Bazen çok güzel hayal kurar, onu da gerçekleştirmek için adımlar atar ve o hayalimi de illa ki gerçekleştirecek yol bulurum.
Yıllar önce, Cem Adrian'ı ilk defa dinlediğim dönemlerdi... Hem kendisini tanımak, hem de "Ben Geldim" şarkısını canlı canlı, öyle hissede hissede dinlemeyi çok istemiştim.
Bir konser yapayım Bursa'da dedim, ancak öyle o muhteşem sesi tanıyabilirim.
Sanatçıların riderları vardır. Sahne, ses, kulis ve özel istekleri konusunda taleplerini sizlere bildirirler... Genelde bir anda parlayan şarkıcılar, görgüsüzlükte sınır tanımaz ve abartı istekleri olur. Cem yeniydi ama , ruhu sanatçıydı...
Talepleri konusunda inanılmaz mütevaziydi...
Sadece ufak tefek sahne için gerekli bir kaç ayrıntı...
Araç gönderelim mi ?
Yok biz otobüsle geliriz...
Terminalden aldıralım mı?
Zorluk olmasın...
Zamanın duayenlerinden Melih Kibar bir arkadaşıma anlatmış. Stüdyosuna gelen kişilerin tavır ve kaprislerini. Şunu da eklemiş sözlerine "Bir tek o dev ses Nilüfer gelir stüdyoya, aşırı mütevazi bir şekilde bir sandalyede oturur, sırasını bekler, sırası gelince de stüdyo kaydını bir seferde tamamlar ve sessizce gider"
Sanatçı ve sarkıcı arasındaki farkta budur...
Cem'le Serkan sonunda Bursa'ya geliyor, nerede buluşalım derken, biz bankta oturup seni bekleriz diyorlar.
Yok artık!
Bursa'da biliyorsunuz Heykel'e çıkılır , Serkan'la Cem Heykel'de bir bankta oturmuş beni bekliyorlar.
Teknik ayrıntılara bakmak için mekana gidiyoruz ve ne görelim, adam sahneye resmen midi klavye göndermiş!
Normalde bir şarkıcı böyle bir sorun gördüğünde, kıyameti koparır...Siz onunla uğraşırken bir de teknik kısmı halletmekle uğraşırsınız, en ufak bir aksaklıkta bile "ben yapmıyorum bu konseri iptal edin" kıyametleri koparan, rezillik çıkaran şarkıcıları düşündüm de, bu felaketi yaşamış olsalar kimbilir ne yaparlardı?
Cem olaya gülüyordu... "Konserlerle ilgili komik anılarımı biriktiriyorum ama şu ana kadar en komiği bu" diyerek.
Sonra beraber çözelim bu olayı dedi. Gittik Burç Pasajı'na. Biz Bursa halkı biraz ilginciz, müzik aletleri satan, kiralayan dükkanlara bakkal çırağı modelinde tipler konulunca, orada derdiğimizi anlatırken daha da komik diyaloglar yaşadık tabi.
Neyse ki sorunu çözdük...
Genelde konuşmayı sevmem, aksine dinlemeyi daha çok severim. Özellikle karşıda dolu dolu bir insan varsa, onu dinlemek ayrı keyifli oluyor. Bazı insanlardan çok güzel şeyler öğrenebiliyor insan, hep öyle insanlara hayranlık duymuşumdur. Fikirleri, tavırları, nezaketi bana , doğru kişiye hayran olduğumu, bir kere daha gösterdi.
"Cem ben bu dönemdeki en büyük hayalimi gerçekleştiriyorum"
" Nedir o ? "
"Seni Bursa'ya getirebilmeyi, tanımayı çok istiyordum, bir de "ben geldim" şarkısını söylerken seni dinlemeyi..."
Baya güldü bu söylediğime.
"O kadar isim varken, hayaline beni koyup bir de sırf bunu gerçekleştirmek adına bana konser düzenleyecek kadar da ilginç(!?) biri olduğumu" söyledi.
Onu o gece sahnede izlediğimde, evet olabilir ve iyi ki de böyle hayal etmişim, dedim.
O inanılmaz kibar, nezaketli kişilik, sahnede sadece bir piyano eşliğinde Tanrı'ya dönüştü çünkü...
Ve planında olmadığı halde, 'ben geldim'i de söyledi...
Sözleri derinden yaralar, insanın içine işler , öyle bir garip şarkıdır o...
Giderken, böyle güzel karşılandığı için ve ona verilen değer için çok teşekkür etti. Telefonu kapattıktan sonra bir mesaj geldi telefonuma...
"Bursa'dan ayrılırken, sana minik bir hatıra bıraktım"
Hafızamdaki hatıralar dışında, düşünülmüşlere ayrıca bayılırım.
Bir kağıt bırakmıştı... Her yanı farklı şekilde katlanmış, özenerek...
Ve açtığımda içinden beş kuruş düştü yere...
"Ben geldim" şarkısında vardır o beş kuruşun hikayesi...
Ve o kağıtta, Cem tarafından yazılan birkaç satır ve bir şiir vardı, hala beni gülümsetir baktığımda...
Bu yaşıma kadar aldığım en değerli hediyedir o sözler,şiir ve o beş kuruş, hala yerini tutacak kadar değer verdiğim bir hediye olmadı
Bazen çok üzüldüğümde ya da o umutsuzluğa düştüğümde, o beş kuruşa bakar gülümserim.
Ve bu ince, naif, kalbi güzel ve bambaşka insan Cem Adrian, Fazıl Say'ın bize armağanıdır.
Ve bu sanatçılara satırlarla saldıran insan(?!) var ülkemizde...