daha da büyük sıkıntılarla karşı karşıya getirecek bir tablonun ortaya çıkması söz konusu olacaktır. Şu anda verilmesi gereken mesaj barış mesajıdır” dedi.
ABD’nin USS Gerald R. Ford uçak gemisi grubunun gönderilmesine ilişkin Çelik, "Oraya uçak gemileri göndererek ne yapılacak, ne elde edilecek, uçak gemileri gönderilerek? Yani bu uçak gemileri Gazze'yi mi bombalayacak? Ya da elinde uçak gemisi olan ya da elinde savaş gemisi olan her devlet kendisine yakın gördüğü devletin içine girdiği bir çatışmadan, o bölgeye savaş gemisi gönderirsen, o bölgeye uçak gemisi gönderirsen, o zaman diplomasi ne işe yarayacak? Uluslararası kurumlar ne işe yarayacak? Uluslararası barışı, uluslararası hukuku nasıl koruyacağız? Şu anda verilecek desteklerin tamamen barışı sağlamaya ve şiddeti sona erdirmeye dönük olan sevk ve idare edilmesi gerekir. Kuşkusuz insani yardımlar da böyledir. Ortaya çıkarılacak politik yaklaşımların da bu şekilde olması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
"Biz iki taraftan da sivillerin hedef alınmasına karşıyız"
Akdeniz’de Suriye savaşları başladığından beri savaş gemisi ile dolu olduğunu belirten Ömer Çelik, “Şimdi biz de oraya Gazze açıklarına İsrail'in açıklarına uçak gemisi göndermenin, savaş gemisi göndermenin verdiği mesaj buradaki karşı şiddet, kısır döngüsünü sona erdirmeyen hem Filistin tarafındaki, hem İsrail tarafındaki sivillerin, masumların hayatlarını korumaya dönük bir yaklaşım mesajı vermiyor şu anda yapılması gereken hem Filistin tarafındaki hem İsrail tarafındaki masumların ve sivillerin hayatını koruyacak şekilde barış perspektifini güçlü bir şekilde ortaya koymak ve bunun altını çizmektir. Oraya başka devletlerin gönderdiği her savaş gemisi, her uçak gemisi şiddet sürsün, şiddet bölgeye daha çok yayılsın diyenlerin işine yarayacak bir vesile sunmuş olacak. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki İsrail'in bugün kullandığı Gazze'yi topyekun bombalama şeklindeki eylemlere birileri bunu teşvik edici şekilde burada orantılılığı, sadece cevap verme hakkını saldıranlara dönük olması gerektiği gibisinden bir yaklaşım ortaya koymadığı zaman. O zaman bunun İsrail'e de bir faydası yoktur. O şiddet, kısır, karşı şiddet, kısır döngüsü bütün bölgeyi ve bütün coğrafyayı yutar İsrail'de sivillerin hayat haklarını da Filistinli sivillerin hayat haklarını da ancak bu bölge barışı perspektifiyle koruyabiliriz. Biz iki taraftan da sivillerin hedef alınmasına karşıyız. 2 taraftan da masumları hedef alan bütün eylemleri reddediyoruz. Burada sivillerin, masum ve orada yaşayan insanların hayat hakkının garanti altına alınacağı bir çözümün ortaya çıkması gerektiğini bir kere daha ifade ediyoruz” dedi.
"Türkiye'nin terörle mücadele operasyonları dünyanın en yüksek meşruiyete sahip operasyonlarıdır”
Terör operasyonlarının devam ettiğinin altını çizen Çelik, “Polisimizin, jandarmamızın faaliyetleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin faaliyetleri, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın faaliyetleri ülkemize dönük olarak terör eylemi gerçekleştiren, buna teşebbüs eden ya da bu planlamalar içerisinde organizasyon kuranların nerede olurlarsa olsun hak ettikleri cevabı alacağını bir kere daha gösteriyor. Tamamen meşru müdafaa ve meşru haklar temelinde bunu gerçekleştiriyoruz. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nden aldığımız yetkiyle bunları gerçekleştiriyoruz. Bir kere daha altını çizmek isterim ki Türkiye'nin terörle mücadele operasyonları dünyanın en yüksek meşruiyete sahip operasyonlarıdır” dedi.
“Cumhuriyet Halk Partisi bir siyasi iflas organizasyonuna dönüştü"
Cumhuriyet Halk Partisi'nin 38 Olağan İstanbul'un il kongresinde aday Cemal Canpolat'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki iddialarıyla ilgili sorusu üzerine Çelik, “Cumhuriyet Halk Partisi bir siyasi iflas organizasyonuna dönüştü. Müsaade ederseniz bu kadar detay meselede bugün bir şey söylemeyeyim bu Gazze'deki olaylar sebebiyle daha sonraki değerlendirmelerimizde bu kongrelerle ilgili ve diğer konularla ilgili değerlendirmemizi yapayım. Şu anda herhalde Türkiye'de de vatandaşlarımızın en son duymak ya da ilgilenmek isteyeceği olaylar Cumhuriyet Halk Partisi'ndeki bu iflas faaliyetleridir. Ana gündemimiz şu anda tabii Gazze'deki meydana gelen olaylar, İsrail, Filistin'de meydana gelen olaylar. O konuları daha sonra tekrar değerlendiririz bugünlük bu kadar söylemiş olayım” dedi.
