DOĞU AKDENİZ ve ÖNEMİ
Akdeniz, kendisini çevreleyen ovalar ve dağlar, kentler ve çöller kadar, tanrıları da barındırıyordu. Akdeniz sularında, bir kıyıdan diğerine sitelerinin tanrılarını taşıyan yürekli denizciler, yeni topraklar peşinde koşuyor, oralarda koloniler kurup tapınaklar dikiyorlardı. Çoğu kıyıya yakın yapılmış bu tapınakların kalıntıları bize bugün hâlâ o eski zaman efsanelerini, insanlarla tanrılarının, bu ayrıcalıklı denizin çevresinde Batı uygarlığının temellerinden birini birlikte attıkları zamanları hatırlatır.
Fernand Braudel
Fernand Braudel’in ölümünden 35 sene geçmesine rağmen, Akdeniz hakkında söyledikleri hala önemini korumaktadır. Peki, Doğu Akdeniz neresidir? Doğu Akdeniz’in önemi nedir?
DOĞU AKDENİZ NERESİ
Akdeniz, Latince “Mediterraneus” sözcüğünden gelmektedir. Latince’de ki “Medius” kelimesi Türkçe’de “orta ” anlamına gelirken, “terra” ise “dünya, toprak, yer ” manasındadır. Bu manadan anlaşılacağı üzere, Akdeniz “dünyanın orta ya da merkezi yeri ” olarak görülmektedir.
Doğu Akdeniz, Tunus’un kuzeydoğusundaki Bon Burnu’ndan İtalya’da Sicilya Adası’nın batı ucundaki Lilibeo Burnu’ndaki hattan; Sicilya’nın kuzeydoğu ucundaki Paloro Burnu’na, İtalya’nın güneybatı sahilindeki Paci Burnu’na doğru uzanan yerleri ihtiva etmektedir.
Doğu Akdeniz; Orta Doğu coğrafyasının; Akdeniz’e, Ege’ye, Karadeniz’e, Kızıldeniz’e Atlantik’e Adriyatik’e, İyon Denizi’ne açılan kapısıdır. Kısaca; Doğu ile batıyı birbirine bağlayan en kısa mesafeli yoldur.
DOĞU AKDENİZ’İN ÖNEMİ
Akdeniz, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu yüzden de insanoğlunun uğruna mücadele ettiği en önemli coğrafyalardan biri olmuştur.
Mahan’ın Deniz Hâkimiyeti Teorisine göre, Doğu Akdeniz: “Doğu ile Batı arasındaki ticaret yolları üzerinde bulunması ve Karadeniz ülkelerinin ticaret güzergâhını kontrol edebilme noktasında olması hasebiyle, dünya ticareti üzerinde önemli bir stratejik konuma sahiptir.”
Asya, Avrupa, Afrika kıtaları arasında yer alan Akdeniz Havzası, bu kıtalarda siyasi, ekonomik, kültürel ve beşeri etkileşimlerin yaşandığı önemli bir bağlantı noktası olmuştur. Doğu Akdeniz’in tarihsel süreçte öneminin temelinde yatan etken; Bereketli Hilal topraklarının yer aldığı Fırat ve Dicle nehirleri arasında ilk medeniyetlerin doğduğu coğrafya olması özelliği yatmaktadır. Bu özelliklerinin yanında, Baharat Yolu ve İpek Yolları’nın bu bölge üzerinde yer alması, farklı kültürlerin kaynaşmasını bu da uzun yıllar Doğu Akdeniz’in dünya ticaret merkezi olarak önemini korumasında etkili olmuştur.
Ayrıca Türk Boğazları üzerinden Karadeniz’e ulaşma imkânı da veren Doğu Akdeniz; küresel güç olmak isteyen devletlerin vazgeçilmez hedefleri arasındadır. Bu nedenle tarihin her döneminde dünyada etkili olan küresel güçler bu bölgeyi kontrol etmek için birbirleri ile bitmeyen bir mücadele içerisinde olmuşlardır.
Doğu Akdeniz, jeostratejik konumu nedeniyle tarih boyunca küresel güçlerin ilgi odağında yer almıştır. 15. yüzyılda Coğrafi Keşiflerle önemi azalsa da 1869 yılında, Süveyş Kanalı’nın açılması ile tekrar uluslararası önemi artmıştır. Fakat 18.yüzyıl’da Sanayi Devrimi’yle birlikte istenilen gelişmeyi gösterememiştir. Özellikle,1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra Kıbrıs Adası’nın yönetiminin İngiltere’ye bırakılması ve 1882 yılında İngiltere tarafından Mısır’ın alınması ile birlikte, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nun stratejik üstünlüğü sonlanmış oluyordu. I. Dünya Savaşı ile birlikte gözler tekrardan Akdeniz Coğrafyası’na çevrilmiş, böylece Doğu Akdeniz’in önemi, dünya ticaret merkezinden ENERJİ eksenli mücadelelerin yaşandığı bir merkeze dönüşmüştür.
Enerjinin Uluslararası İlişkiler’de yerini almasıyla birlikte, küresel güçler uluslararası sistemde başat güç olmak için enerji yarışı içerisine girmişlerdir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da keşfedilen zengin hidrokarbon kaynaklarıyla birlikte ise, bu yarış zaman içerisinde enerji temelli bir mücadeleye dönüşmüştür. Bu mücadelede dönemin muktedir ülkesi İngiltere’nin, Doğu Akdeniz ve Orta Doğu Bölgesi’ndeki üstünlüğünü II. Dünya Savaşı sonrası yeni güç olarak ortaya çıkan ABD’ye bırakmış, ama bu güç değişikliği bölgeyi yalnız başına bırakmama adına yapılan yürütülen genel politikada bir değişikliğe yol açmayan rol değişikliği olmuştur.
2000’li yıllarda keşfedilen hidrokarbon kaynakları Doğu Akdeniz’in jeopolitik öneminin yanında bölgenin önemini bir hayli arttırmıştır. Ancak, bu keşfedilen enerji kaynakları kıyıdaş ülkeler arasında bir takım sorunlar yaratmış. Özellikle GKRY’nin KKTC ve Türkiye’yi hiçe sayarak Mısır, Lübnan ve İsrail’le Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) Sınırlandırması Anlaşmaları yapması, Ankara Hükümeti’nin başta Rum Yönetimi olmak üzere, MEB ilan eden diğer devletlerle arasında bir takım diplomatik krizlere yol açmıştır.
Bu bağlamda, Doğu Akdeniz enerji kaynakları üzerinde etkin olmak isteyen güçler, özellikle Doğu Akdeniz’in, İskendurun ve Kıbrıs gibi önemli limanlarını bir enerji koridoru olarak kullanmaya çalışıyorlardı.
Günümüzde, Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki potansiyel enerji kaynağının gerek bölge ülkelerine gerekse enerji talep oranı yüksek ülkelerin ekonomisine ve jeopolitikasına yapacağı katkı düşünülürse, bölgede uluslararası hukuk normlarından ziyade “askeri güç temelli” uygulandığı görülebilir.