Yazarlar

1 Mayıs Dersleri...

post-img
  1973'lü yıllardı. 68'li Dev-Genç kuşağının hemen ardından gelen kuşaktık. 12 Mart darbesi devrimcilerin üzerine balyoz gibi inse de, mücadele kısa bir duraksamanın ardından kesintisiz sürüyordu. Devrimci, ilerici, yurtsever gençlik, İstanbul'da İYÖD, Ankara'da AYÖD,  Bursa'da da BYÖD (Bursa Yüksek ÖğrenimDerneği) çatısı altında örgütlenmişti. Farklı fraksıyonlar aynı çatı altındaydı. Henüz birbirine saldıracak kadar farklı görüş ayrılıkları yoktu. Bu durum sadece 2-3 sene sürdü. Sonra her sol fraksıyon kendi örgütünü kurdu ve hızla birbiriyle mücadeye girdi. "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" ve 1 Mayısları da bu dönemde yaşayarak öğrendik. Son 1 Mayıs, Atatürk'ün  son yıllarında kutlanmış ve daha sonra da yasaklanmıştı. Dönem, dünyada Hitler ve Mussolini faşizminin fırtına gibi estiği, Avrupa, Balkanlar ve Kafkasları kana boğma hazırlığının yapıldığı dönem. DİSK, 1976'da, yasaklardan  35-40 yıl sonra 1 Mayıs'ı yeniden kutlama kararı alır. 1970'li yıllar DİSK'in en güçlü yılları. O günlerde 1 Mayıs'ın çok görkemli kutlanması için yoğun bir hazırlık yapılıyordu.  O dönemde "Sarı Sendika" olarak suçlanan Türk-İş'in  o taraklarda bezi yoktu. O dönemde DİSK ile Türk-İş arasında, kavgalara varan, çok sert ideolojik ve örgütlenme mücadelesi vardı.   ***  ***  *** Türkiye'de uzun bir aradan sonra ilk kez kutlanacak 1 Mayıs hazırlıklarının son günlerinde  bir grup arkadaşla çıktığım  afişlemede sabaha karşı Mollaarap'ta yakalanıp, geceyi de  Yıldırım Polis Karakolu'nda geçirdim. Hiç unutmam rahmetli gazeteci Kahraman Atılgan Abi,  sabahın erken saatlerinde beni nezarette görmüş,  "Oğlum senin burada ne işin var?" dedikten sonra da, bir ihtiyacımın olup olmadığını sormuştu. O günlerde gazeteci falan değildim ama, Akademi''deki boykot yüzünden, birçok muhabir, köşe yazarı ve gazete yöneticisi ile tanışmıştım. Sonra, koltuğumun altında afişler, yapıştırmada kullandığımız sütkostik kovası ve polisle birlikte hakim karşısına çıktım. Hakim suç unsuru sayılan afişi anlatırken, "Yaz kızım, kırmızı yuvarlak bir dünya, bir işçinin iki ellerinde" diye tarif etmişti. O afiş o kadar çok beğenildi, sevildi, 1 Mayıs'ın sembolü oldu ki, bugüne değin geldi. Sonra o davadan tebessümle hatırladığım bir karar çıktı. Hakim beni duvarları kirletmekten, şimdi de tam hatırlamıyorum,  68 lira mı, 150 liramı bir para cezasına çarptırdı. Bir türlü beni bulamadıkları için, bu parayı Denizli'nin bir köyündeki anamdan tahsil etmişler.   ***  ***  ***   Bursa'dan kalkan onlarca otobüsle,  pankartlarımızla, marşlar türküler söyleyerek 1 Mayıs sabahı İstanbul'daydık. O gün Edirne'den Kars'a kadar, onlarca, yüzlerce otobüslerle gelen onbinler Taksim'e akmıştı. O gün gerçekten Taksim görülmeye değerdi. Taksim, onbinlerle değil, yüzbinlerle hınca hınç doluydu. O yıllarda DİSK, "DGM'le hayır' mitingleri düzenlemişti. Ankara'daki, İzmir'deki 50 binlik, 100 binlik mitingleri de görmüştüm. Ama Taksim'de kutlanan 1 Mayıs ile mukayyese edilemezdi. O gün adete, burjuvaziye, sermayeye, egemen güçlere, kontrgerillaya, emperyazime meydan okunmuştu. Bu görkemli gösteri, bu meydan okuma,  o çok konuşulan "Kanlı 1 Mayıs'" ın da komplosunu hazırladı. O günden rahatsız olan kim varsa, bir daha unutmamak üzere not etti. Bir yıl sonraki 1977 1 Mayıs'ına daha örgütlü daha disiplinli hazırlanıldı. 