“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde, Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu. Varıp eşiğine alnımı koydum, Sanki bir yeraltı nehri kaynıyordu.” Mehmet Akif İnan İnsanlığın kadim şehri olan Kudüs, mübarek, mukaddes bir beldedir. Tarihte birçok peygambere ev sahipliği yapan Kudüs, İslam’ın ilk kıblesidir. Kudüs’ün taşında, toprağında nice peygamberin aziz hatırası vardır. Kudüs’ün kurulduğu alan, Lut gölüne 24, Akdeniz kıyılarına kuş uçuşu mesafe olarak 52 km uzaklıkta bulunup, şehrin deniz seviyesinden yüksekliği Harem-i Şerif'te 747 metredir. Kudüs şehrinin Batı dillerindeki adı Jerusalem’dir. Müslümanlar şehre muhtelif isimler vermiş olup bunların başında "bereket, mübarek " anlamına gelen Kuds yer almaktadır. Kur'an'da Kudüs ismi geçmediği gibi islam kaynaklarında bu şehrin adı olarak zikredilen diğer isimlere de rastlanmamaktadır. Ancak müfessirler, Kur'an'daki "ei-Mescidü'I-Aksa" , "mübevvee sıdk" ve ."el-arzü'lmukaddese" gibi tabirlerle ya Kudüs'teki Beytül mukaddes’in ya da genellikle söz konusu şehrin de içinde bulunduğu Filistin topraklarının kastedildiğini belirtmişlerdir. Öte yandan Elmalılı Muhammed Hamdi ayette geçen el-Mescidü'I-Aksa'nın Beytülmakdis, mübarek kılındığı haber verilen çevresinden de Kudüs ve civarı olduğunu söylemektedir. Müslümanlara Suriye ve Filistin kapılarını açan Ecnadeyn (634) zaferinin ardından Bizans'a ait birçok şehir fethedilmiş. Suriye Yermük (636) zaferiyle Bizans'ın elinden alınmış ve sıra Filistin'in bütünüyle fethine gelmişti. Kudüs'ün fethinin tarihi konusunda (636), (637) ve (638) yılları kaydedilmekteyse de Belazüri'nin zikrettiği (637) yılında Ebü Ubeyde'nin şehri kuşatması üzerine halkın anlaşma teklif ettiği, (638) yılında şehre bizzat gelen Hz. Ömer'in anlaşmayı imzalayarak şehri teslim aldığı şeklindeki rivayetin doğru olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömer, Kudüs'te bir cami inşa edilmesini emredip, buranın başına Ubade b. Sarnit'i kadı olarak atamıştır. Hz. Osman’da Silvan bahçeleri gelirlerini şehrin fakir halkına vakfederek, Kudüs şehrine büyük önem vermişti. Emeviler devrinde Muaviye b. Ebu Süfyan devletin merkezini Dımaşk'a naklederek Suriye bölgesi gibi Kudüs'ün de önem kazanmasına sebep olmuştur. Emeviler devrinde Kudüs'te yapılan en önemli imar faaliyeti Kubbetü's-sahra ve Mescid-i Aksa'nın inşası olmuştu. Abbasiler'in iktidara gelmesi ve Bağdat'ın başşehir olmasıyla Kudüs, İslam dünyasında Mekke ve Medine'den sonra üçüncü kutsal şehir olma özelliğini sürdürdü. Abbasiler döneminde de Kudüs şehrine önem verildi. Bu dönemde, Mescid-i Aksa nın yeniden inşası, kütüphane açılması, Harem-i şerif'in doğu ve kuzey kapılarının yaptırılması gibi faaliyetler görülür. Tolunoğlu hanedanının kurucusu Ahmed b. Tolun 264'te (878) Filistin'i alınca Kudüs uzun bir süre Kahire merkezli devletlerin idaresinde kaldı. Kudüs, 905 yılına kadar Ihşidiler'in, 969-1071 yılları arasında Fatımiler'in hâkimiyetinde kaldı. Selçuklu komutanı Atsız b. Uvak komutasında Selçuklu Türkleri, 1077 yılında Kudüs'ü ele geçirdiler. 