‘’ Kişiye Tapınma ’’, üretim ilişkileri bağlamında değil ama yarı - feodal kültür ve davranışların hala devam ettiği ( hatta çoğu zaman başat toplumsal belirleyen ) olduğu ‘’ Asyatik ’’ toplumlarda, gündelik yaşamdan tutun da siyasal erkin kullanımına kadar( arzu edilmese de ) dikkate alınması gereken toplumsal alışkanlıktır.
Bu durum narsizm boyutundaki kişisel hırs ve egolardan kaynaklandığı gibi kurumların oturmadığı yani kendi ‘’ gelenekler ‘’ ni yaratamadığı toplumlarda deyim yerindeyse ‘’ sistematik açık ‘’ tan da beslenir.
Yani ‘’ kişiye tapınma ‘’ ;
edilgen , ‘’ birey ‘’ olamamış , kendini ancak etnik veya dinsel bir cemaatin içinde tanımlayabilen insan topluluğunda zemin bulabilir…
Ancak bazen , büyük sosyo-ekonomik altüst oluşlar yaşayan ulusal özgüvenini yitirmiş toplumlarda da bu ‘’ özgüven ‘’ ni kendisine geri vereceğini vaat eden liderlerin arkasından tapınma boyutunda gittiği olmuştur.
30’ larda , Almanlar ‘ın Hitler’in ardına takılmaları bunun en bilinen örneklerindendir…
Bizdeki örnek ise bundan farklı olarak toplumsal hayatı belirleyen etmenin ‘’ yurttaşlık hukuku ‘’ olmayıp , ‘’ cemaatler hukuku ‘’ olduğu bir sosyolojik zeminden beslenen olgudur…
Ayrıca bizdeki kökleri Osmanlı öncesine kadar dayanan ‘’ baba devlet ‘’ imajının , toplumsal hafızada yer tutmasını da göz ardı etmemek gerekir..
Bütün bunları neden anlatıyorum:
Sevgili dostlar önümüzde evet ‘ li , hayır ‘ lı bir referandum görünüyor…
(Görünüyor diyorum ; bu satırların yazıldığı anlarda Meclis ‘ten geçen Anayasa değişikleri hala Cumhurbaşkanın onayına gönderilmemişti…)
Ben burada evet/hayır cephesinin argümanlarına veya politik karşılıklarına girmeyeceğim…
Bunlar çok irdelendi ve tartışıldı zira.
Söylemek istediğim ; eğer ‘’ Hayır cephesi , aşırı cepheleşmiş bir imaj verirse ve politik mesajlarını ‘’kişi karşıtlığı ‘’ üzerine oturtursa , kaybeder…
Yani ,
‘’ kişi tapınması ‘’ sının yüzyıllara dayanan bir geçmişi ve sosyolojik zemini bulunan bir ülkede yaşandığı gerçeği asla akıldan çıkarılmamalıdır.
Kalın sağlıcakla..!