Osmanlı Dönemi'nde yaşanan taht kavgaları nedeniyle şehzade 2. Mahmut'a yönelik düzenlenen saldırı Cevri Kalfa'nın yardımıyla önlenirken, 2. Mahmut ise "ikinci annem" dediği Cevri Kalfa adına Fatih'te bir okul yaptırdı.
Osmanlı'daki ilk kız ortaokul olarak kayıtlara geçen Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi'nin üzerindeki tuğralar ve kitabeler, 1927’de çıkarılan kanunnameden sonra kazıtılmaya başlandı. Sanat Tarihi Araştırmacısı Elif Kabalıoğlu, o döneme ilişkin, "Tarihçiler Cevri Kalfa için ‘Eğer 2. Mahmut’u kurtarmasaydı Osmanlı hanedanlığının saltanatı, soyu kesilecekti’ derler" ifadelerini kullandı.
Fatih’teki Divan Yolu Caddesi üzerinde bulunan Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi, yaşadığı tüm kötü olaylara rağmen hala ayakta duruyor. Cevri Kalfa adına 2. Mahmut tarafından yaptırılan Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi, Osmanlı Dönemi’nin ilk kız ortaokulu olarak biliniyor ancak mektebin bilinmeyen daha çok özelliği var. Binaya dikkatli bakıldığında Osmanlı tuğralarının, yazılarının kazıtıldığı ve binanın tahrip edildiği fark ediliyor. Bunun nedeni ise Yeni Cumhuriyet dönemindeki bazı memurların, Osmanlı’ya ait tuğraları ve kitabeleri yok etmek istemesi. Sanat Tarihi Araştırmacısı Elif Kabalıoğlu, Osmanlı devri mimarisinde yapılmış olan örneklerin sonuncusu olan ve 19. yüzyılda ampir üslupta yapılan 2 katlı binayla ilgili detayları anlattı.
“2. Mahmut: ‘Annem beni doğurdu, ikinci annem olan Cevri Kalfa ise yaşamamı sağladı’”
Cevri Kalfa’nın tarihteki öneminden bahseden Sanat Tarihi Araştırmacısı Elif Kabalıoğlu, “Tarih 1800 yılını gösterdiğinde Topkapı Sarayı elim bir hadiseye eşlik etti. 4. Mustafa tahta geçebilmek için amcası 3. Selim’in katledilmesine ferman verdi, ayrıca kardeşi 2. Mahmut’un da katledilmesini gerçekleştirmek için Kabakçı Mustafa ve yandaşlarına böyle bir emir telakki etti. İsyancılar tarafından 3. Selim şehit edildi, cesedi arz odasının önüne atılacak kadar işkenceye maruz kaldı ve sıra 2. Mahmut’a gelmişti. Ancak bu olaylar 2. Mahmut’un ölmesine sebep olmadı. Bu olaylara Cevri Kalfa sayesinde engel olundu. Cevri Kalfa daha 23 yaşında olan 2. Mahmut’u, oradaki korumalara söyleyerek, 9 isyancıya karşı 3 kişiyle Altınyol’daki kendi odasına çıkartmaya kalktı. Bu esnada o 9 tane isyancı, kılıçlarıyla padişaha hücum etmeye çalıştılar. O sırada Cevri Kalfa, orada o kadar büyük bir cesaret gösterdi ki; ellerinin yanmasına rağmen külhanlıktan aldığı ateşli külleri, gelen isyancıların yüzlerine savurdu. Ağaların da desteğiyle 2. Mahmut’u odadaki aydınlatma bacasından kaçırtmayı başardılar ve 2. Mahmut kuşhaneye doğru kaçarak kurtuldu. Bunun üzerine 2. Mahmut: ‘Annem beni doğurdu, ikinci annem olan Cevri Kalfa ise yaşamamı sağladı’ der. Tarihçiler de Cevri Kalfa için: ‘Eğer 2. Mahmut’u kurtarmasaydı Osmanlı hanedanlığının saltanatı, soyu kesilecekti’ derler” şeklinde açıkladı.
