Hemen her gün güç, güçlü, sözcüklerini duyarız. Kimisi, silahı gücünden, kimi yetki gücünden, kimisi makam gücünden, kimisi unvan gücünden, kimisi para gücünden, kimisi soy gücünden, kimisi taraftar gücünden, kimisi cemaat gücünden, kimisi medya gücünden, kimisi bilgi gücünden bahseder, durur.
Bunların hepsi de birer gerçek güçtür. İnsanın da elde etmek istediği, edince de kullandığı argüman! Elde edemeyenler ise ya suskunluğu tercih eder, ya da acımasız muhalif olur.
Bu nedenle de tarih boyunca; akıllı, gerçekçi insanlar, bu gücün, güçsüz karşındaki sınırsız istismar damarlarını sınırlandırma mücadelesi vermişler. Yazarlar, şairler, sanatçılar, yani duygu dünyaları zengin insanlar, mücadele vermişlerdir.
Gücü sınırlandırma için ya din ya da ideolojiyi öne sürülenler olmuştur. Ancak yine de gücün sarhoşluğu adaletsiz keyfi çıkar amaçlı uygulamaların önlenmesine yeteri kadar engel olamamıştır.
Bunun için de kurumsallaşma ve kurallaşma çabası önplana çıkmıştır. Kurallara göre yetkinin gücün sınırlandırılması. Bu nedenle de demokrasi denen sistem oluşmuştur. Ancak bu kez de ayrıcalıklı sınıf, zümre egemenliğinde, dokunulmaz eleştirilemez aristokratlar farklı adla egemenliklerini yine sürdürmeye devam etmişlerdir.
Bu nedenle insanların gerçekleri, olan biteni algılamasında beyinler ya uyandırılmak istenmiş ya da köreltilmek istenmiştir. Beyin öyle bir güçtür ki; insanın olan biteni anlaması, algılaması, kavraması ve ona göre hareket etmesi için insanın kumanda merkezidir. O nedenle de tüm çabalar beyne yönelik sürdürülmektedir.
Kafadan geçen her düşünce aslında bir taleptir. Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki; günaydın diyemiyoruz, hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye korkar olduk, işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve herşeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yani dostlarla da sohbetin güzelliği, keyfi kalmadı.
Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup, çağırıyorsanız size onu getirir.
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir.
Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun.
Birisine sevginizi söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.
İnsan beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin.
Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır.
Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun. İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.
Biten dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi. Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeyler de olabilir kötü de.
Dün, bugün, yarın diye biz ani stresleri çok severiz. Çünkü ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar ve hafıza, algılama, enerji süper olur. Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır.
Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon, kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz.
Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki? Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli..
Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.
Güçlü kişilikler güçlü birliktelikler demektir. Güçlü birliktelikler ise amaca ulaştırır.
Günün Sözü: Her söylenene inanma sorgula, gerçeğe ulaşırsın.