1 Mayıs 1977 sabahı onbinler Taksim'e akmaya başladı.. İşçiler, emekçiler, tırpanları, orakları, torna tezgahları, iş makinaları ile gelmişlerdi. İnanılmaz bir çoşku, heyecan, mücadele azmi vardı. Gerçekten de 1Mayıs'ın amacına uygun, işçiler, emekçiler, aydınlar, öğrenci gençlik,müthiş birbirlik ve dayanışma  örneği sergiliyordu. Anlatılacak gibi değildi, ancak içinde bulunmak yaşamak gerekirdi. Bizim kortej Taksim'e girdiğinde saat 16'ya geliyordu ve kürsüde DİSK'in öldürülen efsane Genel Başkanı Kemal Türkler konuşuyordu. Daha alana girmeye çalışan onbinler vardı.   ***  ***  ***   1 Mayıs mitinginin güvenliği için DİSK ve birlikte haraket ettiği örgütler 40 bin kişilik  güvenlik görevlisi oluşturmuştu. Bu görevliler alanın etrafında kitleyi çembere almıştı. Görevliler, öylesine disiplini katı uyguluyorlardi ki, Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ı bile tanımalarına kaşın içeri almamışlardı. Bu anektodu, alınan önlemlerin ne değin ciddi uygulandığını anlatmak için yazdım Ve bu disipline karşın, Kemal Türkler konuşurken, bitime çok az süre kala, adını yazmak istemediğim, mitinge gelmeleri istenmeyen, girmelerine izin de verilmeyen sol fraksıyonların alana girmesiyle, karşılıklı slogan yarışı başladı. Gerginlik de doruğa çıktı. Senaryosu önceden yazılmış komployu uygulama fırsatı da tam bu sırada doğdu. Bir anda silah sesleri duyuldu.İnter Continental Oteli'nin (adı daha sonra The Marmara oldu) penceresinden, Sulan idaresi'nin duvarlarının üstünden ve kalabalığın arasına dalan beyaz bir Renault otomobilden panik halinde can havliyle kaçmaya çalışan insanların üzerine kurşun yağdırıldı. Can pazarının yaşandığı alana dalan bir polis panzerinin altında hamile bir kadın can verdi. Aralarında yabancı konukların da olduğu o görkemli 1 Mayıs, bitime sayılı dakikalar kala kanla, katliamla noktalandı.34 masum sivil yurttaşın katlediğil o gün,  belleklere "Kanlı 1 Mayıs" olarak kazındı.   ***  ***  *** O gün, 12 Eylül faşizminin en önemli gerekçelerinden birisi oldu. O kitle ile birlikte kaçmaya çalışırken, ayağım takılınca yarı belime kadar yerde yatan insanların arasında kaldım. Kendimi kurtardığımda bir ayakkabım yoktu.Bölge polis ve asker kuşatması altındaydı. Kuşkulandıkları insanları, belediye otobüsleri ve taksilerden indirip gözaltına alıyorlardı. Dikkati çekmemek için diğer ayakkabımı da bir kenara atıp, kotumu ayaklarım görünmesin diye olabildiğice aşağıya indirdim. O zamanda, şimdi de hiç bilmediğim İstanbul'da rastgele bir belediye otobüsene binip oradan uzaklaştım. Üzerimde de sadece 2.5 lira vardı. Sora sora güçlükle ve biraz da şans eseri bulduğum geldiğim otobüste akşam 7 haberlerini dinlerken öğrendik saldırının boyutlarını.Bir ayağımın işe gidemeyecek kadar darbe aldığını ancak Bursa'ya dönünce farkettim. Bir haftamı raporla evde geçirdim. O günleri yaşamaktan hiç pişman olmadım. İyi ki yaşamışım...Bugün ayaktaysam, onurumla dik durarak yaşamaya çalışıyorsam, bunu o günlere borçluyum   ***  ***  *** O katliam yine de devrimcileri, yurtseverleri, sosyalistleri yıldırmadı. Yüzbinler 1978'de de Taksim'deydi. Ta ki, 12 Eylül 1980 Faşist cuntanın darbesi inene kadar. 12 Eylül'de en büyük darbeyi yiyenlerin başında DİSK var. Tam 4500 DİSK'li yargılandı. Hani Ergenekon'du, Balyoz'du, 12 Eylül'ün, kontrgerilanın hesabını soruyordu ya Erdoğan'ın AKP iktidarı.1 Mayıs katliamını aydınlatsınlar da şapka çıkaralım. Geldik bugüne... Geçen sene 1 Mayıs'ta Kent Meydanı'nda tur attım. Meydanda Türk-İş ve KAMUSEN üyeleri vardı. 1 Mayıs bilincinden yoksun, ruhsuz, heyecansız, sanki işe gider gibiydiler. Panayır gibi, içi boşaltılmış 1 Mayıslar da bana tat vermiyor. " 1 Mayıs, barış, dostluk ve mücadele günü" tüm yurtseverlere, cumhuriyetçilere, devrimcilere, sosyalistlere kutlu olsun. Daha güzel,daha anlamlı 1 Mayıslarda yaşamak dileğiyle...  

Diğer Haberler