Ne zaman yazı yazmaya otursam, konu bulmakta değil, konu seçmekte zorlanıyorum. Birkaç gazeteye göz atın, ya da akşam haber bültenlerini izleyin, Avrupalı bir insanın, bir aydının ülkesinde bir yılda karşılaşmayacağı olayları, gündemi Türkiye'de bir günde ya da bir haftada yaşıyorsunuz.
Neredeyse terör, şiddet, gerilim haberleri peşpeşe yarım saat sürüyor. Ardından, demokrasisi oturmuş hiçbir ülkede rastlamayacağınız siyasi gelişmeler ve peşinden dış politika haberleri. İnsanları boğan, bunaltan, yaşamdan bezdiren bu gündem yoğunluğunu öylesine kanıksamışız ki, olan biteni kabullenmiş, çaresizlik içinde seyrediyoruz.
Bundan 8-10 yıl önce AKP iktidarının daha ilk yıllarında, bir öğretmen arkadaşıma, " Hoca, etrafına çok iyi bak, birkaç yıl sonra bu ortamı bir daha göremeyeceksin" demiştim.
Bir nedenle, kırıldığım, küstüğüm arkadaşla 5 yıl sonra tekrar buluştuğumuzda, ilk hatırlattığı o sözlerim oldu. Ne kadar haklı çıktığımı teyit etti.
Kendisine benzer bir söz daha söyledim, " Hoca sen çevrene, atrafına bir kez daha iyi bak. Çürnkü, 3-5 yıl sonra bugün gördüklerini de göremeyeceksin."
*** *** ***
İktidar 10 yıldır çağdaş Türkiye'nin, ulus devletin tuğlalarını tek tek sökerek,
Osmanlı özentisi, Ortadoğu manzaralı yeni bir Türkiye inşa ediyor. Bu sürecin tamamlanmasına bir-iki yıl kaldı. 1 Ağustos'ta başlayan YAŞ ve iki yılda yapılacak üç seçim, bu sürecin son halkaları. Elbette tüm hesapları tutarsa.
...Ve de, Kılıçdaroğlu'nun yeni CHP'si ile Bahçeli'nin MHP'si aymazlık ve gaflet ilaçlı kış uykularından uyanmazsa
"Eğitim Birliği Yasas"ını yok ettiler. Öğretmenleri imam, okulları imam hatibe çevirdiler.Kuran Kurslarında yaş sınırını kaldırdılar. Ellerinden gelse, anne karnındaki bebelere din eğitimi verecekler. Amaçları daha küçük yaşlarda insanların aklını esir alıp, köleleştirmek.
Yaşım 60'a dayandı, bu ülkede insanlar Ramazanda çoçukluğumdan beri oruç tutar, iftar açar, sahura kalkar. Ama hiçbir zaman oruçlar sokağa dükülmez, şov, gösteriş siyaset aracı olmazdı.Bu iktidarla birlikte, alanlar, meydanlar, çarşılar, caddeler iftar alanları oldu. Dinin bu kadar kullanlığacağı, istismar edileceği, propaganda aracı olacağını düşünemezdik.
Amaçlarına ulaşmak için önce aşama aşama kadrolaşarak devleti ele geçirdiler.
Öncelikle medyanın ezici çoğunluğunu, polisi ve yargıyı yandaşlaştırdılar. TSK'yı sona bıraktılar. 1 Ağustos'daki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) tamamlandığında, *TSK operasyonu da tamamlanmış olacak.
** ** **
*Devlette kadrolaştılar, eğitimi, polisi, yargıyı, TSK'yı ele geçirdiler,yeterli ses çıkarılmadı.
*Ulusal bayramlar. törenler tek tek yasaklandı, göstermelik hale getirildi, yeterli tepki gösterilmedi.
*Atatürk anıtlarına çelenk koymak, bayramları kutlamak engellendi, yeterli tepki gösterilmedi.
*Resmi kurum ve kuruluşlardan "TC" ibareleri söküldü, görmezden, duymazdan gelindi.
*Siyasi davalarda, Atatürk'ün Nutku, Atatürk'lü bayrak, suç delilleri arasında sayıldı, oralı olunmadı.
