Kitleler; çoğu kez yaşanılan toplumsal, siyasal sürecin arka planını anlamakta zorlanır. Yaşanılanlar tarih olduktan sonraysa yapılacak bir şey kalmaz. Geçmişi kitaplardan okuyup belleğine eksiksiz kazıyan insanoğlu yaşananların nedenlerini ve olası sonuçlarını algılamakta nedense aynı feraseti gösteremez.
Kaderini ve geleceğini belirleme iradesini kaybetmiş, emperyal sistemin verdiği rolü itirazsız benimseme psikolojisi her ortamda yerleşmektedir. Bu algının yönetimden başlayarak tüm halkı etkisi altına alması için adeta toplu hipnoz seansı yapılmış gibidir.
Tarih bize; devletlerin güç katsayısının sahip bulundukları ekonomileri olduğunu göstermektedir. Ekonomik olarak komşularından üstün olanın siyasal, askeri gücünün de yüksek olması doğaldır. Ekonomik üstünlüğü sağlayıp çekim merkezi olan, diğerlerinin ekonomik gelişmesini engelleyip kendisine rakip olmalarının da önünü kesmektedir.
Değişim-dönüşüm operasyonunun amacı; Milli devlet niteliğinin çözülmesi, siyasi coğrafyanın küçülmesi, millet bilincinin dağıtılıp etnik ve mezhepsel kompartımanlara bölünme, geleceğe yönelik ortak hedeflerden vazgeçilerek özgür ülkenin yurttaşlığından amaçsız sürüye dönüşümün tamamlanmasıdır.
Milli dirençle karşılaşmadan sonuçlandıracak psiko-kültürel tasfiye programı uygulanıyor. Halkın derin bilinçaltında yaşattığı kolektif duyarlılığını köreltip, milli kimliğe, kültüre dönüşüp harmanlanan din algısının yok edilmesini bu nedenle zorunlu görmektedirler.
Varolan rejimlerin tasfiyesiyle, ekonominin, siyasetin, devletin denge kurumlarının, kısacası sistemin baştan aşağı emperyalizmin arzuları doğrultusunda yeniden düzenlenmesi operasyonunu, halkın stratejik olarak algılayamadığı görülmektedir.
Türkiye; tarih boyunca mazlumun mağdurun zayıfın yanında yer almıştır. Ne yazık ki şimdi ise koltukları ikballeri için zalimin güçlünün eli kanlı olanların yanında el pençe duruyorlar.
Sömürgeci, soykırımcı eli kanlı demokrasi havarileri; yalan üzerine kurulu demokrasi, insan hakları özgürlük refah söylemleri ile halkları kendi çıkarlarına göre yeniden düzenlemeye, köleleştirme yöntemlerinde değişime ve dönüşüme devam ediyorlar.
Onlar ki; Medya ilizyonuyla topluma şırıngaladığı psiko-kültürel narkozun etkisinin, değişim dönüşüm operasyonu tamamlanıncaya kadar geçmemesini istemektedirler. İnsanların feraset testinde kalıp kalmayacağı verilen narkozun etkisinden kurtulup kurtulamamasına bağlı görülüyor.
Medya ile kitlelerin algılamalarında değişim dönüşüm oluşturulmaya devam ediliyor.
Medya; kitlelerin bilinçlenmesinde başroldedir.
Medya, kitlelerin zihninde oluşturduğu imajla; haini kahraman, kahramanı hain gösterebiliyor. Dün savunduğunu bugün yerebiliyor, dün yerdiğini bugün savunabiliyor.
Bir kısım medya mensupları; ne yazık ki insan hakları, özgürlük, demokrasi sakızını çiğniyorlar ve çiğnetiyorlar. Akıl hocalığını kendilerinde hak olarak görebiliyorlar.
Medya’nın temel görevi; bireyi, toplumu, devleti ve insanlığı ilgilendiren olaylarda, bilgilendirmek, aydınlatmak, eğitmek, kamuoyu oluşturmak, toplumu siyasi, sosyal, ekonomik, dini, askeri ve teknik gelişmelerden haberdar etmektir.
Medya; kamuoyu oluşturmada en önemli araçtır. Medya’nın bu süreçteki yeri, rolü ve işlevi nedir, ne olmalıdır, sorusu her zaman sorgulanmalıdır.
Yıkıcı, ayrıştırıcı, çözücü her türlü düşünce ve eylem; medya’nın karşı olması gereken faaliyetlerdir.
Medya; olması gerekene ulaşmada itici rolü üstlenmelidir.
Medya etiği ve sorumluluğu, duyarlı mensuplarınca anlam kazanır.
Günün SözÜ: Okumayan, düşünmeyen sorgulamayan insanın köleleşmesi kaçınılmazdır.