31 Ocak 1948 saat 00.11 ‘Yeni Delhi’de bir karakol’
Karakolun kapısından bitkin bir şekilde girdi. Birazdan yedi saat önce babasını öldüren adamla göz göze gelecekti. Büyük bir metanetle geçirdiği yedi saatin ardından iki polis, Devdas Gandhi’nin gözünün içine bakıyorlardı. Fakat o Pasifizmin dayandığı ahlaki ilkelere uyan bir evlattı. Babasının izinden yürüyordu.
Hücresinin en karanlık noktasında, yüzü belli belirsiz, elleri telaşlı bir selamlamaya hazır, bekliyordu…
İçinden bir şeyler mırıldanıyor sık sık yutkunuyordu. Onunla beraber yakalanan kardeşi ve dört arkadaşı da bu karanlık karakoldaydılar. Ama nerdeydiler? Dışarıdaki çılgın kalabalığın sesine artık alışmış gibiydi. Yankılanan iç avlunun anahtar sesiyle irkildi. Kapı açıldı. Ayak sesleri yaklaştıkça geri geri giderek hücrenin duvarına yaslandı. Parmaklıklardan en uzak noktadaydı. Koca dünyada bir geri adım daha atamıyordu. Halbuki bu ‘organizasyon’ için RRS (Hindistan Ulusal Yurtsever Örgütü) ve Hindu Mahasabha ile epey kilometre yapmıştı. Ama şimdi bir adım atacak yeri kalmamıştı.
Babası bir postacıydı. Kilometrelerce yürüyen bir postacı. Doğan üç erkek çocuğunu da bebekken kaybetmişti. Aile bunu lanet olarak kabul etmişken o doğdu.
Oysa Hindistan’nın laneti, kendisi olacaktı.
Devdas Gandhi sakin adımlarla gelip parmaklıkların tam önünde durdu.
Bir adım gerisinde iki polis duruyordu.
Katil Nathuram Vinayakrao Godse’nin karşısında babasını öldürdüğü adam, Devdas Gandhi duruyordu.
***
30 Ocak 1948 saat 17:20 ‘Mahatma Gandhi’nin Birla Evi’
Devdas Gandhi, Bapu’nun (baba) bahçeden odasına taşınan cansız bedenine bakarken; sabah babasının ‘bakalım bugün neler bekliyor bizi’ dediğini hatırladı.
Yüksek sesle;
-Biliyordu! dedi.
Dizlerinin üzerinde çöküp, odadaki tüm gözler üzerindeyken Mahatma’nın(Kutsal Ruh) çiçeklerle kaplanmış bedenine uzandı.
Bir çırpıda göğsünü açtı ve şöyle seslendi.
‘Hiçbir askerin ondan daha sağlam bir göğsü olamaz.’
***
Katil tıpkı Baretta M 1934 yarı otomatik tabancasını Bapu’ya doğrultmadan önce olduğu gibi oğluna da aynı saygılı selamı vererek hiçbir şey sormasını beklemeden anlatmaya başladı;
‘Ben Nathuram Vinayakrao Godse. Gazeteciyim. Bugün orda babanızı kaybettiniz O benimde babamdı. Ve bu trajediye ben sebep olduğum için çok ama çok üzgünüm. Size ve ailenin geri kalanlarına taziyelerimi sunuyorum. Lütfen bana inanın. Ben babamıza karşı herhangi bir kişisel kin, nefret veya kötü bir niyet beslediğim için bunu yapmadım. Böyle olmasını istemezdim.’dedi.
Devdas Gandhi sadece bir soru sordu;
‘Neden?’
Godse ;’ Efendim nedeni politik tamamen politik…’ deyip sözüne devam etti.
Ama Devdas, Godse’nin sözlerini artık boğuk duyuyordu. Sesi gittikçe uzaklaşıyordu. Devdas buğulu gözlerini geldiği kapıya çevirdi. Ve Godse’nin söylediklerine kulak asmadan yürüdü.
Nathuram Godse Hindu bir radikaldi ve Pakistan’a ödeme yaptırılmasında ısrar ederek Gandi’nin Hindistan’ı zayıflattığını savunan aşırı uç görüşteki Hindu Mahasabha ile bağlantısı vardı. Godse, yardakçısı Narayan Apte ile 6 kişi daha sonra çıkarıldıkları mahkemede yargılandılar ve suçlu bulundular. 15 Kasım 1949′da idam edildiler.
Mohandas Karamchand Gandhi veya bilinen adı ile Mahatma Gandi
2 Ekim 1869 Porbandar, Britanya Hindistanı’nda doğdu.
30 Ocak 1948 ;Yeni Delhi’de suikastte vurularak öldürüldü.
79 yıllık yaşamında gerçek ve kötülüğe karşı aktif ama şiddet unsuru içermeyen direniş ile ilgili olan Satyagraha felsefesini yarattı.. Bu felsefe Hindistan'ı bağımsızlığına kavuşturmuş ve dünya üzerinde vatandaşlık hakları ve özgürlük savunucularına ilham kaynağı olmuştu.
Gandi’nin İlkeleri
Doğruluk
Pasif Direniş
Et Yememezlik
Brahmaçarya
Sadelik
İnanç
‘Başka ülkelere turist olarak gidebilirim ama Hindistan’a hacı olarak geliyorum. Çünkü benim için Hindistan demek, çağımızın en yüce insanlarından biri olan Mahatma Gandi demek.’
Martin Luther King Jr.
Özgürlük bekleyen küller
İnsanlığın ve Hindistan’ın özgürlüğüne hayatını adayan Gandi’nin öldükten sonra bedeni yakıldı. Külleri kaplara konarak anma törenleri için Hindistan’ın çeşitli bölgelerine gönderildi.
*Çoğu 12 Şubat 1948′de Allahabad’da Sangam’a döküldü ama bazıları gizlice başka yerlere gönderildi.
*1997′de, Tuşar Gandi bir bankanın kasasında bulunan ve mahkeme emriyle alabildiği bir kabın içindeki külleri Allahabad’da Sangam’da suya döktü.
* Dubai’li bir işadamının Mumbai müzesine gönderdiği bir başka kabın içindeki küller’de 30 Ocak 2008′de ailesi tarafından Girgaum Chowpatty’de suya döküldü
*Bir başka kap Pune’deki Ağa Han Sarayı’na gelmişti. (1942 ile 1944 arasında tutuklu bulunduğu yer)
*Bir başkası da Los Angeles’ta Kendini Kanıtlama Birliği Göl Tapınağı’na gelmiştir. Ailesi tapınaklarda ve anıtlarda bulunan bu küllerin siyasi kötü amaçlarla kullanılabileceğinin farkındadır ancak tapınak ve anıtları yıkmadan bunları alamayacaklarını bildiklerinden geri istememişlerdi.
Tüm hayatıyla özgürlüğü sonuna kadar hak eden bu yüce insanın bir başka kapta daha külleri var mıdır bilinmez ama inancıyla onu en kısa zamanda özgürlüğüne yani suya dökmelerini dilerim.