Daha onlarca örnek sıralanabilir. Muhalefet partileri, iktidara karşı olanlar, sıralarının kendilerine gelmesini bekliyorlar.
Tıpkı Almanya'da Hitler döneminde olduğu gibi.
Sıra kendilerine geldiğinde ise yanlarında kimseyi bulamaycaklar.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler öncesinde, CHP ve MHP hakkında kahatma davaları açılırsa, Kılıçdaroğlu ve Bahçeli'nin dokunulmazlıkları kaldırılıp, yargılanmaya başlanırsa benim için asya süpriz olmaz. Ve yine iki lider Baykal örneğinde olduğu gibi bir tezgahla safdışı bırakılırsa bu da beni şaşırtmaz. Başbakan'ın geçmiş aylarda iki lider hakkında yargıyı göreve çağırdığını hatırlatmakla yetineyim.
** ** **
Türkiye son 10 yılda darma dağın edilen bir ülke konumuna getirildi. İktidar bunu bilinçli mi yaptı, yoksa bilgisizliğinden mi ? tartışılabilir.
Ülkemiz sonuçlarına bakıldığında Osmanlı'nın son dönemlerine ne kadar çok benziyor.
Türkiye'de sevindirici olan bir gelişme de var. İnsanlar demokrasi mücadelesini de öğreniyor. Demokratik bir ülkede yaşamak için bedeller ödenmesi gerektiğini de.Erdoğan'ın başındaki AKP iktidarına itirazı olanlar, seslerini yükseltenler, ölümü, yaralanmayı, sakat kalmayı. hele hele gözaltına alınmayı göze almak zorundalar.
İşi o noktaya getirdiler ki; ölenlerin,yaralananların katillerini, suçlularını bırakın bulmayı, onlara sahip çıkanların, suçluların bulunmasını isteyenlerin peşine düşüyorlar. Meclis eski Başkanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, öylesine ileri gitti ki, her ne kadar yasalarda olma sa da, Gezi eylemcilerinin idamla yargılanmalarını isteyecek.
Sonuç olarak geldiğimiz bu noktada, AKP dizaynı TSK'nın Yüksek Askeri Şura toplantısı (YAŞ), ülkenin geldiği son noktayı anlamak için hayati öneme sahip.
Bir ülkenin ordusuyla,ya savaş sonrasında, ya da karşı devrimin ardından ancak bu kadar oynanabilir. Dşünebiliyormusunuz, TSK'nın komuta kademesinin yüzde 10'u hapiste. Uyduruk, sahte dijital belgelerle açılan Balyoz, Ergenekon ve askeri casusluk davalarında yargılanan subay assubay ve general sayısı 600 civarında.Deniz Kuvvetleri subaylarının yarısı tutuklu durumda. Bölgenin en büyük donanması artık tatbikat bile yapacak durumda değil.
*** *** ***
YAŞ'tan birkaç gün önce medyada, Türk Hava Kuvvetleri'nden 110 pilotun çeşitli baskılar nedeniyle istifa ettiği haberleri yer aldı. Bu haberler YAŞ'tan bir gün önce Milli Savunma Bakanı tarafından da doğrulandı. Bakan İsmet Yılmaz, hapiste bulunan pilot general sayısının 11 olduğunu belirtti. Bakanın açıklamasına göre, bir pilotun yetişme maliyeti 4 milyon TL. Bu demektir ki, hapisteki generallerle birlikte kaba bir hesapla, pilotların devlete maliyeti 500 milyondan fazla. Hadi diyelim para bir şekilde bulunur, ya bu pilotların Hava Kuvvetleri'nde yarattığı askeri ve moral güç kaybı...Bunun bedeli neyle ölçülebilir?
Sonra hangi ülkede 110 pilot istifa eder?
Nedeni ne olunsa olsun buna nasıl göz yumulur?
Bu pilotlar savaş mı kaybetti?
Bu pilotlar vatana ihanet mi etti?
*** *** ***
YAŞ toplantısının tarihinde bir ilk de yaşandı.
