Yazarlar

Onlar Halkın ve Doğanın Düşmanı

post-img
Dünyanın en büyük şairlerinden Nazım Hikmet, "DÜŞMAN" şiirinde şöyle sesleniyor;   Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim, akar suyun meyve çağında ağacın, serip gelişen hayatın düşmanı. Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına : - çürüyen diş, dökülen et-, bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler, Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet. Bursa da havlucu Recebe, Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman, fakir köylü Hatçe kadına, ırgat Süleymana düşman, sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim, onlar vatana düşman…   *** *** *** Onlar, gerçekten doğaya düşman Onlar gerçekten ağca düşman Onlar gerçekten yeşile düşman Memleketim Denizli'de sırf cami görünsün diye, yüzyıllık çınarları kestiler. Kaz dağlarını altın madencilerine peşkeş çektiler. 8-10 defa Marmaris'e tatile gittim. Marmaris'e girereken, son yarım satte, asfaltın iki yanındaki ağaçlardan neredeyse güneş görünmez, bu manzaraya doyamazdım. 50-100 yılda yetişen o güzelim çamları kesip, yolu genişlettiler. Altıparmak'tan Çekirge'ye giderken, ağaçlardan kültürparkın içi görünmezdi. Parkın içinde dolaşırken, birçok yerde gökyüzünü, güneşi göremezdik. Bir de şimdiki haline bakın. Neymiş, ağaçlar yaşlışmış, ömürlerini tamamlamış, yerine yenisini dikmişler. Bari ufak atın, ağaçlar siz belediyeyi alınca mı yaşlandı? Ben Bursa'ya geleli 40 yıl oldu. Altıparmak'ta sağlı-sollu iki caddede ağaçlar vardı. Özellikle son bir yılda bir tanesini bile bırakmadılar. Hangi çalışmanıza engel oldu o güzelim ağaçlar. Ne istediniz o ağaçlarden. Üstelik kestiğiniz aynı yerlere yeni ağaçlar diktiniz. Sırf her kim ise, yandaşlarınıza para kazandırmak için. Var mı bunun başka bir izah tarzı....Kültürpark'ın içine demiryolu döşediler, bundan daha büyük rezalet olur mu? Hangi siyasi parti, hangi STK tepki gösterdi, sesini çıkardı duyan, bilen var mı? Çalışmalar başladığında yazısıyla bir tek Zülfikar Yüksel tepkiliydi, kutlarım kendisini.   *** *** *** İstanbul, yaklaşık son 20 yıldır Erdoğan zihniyetinin saldırı ve talanı altında. Büyük depremden sonra, olası bir depremde kullanılabilir 450 civardında boş alan belirlenmiş. Son 10 yılda boş alanların sayısı 220 civarına inmiş. Yani yarısı AVM ve rezidans gibi yapılarla rantçılara peşkeş çekilmiş. Bir süredir, AKP iktidarının, yani Başbakan Erdoğan'ın bilgisi dahilinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin en büyük talan alanlarından birisi olarak, kentle özdeşleşmiş Taksim ve Gezi Parkı. Adı üzerinde, yeşili, ağacı olan gezilecek park yani. Şimdi oraya, 75 yıllık yüzlerce ağacı keserek, AVM dikecekler. Kararı veren kim; tabi ki Erdoğan. Diyor ki; "Ne yaparlarsa yapsınlar, biz karar verdik yapacağız" Öyle ya, ümmet toplumlarında, biat edilir, karara uyulur, itiraz edilmez.