Cevri Kalfa’nın 2. Mahmut için çok değerli olduğunun altını çizen Kabalıoğlu, “2. Mahmut, hayatının kurtarılmasına vesile olan Cevri Kalfa’yı annesi yerine saydı ve ona büyük ihsanlarda bulundu. Bu ihsanlardan en önemlileri: Çamlıca’dan kendisine bir arazi tahsis etmesi, Cevri Kalfa’yı haremin hazinedarbaşı vazifesine getirmesi, kendisine Divan Yolu’nda 2 katlı ve ampir özellikte yapılan ve ne yazık ki Osmanlı mimarisinin son örneği olan Sıbyan Mektebi’ni inşa ettirmesi. Tarihi kayıtlara göre Sıbyan Mektebi’nin bitişini Cevri Kalfa görememiş. Ama akabinde bu mektep, birçok olaya şahit oldu” ifadelerine yer verdi.
“Osmanlı izlerini tamamen silmeyi düşündüler”
Bu topraklarda yaşayan medeniyetlerin izlerinin silinmesinin kimseye bir yarar sağlamayacağını vurgulayan Araştırmacı Kabalıoğlu, “Tarih 1808 yılından yani o elim hadiseden 1927’yi gösterdiğinde Mebani-i Milliye’deki her ne tura ve methiye varsa bunların hepsinin kaldırılmasına dair kanun maddesi tarih sayfalarına düştü. Bu kanunnameden sonra Anadolu’da ve İstanbul’da turaların kazıtılmasını, padişahları ya da saray erkanını öven yazıların kazıtılması olayını görüyoruz. Bir nevi şu düşünülüyor: Bizim tarihimiz daha köklü bir tarihten geliyor, örneğin Sümerlerden, Türklerden gelmektedir. Biz oradaki Osmanlı izlerini kaldıralım mentalitesi düşünülüyor. Aslında öyle bir kasıt yok. Ancak bazı işgüzarlar, bu olayı daha farklı anlayanlar Osmanlı izlerini tamamen silmeyi düşünüyorlar. Bunlardan da nasibini alan Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi oluyor. Mektebin ortalarında 2. Mahmut tuğralarının mevcut olması gerekiyordu, çünkü Cevri Kalfa adına bu Sıbyan Mektebi’ni yaptıran 2. Mahmut fakat 1927’de çıkarılan kanun sebebiyle Keçecizade İzzet Molla’nın yazdığı kitabenin bir kısmı ve tuğraları kazıtılmak için buraya iskele kuruldu ve kazıtılmaya başlandı. Ta ki Arkeoloji Müze Müdürü Halil Ethem Efendi, buranın kazıtıldığını duyunca alelacele buraya geldi ve burayı kazıyan işçinin elini tutarak bu olaya mani oldu. Tarih şuuru aslında bu. Daha geniş çerçevede bakarsak bizim bir kanundan yola çıkarak Roma, Osmanlı izlerini ve bu topraklarda daha önce yaşamış medeniyetlerin izlerini silmek hiçbir fayda vermez. Bu tamamen tarih hafızamızı yok etmektir. Burası bir nevi yaşayan, bize ders veren tarih vesikasıdır. Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi, bizim tarih şuurumuzun bir ara ne kadar kaybolduğunun izahıdır” dedi.
“Osmanlı yazıları, kitabeleri bir miras”
Cevri Kalfa Sıbyan Mektebi’nin Osmanlı’daki ilk kız ortaokulu olduğunu da söyleyen Araştırmacı Elif Kabalıoğlu, “1928 yılında Harf İnkılabı da tezahür ettikten sonra daha fazla inkılapçılık zihniyetiyle, bir konuda daha fazla radikalleşmek isteyenler, bu inkılaplar vesilesiyle Osmanlı evraklarını, yazılarını yok ettiler. Yazıları kazıttılar. Örneğin Galatasaray Lisesi’nin kitabesi, Darülfünun Üniversitesi’nin kitabesini kaldırtmak, tuğrasını sildirtmek gibi tarihimizi acı sahnelere maruz bırakmışlar. Osmanlı yazıları kitabeleri bir miras, onların orada durması ya da okunabilir olması, o tuğraların bulunması aslında bizim çok şanlı bir ecdada şahit olduğumuzun, bir Sıbyan Mektebi inşa ettiklerinin ve hatta sonra bu Sıbyan Mektebi’nin Osmanlı’nın ilk kız ortaokulu olacağını bilmek. Onlarla yaşayan bir tarih var. Bizim hepimizin de bu şuur içinde olması gerekiyor. 2. Mahmut bu hanımefendiye öyle bir hürmet göstermiş ki kendisini ölümünden sonran annesinin yanına defnettirecek kadar bir saygı ve hürmet göstermiş” diye konuştu.