1079 yılında, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın kardeşi Tacüddevle Tutuş Atsız'ı ortadan kaldırıp, Kudüs ve çevresinin yönetimini Artuk b. Eksük'e verdi. Artuk Bey 482'de (1089) Kudüs'te yeni bir cami yaptırdı. Selçuklular'ın Kudüs'e hâkim oldukları yirmi beş yıl içerisinde şehir Sünni çizgide önemli ilmi gelişmelere sahne oldu. Nasr b. İbrahim el-Makdisi(Şafii âlim) , Nasriyye Medresesi'ni ve Hanefi medresesi kurdu. Arap düşünür Ebü'l-Ferec eş-Şirazi, Hanbeli mezhebi ile ilgili dersler verdi. Bu dönemde, birçok meşhur âlim Kudüs'e gelmeye başladı. 15 Temmuz 1099 yılında Haçlılar, beş hafta süren kuşatmadan sonra şehri ele geçirdiler. EI-Aksa Camii kiliseye çevrildi. Haçlılar herkesi kadın, çocuk demeden öldürdüler. Tarihçi Raimundus, mabedlerin bulunduğu bölgeye(Harem-i şerif) giderken cesetlerin ve dizlerine kadar çıkan kan birikintilerinin içinden geçmek zorunda kaldığını söyler. Katliam bütün dünyada dehşet uyandırdı. Bu katliam İslam dünyasını hüzne gark etti. Müslümanlar barbar Haçlılar'ı ülkelerinden sürüp atmak için iki yüzyıl mücadele etmek zorunda kaldılar. Nihayetinde, Selahaddin Eyyubi, 4 Temmuz 1187'de Hıttin mevkiinde yapılan savaşta Kudüs krallık ordusunu yok etti. Müslümanlar Kudüs Krallığı'na ait şehir ve kaleleri süratle ele geçirmeye başladılar. 27 Receb 583 (2 Ekim 1187) Mi'raç kandili günü Selahaddin Kudüs'e girdi. Mescid-i Aksa’yı camiye çevirdi. Surlar tamir ettirildi ve önlerine derin hendekler kazıldı. Burçlar inşa edildi. Kudüs, 1250- 1260 yılları arasında Suriye’deki Eyyubiler ile Memlükler arasında birkaç defa el değiştirdi. Nihayet 1516' da Mercidabık Savaşı ile Suriye'yi ele geçiren Osmanlılar, 1517 Ridaniye seferi ile Kahire’deki Memlük yönetimine son verip Kudüs’e de hâkim olmuşlardır. 1537-41 yıllarında Kanuni Sultan Süleyman kentin çevresindeki surları yeni baştan yaptırdı, cami kubbelerinin altını çinilerle döşetti. Daha sonraki sultanlardan III. Osman (1752), II. Mahmud (1817), Abdülmecid (1853), Abdülaziz (1874) ve Abdülhamid (1876) temelli onarım ve eklemelerle bu yapılara ve kentin kutsallığına sahip çıktılar. Kudüs'teki Osmanlı yönetimi, Aralık 1917'ye kadar yaklaşık dört asır devam etti. Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı yönetiminden çıkan Kudüs, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar İngiliz hâkimiyetinde kalır. 1948 yılında İsrail devletinin kurulmasının ardından Kudüs'ün batısı İsrail'in toprağı olur. Başkent ilan edilse de Birleşmiş Milletler tarafından bu durum kabul görmez. 5 Haziran 1967'de' başlayan ve süresi nedeniyle "Altı Gün Savaşları" olarak adlandırılan savaş sonucu Doğu Kudüs, İsrail tarafından işgal edilmiştir. Başta Mısır ve Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle giriştiği savaşın ardından İsrail, tüm Kudüs kentini başkent ilan etmiştir. Ancak Birleşmiş Milletlere üye neredeyse tüm ülkeler bu durumu tanımamıştır. İsrail'i tanıyan hemen hemen tüm ülkelerin büyükelçilikleri Tel Aviv'dedir. Kudüs'ün işgali başta İslam dünyası olmak üzere dünyanın tepkisini çekmiştir. Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bu süreç boyunca işgale direniş göstermiştir. İsrail yönetimi günümüzde sık sık Kudüs'ün Müslümanlarca kutsal olarak kabul edilen Harem-üş Şerif bölgesini ibadete kapatmakta ya da yaş sınırı koymaktadır.