Dışadönük ve sosyal bir karakter olmak burcumun bana sağladığı az sayıda olumlu özellikten biri.O yüzden selamdı, sabahtı, girişti gelişmeydi beklemeyin. Maalesef görgü ve protokol kurallarıyla aram pek olmadığından her konuya bodoslama dalarım.
Bu sitede yazmayı planlıyorum. Sebebi basit. Site sahibi yakinim olur. Kötü de yazsam iyi de yazsam, çok okunsam da az okunsam da muhtemelen beni kovmaz. Sayfamı kaldırmaz. Maaşımdan kesmez (çünkü en azından şimdilik maaşım yok). Netice itibariyle istediğim gibi kalem oynatma özgürlüğüne sahibim (inşallah yanılmıyorumdur sevgili site sahibi).
Bu yüzden; okuyun yahut okumayın. Beğenin yahut beğenmeyin. Yapabileceğiniz bir şey yok.
Yani siz isteyin ya da istemeyin, bir şekilde topu olduğu için mahalle maçında oynatılan kabiliyetsiz çocuk gibi yahut güzel kızkardeşinin hatırına orman kampının popüler grubuna giren tipsiz denyo gibi buralarda olacağım. Sizin için üzgünüm.
Elbette her ego sahibi ölümlü gibi ben de isterim bir hayran kitlem oluşsun. Genç kızlar yazılarımı birbirine mail atsın. İnsanlar facebook sayfalarında karizmatik çıkacağım diye otuz defa çektiğim fotoğrafımı paylaşsın. Maalesef bu güzel hayallerin gerçekleşmesi pek olası görünmüyor. Korkarım çok meşhur bir yazar olamayacağım.
Yeteneksiz olduğumdan değil. Çok şükür yazmaya karşı genetik bir yatkınlığım var. Mütevazı da olmayacağım. Sokaktan yüz kişi toplasanız (Cihangir sokakları hariç) muhtemelen entelektüel bilgi birikimi en fazla, en çok kitap okumuş, EQ ve IQ’sü en yüksek ikinci on içerisinde yeralırım. Dalga geçmeyin hiç fena bir skor değildir. Ancak; ciddi bir dezavantajım var. Cahil cesaretim yok.
Aslında bu da kendi içerisinde çelişkili bir ikili. “Cahil cesareti” ne demek? Cahil; bilgisiz olduğu için başına ne geleceğini öngöremeyen yani korkmayı bilmeyen insan demek. Çocuklar cahildir mesela. Pencere pervazına yahut balkon korkuluğuna tırmanabilirler. Vahşi bir dobermanın ağzına ellerini sokmaya kalkabilirler. Ne zamanki bu deneyimden sadece şiş bir kafa, kırık bir kol veya ısırılmış bir el ile sağ kurtulurlarsa artık bir daha bu haltı yemelerini engelleyecek bir savunma mekanizmasına kavuşurlar: Korku…
Evet, korku en büyük savunma mekanizmalarımızdan birisidir. Evrim tarihi boyunca koca dişli, dev pençeli yaratıkların arasından sıyrılıp besin zincirinin en tepesine tırmanabilmişsek, bunu zekamız kadar korkularımıza da borçluyuz. Böylece saklanmış, kaçmış veya en azından ayılarla elim sende oynama salaklığından uzak durmuş ve hayatta kalmışızdır.
Peki neden cahil cesareti çelişkili bir kelimedir. Çünkü cahilin cesarete ihtiyacı yoktur. Cesaret bildiğin zorluklara, engellere, korkutucu ve endişe verici olgulara karşı durabilmek, onlarla savaşabilmek demektir. Cahilin bunların ürkütücü, zor veya tehlikeli olabileceğine dair hiçbir fikri yoktur ki. O yüzden aslında cesur değil sadece bilgisizdir.
Cahil için ota boka maydanoz olmak, her konuda ortaya atılıp fikir belirtmek, rezil olma korkusu olmadan aksiyona girişmek bilginin kazandırdığı korkularla donatılmış birine göre çok daha kolaydır.
