Yazarlar

Güçlüler zayıflar ve adalet

post-img
Her gün yazılı, sözlü, görsel medya da haberlerde yalan söyleyenler, olanları çarpıtanlar var. Servetlerine servet katanlar, zenginlikler içinde aşk meşk içinde olanlar, sürülenler, şehit olanlar var. Kanunlar değiştiriliyor. Anayasa ve uluslararası evrensel hukuk değerleri geçersiz kılınıyor. Keyfi yönetim her alanda sürüyor. Anayasa rafa kaldırılmış, yüksek mahkemeler sinmiş susmuş, mahkemeler hakimi ve savcısının ne zaman gözaltına alınacağı endişesi ve paniği içinde, vatandaş hak arama peşinde. Kişilere göre kanun maddeleri değiştiriliyor. Hakkında karar verilmeden herkesin masum olduğuna ilişkin masumiyet ilkesi tersyüz olmuş durumda. Yazılı ve görsel medya konunun hangi yönünü kamuoyuna yansıtıyor? Anayasa rafa kalkmış, rejim değişmiş hala başkanlık safsatası ile gündem meşgul ediliyor. Yargı bağımsızlığı kalkmış hala kuvvetler ayrılığı ya da birliği laf olsun diye konuşuluyor. Adalet mülkün temelidir. Bu cümlede ki mülk devlet anlamında kullanılırdı.. Oysa şimdilerde mülk mal, servet, zenginlik, yetki, konum, statü anlamında kullanılıyor. Evet Adalet var mı? sorusunu halka sorun, alacağınız cevap, dehşet vericidir. Tarih boyunca adaletli olmakla övünen bir milletin geldiği duruma bakın! Türk Milleti’nin adalet anlayışı ile yüzyıllar boyunca; farklı milletler, din mensupları kardeşçe bir arada yaşadı. Ne oldu da, şimdilerde devlet suçlanıyor, asker, hakim, savcı, polis, akademisyen suçlanıyor. Ülkeyi düşünen vatanseverler suçlanıyor. Her sorunu kanuna anayasaya bağlayan bir takım zerzavat takımı var. Bunlar ipteki cambaza bak misali kanunlarda hatayı buluyorlar. Hiç kimse en iyi kanunu da yapsanız uygulanmadıktan sonra, ne işe yarar demiyor, diyemiyor. İşine gelmiyor. Bakın; bu ülkede herkes anayasanın değişmesini, demokratik özgürlükçü olmasını ileri sürüyor. Ne olacak anayasa değişecek de ne olacak, Mide mi doyuracak? Hırsız, sahtekar, dolandırıcı, arzı endam etmeye devam etmeyecek mi? Dokunulmazlar ordusu her geçen seçkin konumlarını sürdürürken, sokaktaki vatandaşa uygulanan kanunlar, toplumda adaleti mi sağlayacak? Vekil dokunulmazlığı yanında bir bürokrat dokunulmazlığı var. Hukuku çiğneyen, keyfi hak ve özgürlük ihlali yapan bürokratlar hakkında, amirden izin çıkmadıkça yasal takibat yapılamıyor, bu çağdaş dünyada örneği  olan bir durum mu? Keyfi uygulamalar ve yasalara aykırı engeller nedeniyle Türkiye’deki adalet mekanizması  işleyemez hale gelmiştir. Türk insanının adalet arayışı maceraya dönmüştür. Tarihe binlerce yıldır, kültürü, ahlakı, dini, inancı, sosyal ilişkileri ile adalet dağıtan, adaleti öğreten bir millet;adalet aramaya başlamış. Adliyelerde hakimlerin arkasında Adalet mülkün temelidir yazıyor ama bunun yerine getiremiyoruz. İmtiyazlar, imtiyazlı sınıflar, statüler, kendi başına karar alabilen kişi, kuruluş, kurumlar ve makamlardan oluşan bir düzen var. Ve bu düzen, kaos yaratmasına rağmen kitleler uyutulmaya devam ediyor.    Hem kendilerine hem de eylem ve işlemlerine dokunulamayan sınıfların varlığına kimse dikkat çekmiyor. Türkiye’de dokunulmayan kişi, sınıf zümreler var.  Hukuk devletinin temeli; kanun karşısında herkesin eşit olma ilkesidir. Ayrıcalıklı kişi, sınıf ve zümrenin olmaması demektir. Ve hak arama hakkının yine sınırlandırılmaması demektir. Keyfiliğin önlenmesi, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak demektir. Ülkede bunlar konuşuluyor mu, hayır ya ne konuşuluyor? İşbirliği yaptıkları dinci örgüt ve mensuplarının hikayeleri. Sanki birlikte hareket etmemişler miş gibi. Sanki itham ettikleri konuları birlikte yapmamışlar mış gibi. Değişen bir şey var mı? Yok. Nasıl olsun ki, her partili yetkili aynı şeyleri farklı üslupta konuşup duruyor. Bu arada halk soyulmaya yandaşlar zenginleşmeye, vatan evlatları şehit olmaya devam ediyor. Günün Sözü: Ciddi ve kararlı insan, dediğini uygular.

Diğer Haberler