Yazarlar

Bir Ada Hikayesi 4

post-img
''Yağmur yağar mor sümbüller bitirir Yel estikçe kokuların getirir Sarı çiçek sarvan olmuş oturur Karışmış güllerin çimene dağlar.''   Takip edenlerin uzun zamandır merakla bekledikleri Yaşar Kemal'in son kitabı ''Çıplak Deniz, Çıplak Ada'' yine masal masal, türkü türkü geldi, kondu raflara. Geçen ay Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan kitapla Bir Ada Hikayesi dörtlemesi tamamlandı. ''Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana'', ''Karıncanın Su İçtiği'', ''Tanyeri Horozları'' serinin diğer kitapları. İster bu serinin ilk kitabından, ister yayınlandığı yıllarda best seller olan ilk roman İnce Memed'den başlayalım okumaya... Her birinde değişen zamanla, değişen insanın serüvenini anlatıyor usta. Günceli, gündemi sosyal ,toplumsal dönüşümü insanla yakalıyor.   Son kitap Lozan sonrası, mübadele yıllarında geçiyor. Romanda farklı yerlerden, farklı acılardan gelen bir grup insanın tam olarak bilmediğimiz bir adada geçen yaşantıları, ayrı ayrı öyküleri yeralıyor. Dilleri, inanışları, etnik kökenleri farklı olsa da, gül ağacından oyulmuş dibekte dövülen kahvenin kokusuyla biraraya geliyorlar. Aynı göğün, aynı ağaçların altında başka kıyılara özlem duyarak, birbirlerinin acılarını sağaltarak birarada yaşamayı başarıyorlar.   Karakterler silinmemek üzere yerleşiyor aklımızın bir köşesine. Vatanından ayrılmamak, ''Yunan'a'' gitmemek için perilere sığınan balıkçı Hıristo, ''iflah olmaz'' Girit özlemiyle yanıp tutuşan Musa Ağaefendi, savaşa giden oğullarını, umudunu yitirmeden bekleyip duran Lena ana, Melek Hatun, Poyraz Musa.... Yaşar Kemal kendiliğinden akan etkili diliyle mekanı öylesine canlandırıyor ki gözlerinizin önünde, doğa, asıl kahramanların önüne geçiyor bazen. Tomurcuğa durmuş menekşelerin kokusunu duyuyor, zeytin ağacının gövdesini hissediyor, yıldızlı pınarın suyundan içiyorsunuz.   Bir Ada Hikayesi'ni yazma fikrinin nasıl oluştuğunu Yapı Kredi Yayınları'na verdiği röportajda Yaşar Kemal anlatıyor.   ''Bizim köyümüzde okul yoktu. İlkokulu okumak için Kadirli'de bir akrabamızın evine gittim. Bir süre orada kaldım. Ama orada kalmak istemediğim için okula kendi köyümden yürüyerek gidip gelmeye başladım. Yürürken hep bir köyden geçiyordum. Bu köyle ilgili bazı şeyler duymuştum. Bu bölgeye yabancı insanlar gelmiş, yerleşmişler. Sıtmadan ölmüşler, etraftan çeşitli kötülükler görmüşler. İlkokulun sonuna kadar o köyden hep geçtim. Hep hikayelerini duydum, dinledim. Biraz büyüdüm, ilkokulu bitirdim. Köyün önünden tekrar geçtim. Büyük bir baca gördüm. O bacayı Ceyhan ırmağından topladıkları taşlarla yapmışlar. Kalın yüksek bir baca. Ortaokula geldiğim zaman Hemite köyünde babamın akrabalarından, annemin de arkadaşı bir kadın bana o köyde ne olduğunu anlattı. Birlikte ormanın içine gezmeye gittik. ''bak oğlum'' dedi ve devam etti: ''Burada göçebeler, mübadiller vardı. Bunlar Yunanistan'dan gelen Türkler'di. Böyle üç köy vardı Anavarza'nın yanında. Çok güzel köyler.'' Bu köyü, hikayesini öğrendim. O köyeyerleştiklerinde çok güzel evler yapmışlar, köyü güzelleştirmişler. Etraftaki köylüler bu insanlara zulüm yapmışlar. Bu insanlar ''bir gün gideceğiz'' deyip gitmişler. 15, 16 yaşıma geldiğimde bu insanların nereye gittiklerini bulmaya çalıştım. Bulamadım. Bulamadığıma çok üzüldüm. Abidin Dino'ya bu Çukurova'daki köyün mübadillerini anlattım. ''Ne duruyorsun en güzel konu bu...bunu şimdiye kadar hiçkimse doğru dürüst yazamadı'' dedi.   *****   Kitabın sonlarına doğru adaya gelen bir adam da düşmüştür bu insanların peşine. Hatta birine görev verilir ''git, bul getir onları da adaya'' diye. Kimbilir belki de bulmuşlardır...   En karamsar, kötümser anlarda bile umudun parlayan ışığını gösteriyor Yaşar Kemal bize. Çok da ihtiyacımız olan zamanlarda sevginin, kardeşliğin, barışın diliyle konuşuyor.... Bırakalım son sözleri yine ona...Kaz Dağları'ndaki kırmızı çiçeğin kokusuyla....   .......'' Sen eskiden yalnız iyi olanlar, zulüm etmeyenler, tüyü bitmemiş çocukların, yetimlerin hakkını yemeyenler, insan öldürmeyenler, insan öldürenleri, insan öldürtenleri insan saymayanlar, öteki insanları küçümsemeyenler, insanın insanı sömürenlerini insanlık dışına atanlar, doğduğundan ölümüne kadar savaşlara karşı olanlar bu kokuyu koklayabilirler dememiş miydin"?   ......İnşallah bütün dağlarımızda çiçekler biter, inşallah bu kokuyu bütün insanlar koklar''.  

Diğer Haberler