Yaşam boyu o kadar çok izlenilecek film,gidilecek tiyatro,okunacak kitap,gezilecek yer var ki insan, hayatı süresince birçoğunu yapamayacağı için üzülüyor. Romalılar ise bu durumu 'ars longa, vita brevis' diye özetlemişler.
“sanat uzun, hayat kısa”
Dijital çağda bilgiye ulamanın kolaylığı ve hızlılığı günümüz nesillerini şanslı kılıyor..Ama geçmişe baktığımızda günümüz nesillerinden daha şanslıyız.. En azından kısa sürede olsa doğal yaşamı gördük..
Doğal beslendik mevsimleri bile zamanında yaşadık. en önemlisi büyüklerimizden masal dinledik..
Ve o masallar kültürel alt yapımızı oluşturdu.O muhteşem masalları anlatan büyüklerimizi bir bir kaybettik. Masallar kaldı ama anlatanlar yok oldu sanırım bir süre sonra anlatanlar olmayınca masallarda unutulup gidecek..
Yaşı yarım asırı aşan bir çoğumuz soğuk kış gecelerinde soba yada mangal başında aile büyüklerinde yada komşularından masal dinlemiştir. Ne kadar anlatılsada o masallar hiç eskimezdi... çocuklar masalın sonunu getiremezdi uyuyup kalırlardı..
Çocukluğumda masal anlatan mahalle büyüklerini tanıma şansı buldum..
Müthiş tekerleme söylerlerdi yaşı seksenlerde olan Süheyla teyze ,aklımda kalanı " Buğday ektim darıdır diye sultan ahmet minarelerini cebime soktum borudur diye" diğeri " yer altında tıkır mıkır bizim sıçan kilim tokur" kimbilir kaç yüzyıldır halk dilinden süzülüp gelmişti tekerlemeler..
Farklıydı büyüklerin dizlerinde o masalları dinlemek...Arzu ile Kamber'i Peri masallarını, keloğlanı ,zümrüdü anka kuşunu ilkokul öncesi dinlemiştim.
Ve masalları dinleyen her çoçuğun yaşattığı hayal dünyası her masal dinleyişinde büyüyüyen evreni kaplayan duyguları..
Masallarda hep iyiler kazanırdı kötüler cezasız kalmazdı. Kültürler iç içe geçtikçe 1001 gece masallarından hindistan söylencelerine Dede Korkut'a kadar rengarenk bir masal dünyasında yaşadığımız daha iyi anlıyoruz.
Günümüzde dijital ortamda masallara ulaşsakta soğuk ve duygusuz geliyor masal anlatıcıların yanında..