Donanma Komutanlığı'ndan Balyoz, Ergenekon ve askeri casusluk davalarına tepki olarak istifa edip emekliliğini isteyen Oramiral Nusret Güner’in yerine vekalet eden Koramiral Bülent Bostanoğlu, YAŞ toplantılarına katıldı. Oysa YAŞ toplantılarına orgeneral ve oramiraller dışında daha alt rütbeliler katılamıyor. Hava Kuvvetleri'nin durumu da yukarıda belirttiğim gibi hiç iç açıcı değil. YAŞ öncesi Hava Kuvvetleri Kurmay Başkanı Korgeneral Nezih Damcı'nın da istifa haberi geldi ve istifası toplantıda kabul edildi.
YAŞ'ta tutuklu bulunan 15 general ve amiral ile çok sayıda subsayın da emekli edilmesi ve böylece hedeflenen tasfiyenin de tamamlanması bekleniyor.
Deniz Kuvvetleri'nde olduğu gibi, Hava Kuvvetleri'nde de orgeneral kalmadığı için
kuvvet komutanlığına orgeneral yapılarak Korgeneral Abidin Ünal'ın atanması bekleniyor.
** ** **
Donanma Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner, eğer istifa etmeseydi, YAŞ toplantısından Deniz Kuvvetleri Komutanı olarak ayrılacaktı.
O ise meslek kariyerinin zirvesinde istifayı seçti. Oramiral Güner, “Altındaki komutanları tutuklanmış şerefsiz bir donanma komutanı olmaktansa istifa ettim.”diyor.
Yaşananları protesto için saç-sakal bırakan Oramiral Güner. şunları söylüyor: “Evet, kendi çapımda bir protesto. Deniz Kuvvetleri’ni bu duruma düşürenleri ve buna sessiz kalan yetkilileri, ilgilileri protesto ediyorum. Deniz Kuvvetlerimiz dünya çapındadır. Deniz Kuvvetleri’ni bitirmeye çalıştılar."
Balyoz’da 160 askerinin hapis cezası almasına isyan eden Güner, “Deniz Kuvvetleri her şeyim” dedi ve ekledi: Adalete inancım kalmadı. Halkın sessizliği yüreğimi yakıyor "
Türkiye'de halkın sessizliği, tepkisizliği her aydını, yurtseveri kahreder tıpkı komutanı kahretteği gibi. Komutan unutmamalı ki, o halk bilinçli olarak bu hale getirildi. Bilinçli yüzbinleri de silah arkadaşları askeri darbelerde ezdi, yok etti.
Komutanların bilmesi gereken bir başka gerçek de, halk eğitimsizse, bilincsiz ve örgütsüzse sonuç budur.
** ** **
Balyoz ve Ergenekon davası sanıkları yakınları oluşturdukları "Vardiya Bizde Platformu" ile övgüye, takdire değer bir mücadele yürütüyorlar. Doğrusu bunun da dünyada bir örneği yok. O insanlar da Oramiral Güner gibi toplumdan bekledikleri desteği görememekten şikayetciler. Yargılamalar sırasında dikkatli gözler bir gerçeği görüyor, o da şu: Yargıtay'da Balyoz davasının temyiz duruşmaları yapılırken, destek için gelen, Genelkurmay önünde tepki gösteren sanık yakınlarının sayısı 50'yi, bilemedin 100'ü geçmiyor. Davada 160'tan fazla sanık var. Her sanığın 10 yakını gelse 1600 kişi yapar, 20 yakını gelse 3500 kişiyi aşar. Benzer durum, Ergenekon sanıkları için de geçerli. Bu kadar önemli görevlerde bulunmuş, bir kısmı halen muazzaf olan subayların çok yakınları gelmiyor, hiç mi bunların komşuları, meslektaşları yok. Diyelim ki, görevdekiler çekiniyor, peki, emekli olmuş silah arkadaşları nerede?
Gerçek olan şu; silah arkadaşlığı falan hikaye...Gerçek bu...
Satış rekorları kılan "Çılgın Türkler" kitabının yazarı Turgut Özakman, "Türkiye'de vatansever, yurtsever ne kadar çoksa, haini de çoktur" diyor. Aynen katılıyorum.
.Dileyelim ve umalım ki, yakın zamanda bir savaş, çatışma falan çıkmasın.
15-20 gün arazi olunca zaten uzun yazıyorum, bu yazıyı da uzattım
Not: Tüm dostlarımın ve okurların bayramını kutlarım.