"Diplomasiyi işletmesi gerekenler şimdi dini aidiyetler üzerinden bir tarafgirliği ve hizipçiliği işletiyorlar"
İsrail'i ziyaret eden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, "Bir Yahudi olarak da buradayım” sözlerine ilişkin Çelik, "Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı oraya gidip de ‘Ben burada sadece Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı olarak değil aynı zamanda bir Yahudi olarak bulunuyorum’ şeklinde bir açıklama yaptığında o zaman bunu şu şekilde değerlendirelim. Herhangi bir dünyanın bir yerinde bir çatışma var. Ve dünyadaki bütün Dışişleri Bakanları oralara gidiyorlar. Ben burada sadece Dışişleri Bakanı olarak bulunmuyorum. Aynı zamanda şu dinin mensubu olarak bulunuyorum diyorlar. Yani şimdi bu ne kadar tehlikeli bir yaklaşım? Bu olayda diplomasinin işletilmesi gereken barış perspektifinin işletilmesi gereken bir olayda dini aidiyet vurgulanarak bir tarafgirlik üretilmesi kadar yanlış bir şey olabilir mi? Bu son derece yanlış bir şeydir Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın bu açıklaması. Yani orada Amerika Dışişleri Bakanı olarak bulunuyor. Ya bulunduğu görev diplomasinin işletilmesi gereken bir görev. Böylesine basiretsiz bir açıklama olabilir mi? Böylesine yanlış bir açıklama olabilir mi? Diplomasiyi işletmesi gerekenler şimdi dini aidiyetler üzerinden bir tarafgirliği ve hizipçiliği işletiyorlar. Buradan herhangi bir perspektif çıkmaz herkesin açıklamasına çok dikkat etmesi gerekir. Hele dinlerin, mezheplerin, farklı etnik grupların iç içe yaşadığı bu bölgede herkesin çok hassas bir şekilde davranması gerekir. Nitekim bu açıklama son derece yanlış ve çok şaşırtıcı, çok yadırganan yadırganması gereken bir açıklama olduğu gibi diğer yerlerden gelen açıklamalar da böyle. Yani İsrail Devleti'nin bir saldırıya cevap vermesiyle topyekun Gazze'yi, topyekun Filistin halkını cezalandırması arasında ayrım gözetmeyen bir açıklama furyası devam ediyor. Bu dünya için de tehlikelidir. Bu böyle sadece bombalamakla, kara harekâtı yapmakla vesaireyle çözülecek bir mesele de değildir” diyerek tepki gösterdi.
"Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurumlarıyla bu misyonları yerine getirmeye hazırdır"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İsrail ve Gazze arasında arabulucu olabileceğini ifade eden Çelik, "Sayın Cumhurbaşkanımızın gerek bu tip çatışma alanlarındaki barış misyonuna liderlik etmesi gerekse bu bahsettiğiniz tür esir takaslarla ilgili olarak çok uzun zamandır bir siyasi rolü vardır. Sadece bu konuyla ilgilidir ve çok da büyük bir tecrübesi vardır Cumhurbaşkanımızın. Daha önce de İsrail tarafı başka olaylar vesilesiyle bunu talep ettiğinde Sayın Cumhurbaşkanımız istihbarat teşkilatımıza ve diğer yetkililere talimatlar vererek gerekenin yapılması konusunu gündemine almıştır. Ve bunda başarılı olunduğu taraflar ı olmuştur ve bunu da zaten hem İsrail tarafı bilir hem Filistin tarafı bilir. Yine aynı şekilde biliyorsunuz Rusya Ukrayna meselesinde de Sayın Cumhurbaşkanımız bu insani rolü son derece etkili bir biçimde icra etmiştir. İlk günden itibaren işte barış konusunda arabulucu olabileceğimizi ve aynı zamanda da bu bahsettiğimiz esir takası meselesinde de üzerimize düşeceğini yapacağımızı Cumhurbaşkanımız ifade ettiği andan itibaren kurumlarımız bunu talimat olarak almışlardır. Ve hazırlıklarını yapmışlardır. Oraya insani yardım götürülmesi ve aynı zamanda diplomatik açıdan bir arabuluculuk gerektiğinde yapmamız gerekenler açısından tam hazır bir şekilde Cumhurbaşkanımızın talimatı doğrultusunda hazırlıklarını tamamlamışlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurumlarıyla bu misyonları yerine getirmeye hazırdır. İlk andan itibaren söyledik. Vatandaşlarımıza çağrı yapıldı. Çatışma bölgelerinden uzak durun. Herhangi bir şekilde güvenli bölgeye geçemiyorsanız büyükelçiliğinizle irtibat kurun diye. Orada da bu takip ediliyor. Bütün vatandaş yani bir tahliye gerektiğinde de bununla ilgili hazırlığımız da var. Bütün vatandaşlarımızdan istirhamımız büyükelçiliğimizin açıklamalarını takip etsinler. Sıkıntılı bir bölgede kalmışlarsa, derhal büyükelçiliğimizle irtibata geçsinler. Kendileri derhal oradan alınacaktır" şeklinde konuştu.