Son 30-40 yıl içinde değişen, gelişen dijitalleşen yaşamımızda ne kadar çok meslekler ve bu kaybolan mesleklerin ustaları yok olup gitti.
Yaşamımızda derin yer eden sokak satıcılarının yerini şimdi internetten , yemekten giyime hertürlü gereksinim için verilen siparişi evimize getiren motorlu kuryeler aldı...
Sokak satıcıları günün ilk ışıkları ile sokaklara yollara çıkar genel olarak sabahtan öğleden sonraya kadar yetişkinlere hitap eden ürünler, öğleden sonrada çocuklara yönelik ürünler satılırdı genelde.
Yakın döneme kadar eskiciler, nayloncular vardı üç tekerlekli arabaları ve üzerine dağ gibi yığılmış ürünleri ile sokalarda dolaşırdı.Bir geridönüşüm ustaları gibi eski kullanılmayan giysiler , ayakkabılar naylon eşyalardan çamaşır mandalına kadar değişitirilirdi..
Eski okunmuş gazeteler saklanır eski gazete alıcılarına kilo ile satılırdı.
O dönemin toplumu daha tasarrufu düşünürdü ve ilköğretimde tasarruf sürekli öğrencilere anlatılırdı..
Hele bahar geldimi hallaçlar çıkardı.Omuzunda uzun yaya benzeyen bir düzenekle ve ellerinde bir tahta tokmak ile dolaşırlardı. Sokagın yada mahallenin belirli bir köşesine kadınlar yorganlarının yataklarının içindeki keçeleşmiş yün veya pamukları getirir,yere yayılan bir çarşaf üstünde hallaç elinde yayı pamuk yada yünlerin üzerinde gezdirerek tahta tokmakla yayın ipine vurur o pamuk ve yünler kar taneleri gibi ,beyaz kelebekleri gibi uçuşurdu..
Ve elindeki tokmak o yaya her vurduğunda ritmik bir müzikal ses çıkardı...Hallacın elinden geçen yünler ve pamuklar özenle kenarları dantelli saten yorganlara konurdu..
Kalaycılar geçerdi ardından evlerdeki bakır tepsiler mangallar tencereler çıkardı kapının önünde yere oturan kalaycı yaktığı ateşle özenle parlatırdı bakır eşyaları çalışırken kesif bir koku yayılırdı. Kalaycının mahallede olduğu çok uzaklardan gelen bu koku ile anlaşılırdı.
Odun satıcıları vardı atlarının iki yanına yüklediği küfelere odunlarını doldurur satardı.Ve odun yarıcılar vardı elinde baltayla gezer sobaların ağzından girmeyen kalın odun parçalarını kütükleri ince ince keserdi.
Hepsinin kendisine özgü bağırma tekniği vardı, ne bağırıp çağırdıklarını tam anlamasak da, yüzlerce metre uzaktan, ses tonlarından kimin hangi usta, hangi satıcı olduğunu bilirdik.
Destancıların sesleri ise çok uzaktan duyurulur.Yanık sesleri ile şarkılar türküler söyleyerek çoğu zaman iki yaprak olarak basılan şarkı sözleri satardı...
Soba yakmaya için kullanılan çıra satıcısından ,bıçak bileycisine,sütçüden yoğurtçuya dondurmacıdan,kağıt ve pamuk helva satıcısına kadar..Şimdilerde tüketim toplumuna dönüşen yaşamımızda o sıcak,özveri dolu mahalle kültürü içinde,bu sokak satıcıları ekonomiye nasıl bir katkıda bulunuyorlardı.
Omuzlarında küfeleri,sepetleri heybeleri ellerinde terazileri,üçtekerlekli arabaları ile sokakların kokusu, sesi, rengiydiler.
Düşler ülkesinde kalan bu insanlar....