Genel Haberler

"Dünya üzerinde kadın-erkek maaş eşitsizliği yüzde 20"

post-img

Tarihte gerçekleşen kadın hareketleriyle kadınlar birçok haklara kavuşmuş olsa da, özellikle istihdam alanlarında geri planda bırakıldıklarını ifade eden Doç. Dr. Banu Kavaklı, dünya üzerinde kadın-erkek maaş eşitsizliğinin yüzde 20 civarında olduğunu belirtti.
Tarihsel süreçte kadınların toplumsal hayatın tüm noktalarında var olma çabasının taçlandırıldığı "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" çerçevesinde Altınbaş Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOKAMER), "Toplumsal Hayatta ve İstihdamda Kadın" konulu seminer düzenledi. Programı gerçekleştiren Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Doç. Dr. Banu Kavaklı ve Dr. Öğr. Üyesi Berna Ekal; eşit vatandaşlık, eşit sosyal ve siyasi haklar ile kadının toplumsal hayatta ve istihdamda hangi alanlarda eksik kaldığını ele aldı.

"Eşit işe eşit ücret"
İstihdam alanlarında görülen kadın-erkek eşitsizliğinden bahseden Doç. Dr. Banu Kavaklı, "İstihdam kaynaklı eşit vatandaşlık çerçevesinde görülen eksiklerden biri eşit işe eşit ücret konusudur. Günümüzde dünyanın tüm ülkelerinde kadının aynı işi yaptığı halde aynı ücreti almadığını görüyoruz. Bu toplumsal cinsiyete dayalı ücret farklılığında dünya ortalamasına bakıldığında kadınların erkeklerden yüzde 20 civarında daha az ücret aldığını biliyoruz. Farkın en az olduğu Kuzey Avrupa ülkelerinde bile bu fark yüze 4,5-5 civarında. Bu farkların sıfırlanması için yapılabilecek ilk ve en önemli adım eğitime erişimde eşitliğin sağlanmasıdır" dedi.

"Hakları uygulamada olması gerektiği gibi göremiyoruz"
Kadınların siyasi haklarını değerlendiren Kavaklı, "Türkiye’de kadınlara siyasi hakları pek çok Avrupa ülkesinden daha önce verildi. Ancak uygulamaya baktığımızda hala kadın temsilinin yüzde 50 seviyesinde olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Oranın bu seviyede olması var olan her hakkın tam olarak hayata yansımadığını gösteriyor" ifadelerine yer verdi.

"Dezavantajlı bireylere yönelik çalışmalar yürütülmeli"
Doğal afetler ve savaş şartlarının kırılgan grup olan kadınları, çocukları ve yaşlıları daha ağır etkilediğini ve bu gruplar adına yeni politikalar geliştirilmesi gerektiğini ifade eden Kavaklı, "Bu dönemler hayatın idame edilmesi, sağlık hizmetlerine erişim ve hijyenin sağlanması bakımından gereksinimlerin arttığı zamanlardır. Dolayısıyla yardım hazırlıklarında yapılan planlamanın ihtiyaçlara göre yapılması çok önemli" şeklinde konuştu.

"Eşitsizliği en net biçimde kadına şiddette görüyoruz"
Dünden bugüne kadın hakları mücadelesini anlatan Altınbaş Üniversitesi Sosyoloji bölümü Öğretim Üyesi Dr. Berna Ekal, kadın-erkek eşitsizliğinin en net göründüğü durumun kadına şiddet olduğunu vurguladı. Dr. Ekal, erkek şiddet uyguluyorsa, mutlaka madde bağımlısı olabilir ya da psikolojisi iyi değildir bahanelerinin yakıştırıldığını ifade ederek, "Oysa aynı erkekler iş yerlerinde patronlarına sinirlendiklerinde şiddete başvurmuyorlar, evde ise eşlerine farklı davranıyor. Burada gördüğümüz, bir erkeğin şiddet uygulamasının nedeninin karşısındakinin kendisinin eşiti ya da üstü olarak görmemesidir" diye konuştu.


Feminist hareketin ortaya çıkmasıyla kadına şiddet konusunun dünyada gündeme getirildiğini söyleyen Dr. Berna Ekal, şiddete uğrayan kadınlar için 1972’den itibaren kadın sığınakları oluşturulmaya başladığını dile getirdi. Kadın hakları konusunda uzun bir yol katedildiğinin altını çizen Dr. Ekal, "20. yüzyılın başında eğitim ve çalışma hakkı gibi hakları elde edebildiler. Ancak eşit işe eşit ücret hakkı dile getirilmesi ise 1970’lerde ikinci dalga feminist hareketiyle oldu. Bu döneme kadar kadın istihdama katılıyor ama erkeklere göre daha az ücret alıyordu. Bunun için büyük mücadeleler verildi" ifadelerini kullandı.


Ekal, Türkiye’de de 1980’lerden itibaren yoğun bir şekilde kadın hakları mücadelesi veren feminist hareketin doğduğunu belirtti. Dr. Ekal, sözlerine şöyle devam etti:


"Türkiye’de 1989’a kadar evli bir kadın çalışmak için eşinden izin almak zorundaydı. Tecavüz ettiği kadınla evlenen erkeklerin ceza almaması gibi kabul edilemez hususlar feminist hareketin mücadelesiyle yasalarımızdan çıkarıldı. Bugün sahip olduğumuz kurumsal ve hukuki altyapı da feminist hareketin büyük emeği var, ama hala daha eşitlikçi bir toplum için çaba harcanması gerekiyor."

Diğer Haberler