Bu toprakların yurtseverleri , demokratları , toplumcuları olarak bazen ‘’ biz mazoşist miyiz ? ‘’ diye sorduğum oluyor…
Çoğunluğa uyma , iktidara yamanma ve tapınmanın dayanılmaz hafifliğine kapılmak , ya da konformizmin o rahat sularında yelken açmak varken nedir bizi çekilen tüm acılara karşın ‘’ muhalif ‘’ kılan ?
Muhalif derken olumlu olumsuz her şeye karşı çıkan bir toplumsal pozisyondan bahsetmiyorum…
Her türlü ‘’ güç ilişkisi ‘’ nden azade ikbal beklentisinden uzak bir bağımsız duruştur ‘’ muhalif ‘’ olmak…
Yoksa düz anlamıyla bir siyasal muhaliflik , yarın iktidar olunduğunda gücü ve erki ele geçirme potansiyeli taşır ki bunun adı ‘’ muhaliflik ‘’ değil güç sırasını bekleyen iktidar adaylığıdır…
Hal böyleyken iktidarken de ‘’ muhalif ‘’ kalınabilir mi diye bir soru geliyor aklıma…
Olunur aslında…
Eğer iktidar erkinin getirdiği gücü , kendi narsisitik egonuzu doyurmak için veya para , kariyer gibi ikballer için değil en geniş anlamıyla ‘’kamu ‘’ için kullanıyorsanız ve her geçen gün kendinizi aşma , bir ileri safhaya taşıma gibi derdiniz mevcutsa ‘’ muhalifliğinizi ‘’ koruyorsunuz demektir…
Düşünün , Mustafa Kemal , 1925 ‘ den sonraki mutlak iktidarında ‘’bu iktidar bana yeter!’’ dese , akabindeki devrimsel sıçrayışları bu topluma yaşatmasaydı kim kendine ne diyebilirdi ?
Halktan aşağıdan yukarıya bir reform talebi olmadığı halde O’na bunu zorlayan neydi ? Hem de döneminde Avrupa toplumları hızla faşizme kayarken…
Çünkü O , gerçek bir ‘’ muhalif ‘’ ti…
İktidarının gücüne esir olmayan , hep yeniyi , daha yeniyi arayan ; kendini ve toplumu hep bir öncekinden daha ileriye taşımaya zorlayan devrimci bir muhalif…
İnsanlık yerinde durmuyor ve sosyal devrimlerle eskiye ait her şeyi tarihin çöplüğüne gönderiyorsa bunda en büyük pay hiç kuşkusuz Mustafa Kemal ATATÜRK gibi ‘’ muhalif ‘’ devrimcilerindir…
Kalın sağlıcakla…