Bursa Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Dağ, dijitalleşmenin getirdiği düzlemde Müslümanların teknoloji dünyasında olmasını desteklediğini ama bu sürecin iyi yönetilmesi gerektiğini söyledi.
Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından, "Hiper Teknolojik 21. Asırda Yeni Teknolojiler, Din ve Dindarlık" konulu konferans düzenlendi. Konferansa konuşmacı olarak katılan Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ahmet Dağ, teknolojinin gelişmesiyle yaşanan toplumsal dönüşüm ve etkileri üzerine açıklamalarda bulundu. 2005 yılında sosyal medyanın hayata dahil olmasıyla birlikte insanların yaşamlarının çok farklılaştığına ve değiştiğine dikkat çeken Doç. Dr. Dağ, sürecin içerisinde olunmasına rağmen bu değişimin ne kadar köklü, farklı ve radikal olduğunun çok kavranamadığına işaret etti. Dağ şöyle devam etti:
“Dijitalleşmenin getirdiği düzlemde Müslümanlar olarak teknoloji dünyasında olmalıyız. Nihayetinde burası bir enformasyon, bilgilendirme, tebliğ dünyası. Buna göre bir refleks sergiledik. Buna ait olan birtakım kanallar, adresler oluşturuldu. Ancak bunun sağlıklı olmadığını gördük. Burada inşa edilen din dilinin özellikle vaizler, din adamları üzerinden geliştirilen dilin problemli olduğunu, bu problemin gençler tarafından fark edildiğini veya bu dil ile alay edercesine caps haline getirdiklerini gördük. Bu dinden soğumayı da beraberinde getirdi. Dine karşı, dindara karşı, din görevlisine karşı mesafeli duruşu meydana getirdi. Bu süreci iyi yönetemedik" diye konuştu.
"İlahiyat fakültelerinde de yapay zeka alanında dersler verilmeli"
Yapay zekayı insan zihninin taklidi olarak tanımlayan Dağ, “Algoritma esasına dayanır. Öğrenme süreçleri ile kendisini geliştiren bir yapıya sahip. Yapay zekanın hiçbir zaman 'ben' bilincine ulaşmayacağını düşünenlerdenim. İnsanımsı bir hale geleceğine dair bir düşüncem yok. Yapay zekâ ile aneroidin bir araya gelmesiyle ilk defa insanlık kendisi kadar zeki veya kendisinden daha zeki bir varlıkla yaşayacak. Bu insanlık için enteresan bir tecrübe olacak. Yapay zeka konusunda üniversitelerimiz çalışma yapmalı. Ancak bunun yapılmadığını görüyoruz" dedi. "İlahiyatlarda neden yapay zeka ve moleküler biyoloji alanında ders yok" diye soran Dağ, "Neden ilahiyat fakültelerine sözel bölümden öğrenci alınır. Anlanacak bir durum değil. Bir, teoloji denen alan çok güçlü bir alan. İki, İslam düşüncesi kavranması o kadar kolay olmayan bir şey. Matematik düşünce, analitik düşünce bizde hakim değilse işimiz çok zor" ifadelerini kullandı.
TÜBİTAK’ı eleştirdi
Konuşmasında TÜBİTAK’ı da eleştiren Dağ, “Türkiye’de yapay zeka ve etik alanında toplasanız 10-15 tane makale çıkar. Ancak Avrupa ülkelerinde bu sayı çok fazla. TÜBİTAK’a 'Yapay zeka, robotik, dijitalleşme ve etik' konulu bir araştırma önergesi verdim. Almanya’da bir üniversiteden bu sunumla ilgili davet aldım. TÜBİTAK’a iki kez verdiğim proje iki kez reddedildi. Reddedilme gerekçelerinden birisi şu, 'İlahiyat fakültesi hocası olarak bu senin ne işine yarayacak?' bu yazıldı. İtiraz ettim. Ahlaki tutum değildir, bilimsel tutum değildir. İlahiyat fakültelerine ayrımcılığı gösteren verilen rapora karşı itiraz yazdım. Adamın kafasında şu var, 'Bu adam ilahiyat fakültesinde görev yapıyor, Almanya’da üniversiteye gidecek, orada ne yapacak?'. Ya da 'Sosyal bilimci, felsefecinin yapay zeka ile ne işi var?'” şeklinde konuştu.
Konferansa, İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Yunus Öztürk, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.