Türkiye casus yuvası haline geldi. Gizli kameralara yakalanan İran ajanları. Sayıları artırılan CIA, FBI, NSA görevlileri, Almanı, Fransızı, İngilizi. Neredeyse her yerde istihbaratçı var.
Türkiye’de; sadece ajan mesleğinde olanlar yanında; ajan siyasetçi, ajan akademisyen, ajan gazeteci, ajan iş adamı, ajan sivil toplum mensupları var.
Peki ya Silahlı kuvvetler?
Cumhuriyet tarihinde bugüne kadar sadece bir subay casusluktan yakalanıp, hüküm giymiş.
Her şey yurtdışından gelen bir isimsiz elektronik posta ile ortaya çıktı. Bir orduda 400 casus mu olur, deniliyor. Deniz kuvvetleri komutanlığı kurmay başkanı casusluktan tutuklanıyorsa o ülkenin çivisi çıkmış demektir.
1986 ile 1989 yıllarında İstanbul’daki CIA ekibi direktörü ve 18 yıl Amerikan ajanı olarak çalışan Philip Giraldi’e göre; Önce kaynak. Bunu ya Amerikalı ya da Türk istihbaratçılar yapar. Kaynak da ne yapacağını öğrenmeye çalıştığın organizasyonun içinden biridir.
Bir istihbaratçının iki temel amacı vardır. Birincisi, neler olduğunu öğrenmek. İkincisi de işin paramiliter boyutu. Bunlar hem istihbarat görevlisi hem de paramiliter ajanlardır.
Adana’da bulunan ABD Konsolosluğu’ndaki geçici bir merkezde ve İncirlik Üssü’nde askerle ortak bir üste çalışırlar. Aynı zamanda sahadadırlar. Türk istihbaratıyla çok yakın çalışırlar.
Katar, Suudi Arabistan Türk Dışişleri ve MİT ile koordineli çalışır. İşin içinde bir istihbarat örgütü varsa, misyonu gerçeğin bir versiyonunu yaratmaktır.
50 üst düzey istihbaratçı vardır. Alt düzeyde birçok istihbaratçı ve muhbir var. Bunlar silah taşır ve polisinkine benzer görevler yürütür.
Düşünülmesi gerekir ; Kitleler, çoğu kez, yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar, tarih olduktan sonraysa yapılacak bir şey kalmaz.
Geçmişi belleğine kazıyan insanoğlu, yaşananların nedenlerini ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti gösteremez.
Gerçekleri bildiği halde; ısrarla geçmişe takılıp kalan, bugünü sorgulamayan, yarına ilişkin öngörü ortaya koymayan ya korkaktır, ya haindir, ya işbirlikçidir ya da ajandır.
Değişim-Dönüşüm operasyonu nedir? Milli/Ulus devlet niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek, amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanması.
Medya illüzyonuyla, topluma şırıngaladığı psiko kültürel narkozun etkisinin operasyon tamamlanıncaya kadar geçmemesini istemektedir. Ortadoğu halklarının verilen narkozun etkisinden kurtulup kurtulamayacağını zaman gösterecektir.
Bulunduğu coğrafyada hiçbir iddiası kalmamış, kaderini ve geleceğini belirleme iradesini kaybetmiş, emperyal sistemin verdiği rolü itirazsız benimseme psikolojisinin yönetimden başlayarak tüm halkı etkisi altına alması için adeta toplu hipnoz seansı yapılmış gibidir.
Tarih; bize devletlerin güç katsayısının sahip bulundukları ekonomileri olduğunu göstermektedir. Ekonomik olarak komşularından üstün olanın siyasal, askeri gücünün de yüksek olması doğaldır.
Türkiye’nin kurucu kadroları; milli ekonomiye dayalı, bağımsız bir güç olması halinde ulus devlet olarak bu coğrafyada yaşayabileceğini Osmanlı çöküşünün acı deneyimlerinden öğrenmişlerdi. Bürokrasinin, ordunun milli olabilmesinin temel şartının ülke ekonomisinin milli olmasından geçtiğini yaşanan trajedilerden çıkarmışlardı.
Sorulması gereken ekonomisi milli olmaktan çıkarılmış, büyük sermayesi uluslararası sermayeye eklemlenmiş bir Türkiye, milli devlet olarak yaşayacak mıdır?
Oyun; son derece açık oynandığı halde anlaşılamaması şaşırtıcıdır: Kopan gürültü, yaşanan postmodern kargaşa ve karmaşa, ekonomik olarak teslim alınan bir ülkenin milli kalmakta direnen bürokrasisinin, ordusunun tasfiyesidir.
Tasfiye programının ulus ötesi karar mercileri ulus devletin, ulusal ekonominin infazını milli dirençle karşılaşmadan sonuçlandıracak psiko kültürel sihirli reçete arayışındadırlar. Halkın derin bilinçaltında yaşattığı kolektif duyarlılığını köreltip, milli kimliğe, kültüre dönüşüp ulus bilinciyle harmanlanan din algısının yok edilmesini bu nedenle zorunlu görmektedirler.
Halkın milli kimliğe dönüştürüp içselleştirdiği din algısı, emperyalizm güdümündeki tarikat-cemaatlerin, kitleleri köleleştiren kayıtsız şartsız itaat-biat reçeteleriyle değiştirilmektedir.
Milli/Ulus devletin tasfiyesiyle, ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, yani sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi operasyonunu, toplumun stratejik olarak algılayamadığı görülmektedir.
Kurumların suçlanıp itibarsızlaştırılması, aşağılanması, halkın kolektif gurur sembolü olmaktan çıkarılıp bir nefret simgesine dönüştürülmesi, tasfiye operasyonunun sonucudur.
Devletin temel nitelikleri değiştirilmek istenirken, ulus devletten postmodern sömürgeye dönüşümün kurumsal ve fiziki en büyük engelinin ortadan kaldırılması gerçekleştirilmektedir!
Ülkenin siyasi coğrafyasının küçültülmesi için düğmeye basılmıştır.
Operasyon; yerel-milli olan her unsura aralıksız sürdürüleceği anlaşılmaktadır.
Küresel güçlerin devşirmesi işbirlikçi dönek ajan hainlerin saltanatları da yıkılır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. Sevinçleri de uzun sürmez.
Dini mesajı çarpıtarak aldatma peşinde olanların hüsranları ise ibret örnekleridir.
Yalan, talan, dolanı iman esası gibi görenler karşısında; dürüst, namuslu, ahlaklı insanlar bir ve beraber olmak ve gönül birliği içinde hareket etmek zorundadır.
İşbirlikçileri de, korkakları da, hainleri de ajanları da dönekleri de iyi tanıyın, tanıtın.
Günün Sözü: Gücünü yabancılardan alan, halkını aldatanların sonu bellidir.