Sakın yanlış anlamayın. Kesinlikle hor görmüyorum, aşağılamıyorum cahil olmayı. Tam tersine bilgi sahibi olmak bir ayrıcalık değildir bana göre. Cahilliğe övgü düzmeye çalışıyorum. Beceremiyorsam acemiliğimden.
- Biliyor musunuz? Bu bifteğin var olmadığını biliyorum.Bunu ağzıma koyduğumda Matrix’in beynime bunun sulu
ve lezzetli olduğunu söylediğini biliyorum. 9 yılın ardından ne fark ettim biliyor musunuz?
Cehalet erdemdir (Ignorance is bliss*).
Cypher - The Matrix (1999)
Günümüzün, bilgiyi istemediğin halde beynine kazıyan post modern iletişim çağında bir şekilde cahil kalabilmek bir erdemdir. İstesen de beceremeyebilirsin. Ciddi bir altyapı gerektirir. Daha çocukken bu konuda özel eğitim alman gerekir. Eğitim alan biri nasıl cahil kalır diyeceksiniz. İnanın bana bu bir çelişki değil. Cahil olmak doğuştan hepimize verilmiş bir ayrıcalıktır ama cahil kalabilmek özel bir eğitime sahip olmayı gerektirir. Bunu belki başka bir yazıda anlatırım. Bilmiyorum belki de anlatmam. Keyif benim, site yakinimin.
Herneyse önermem şu; bilgili olmak bir kader değil lanettir. Siz bu lanete sahipseniz bile çocuklarınızı bu illetten koruyabilirsiniz. Dediğim gibi keyfim öyle ister de yazarsam nasıl yapacağınızı öğrenirsiniz.
Bu lanet, potansiyelinizi hoyratça ve umursamadan ortaya dökmenizi engeller. Kazanma ihtimalinizin çok düşük olduğu ancak bir şekilde başarırsanız efsane olacağınız, mahallenin kahramanı olma şansınız bulunan kavgalara girmenizi engeller. Aşık olduğunuz kıza yazdığınız melankolik şiirleri gözlerine bakıp okumanızı engeller. Engeller oğlu engeller. Sonuçta mahallenin kabadayısından dayak yemezsiniz belki ama biricik aşkınızı cahil bir öküzün kolunda görme ihtimaliniz çok yüksektir.
- Ayyyy dayanamayacam senin için yazdığım bir şiirimi okuyacam.
"aşk kalbimi yakan bir volkan gibidir
en sevdiğim tatlı kazan dibidir.
Leyla, sev beni sokma müşküle
seninle kaşık atalım iki tabak keşküle"
Tosun Paşa - (1976)
Kendi içinizde tatminsiz ama bilgili, korkak ama farkında, bir boka yaramayan bir birey olarak hayatın kıyısında köşesinde bir yerlerde küçük bir rol oynamanıza sebep olur.
O koca tiyatro sahnesinin ortasında cahil kalmayı başarabilmiş ve bu sayede korku denen pranganın engellemediği şanslılar esas kızı öperken siz bir kenarda dekor olarak kalırsınız. Oysa daha sırada bekleyen çok oyuncu vardır ve sana ayrılan süre azdır. İçinizde rolünüzün pek bir tırt olduğu ve daha da kötüsü onu bile iyi oynayamadığınız duygusuyla mutlu cahillerin şovunu izlersiniz. Bilginin lanetine küfür edin.
Maalesef ben de sizler gibiyim. Bu nedenle ancak bir yakinimin sitesinde yazabilirim. Daha fazlasından dizlerim titrer.
Görüşmek üzere…
* Erdemli ve cahil kalmayı umursamayan meraklılara notlar 1
‘Bliss’ aslında ‘tam mutluluk demektir’. Filmin tercümesinde muhtemelen daha felsefik olduğu için erdem olarak çevrilmiş. ‘Cehalet mutluluktur’ gibi tercüme edilebilir. İlk kez 1509 yılında Desiderius Erasmus tarafından “Deliliğe Övgü” adlı eserinde Thomas Moore’a ithafen söylenmiştir.