İyi de, hesap etmedikleri, yanıldıkları bir nokta var; bu ülkede sürü gibi ümmet toplulukları değil, az çok bilincine varmış bir ulus yaşıyor. Bu ülkede, iyi kötü, çağdaş, laik eğitimden geçmiş milyonlar var. Kendisine inadına oy vermeyen yüzde 50'li de bir kitle. Oysa Erdoğan, Belediye Başkanlığı döneminde, doğayı yok edeceği gerekçesiyle üçüncü köprüye karşı çıkmış. Yine aynı Erdoğan, yeşil alanların yok edilmesine, kentin betonlaşmasına tepki göstermiş. Demek ki, o zamanlar, bugünlere geleceğini hesap edememiş. Ya da, Demirel'in ünlü, "Dün dündür, bugün de bugün"deyimi...   *** *** *** Başbakan, içki yasaklarının hemen ardından, en büyük restini Taksim Gezi parkı hedefinde çekti. İstanbullu ile inatlaşma pahasına dozerlerle ağaçları katletmeye soyundu. Yıllardır öfkesini biriktiren kentin duyarlı insanları da canı pahasına, ölümüne parkına sahip çıktı. Siyasetcisinden, aydınına, sanatçısından üniversite gençliğine, sağcı. solcusu, futbol fanatikleri son yılların en görkemli direnişine başladı. Müthiş dayanışma, direnenleri daha da cesaretlendirdi. İstanbulluları, İzmir, Ankara, Eskişehir gibi birçok il yalnız bırakmadı. İktidar polisi, adeta düşman işgalini, düşmanı direnişini kırma görevi almış gibi acımasız. Erdoğan belli ki, geri adım atmayı, karanı gözden geçirmeyi bir bozgun, yenilgi olarak algılıyor. İktidar ve AKP'li belediyeler, her yeri betonla kaplamayı, kaldırım döşemeyi, yolları asfaltlamayı uygarlık sanıyorlar. Öyle olsaydı, en uygar ülkeler petrol zengini Arap şeyhlikleri olurdu.   *** *** *** 4 gündür Taksim Gezi parkı adeta Türkiye'nin baharı, "Türkiye'nin Tahrir'i" oldu. Tahrir, bilindiği gibi Mısır'ın Başkenti Kahire'nin ünlü meydanı. Dünya o meydanı, Mübarek'in devrilmesinin simgesi olarak tanıdı. Tahrir'i sahiplenen Türk medyası, kendi Tahrir'ine gözlerini kapadı, kör oldu, görmedi. Televizyon kanalları, özellikle haber kanalları üç maymunu oynarken, haberciliği Ulusal Kanal ve yeni yeni canlanmaya çalışan Halk TV yaptı. Türkiye'de yayın yapan 50'ye yakın ulusal olmak üzere, 300'e yakın televizyon kanalı olduğunu hatırlatalım. Türkiye'nin üç büyük kenti ayakta, halk geceninin ikilerinde, üçlerinde sokakta, bazı büyük kentlerde destek göstereleri var, fakat televizyon kanalları tıpkı Reyhanlı katliamında olduğu gibi, birer utanç kanalı olarak yayınlarını sürdürüyor.Anlaşılan Tayyip'in gazabı, yüreklerine işlemiş. Bir başka deyimle korku dağları sarmış. Gazeteler ise olayları son iki gündür şiddet boyutuyla görüyor. Ülkemin güzel medyası da, güzel muhalefeti de acınacak halde. Halk gazetelere tepkisini de trajlarda gösteriyor..   *** *** ***     Bursa Hakimiyet Gazetesi'nin şoförlerinden birisi anlatmıştı. Ağabeyi, bir inşaat firmasının yanında çalışmak için Libya'ya gitmiş. Ayaklanmada linç edilerek öldürülen Albay Muammer Kaddafi'nin ilk yıllları. Kaddafi, Bingazi'de, Trablus'ta halka yeni konutlar yaptırıyor. Çölde apartmanlar yükseliyor.Bursalı işçi kafasını kaldırıp bir bakıyor, dairelerin penceresinden develer kafalarını uzatmış, geviş getiriyor. Tabii hayretler içersinde.. Çölde çadırda yaşamaya alışmış bedevi, meğer dairelere kum taşıyıp yerlere serpmiş. Develeri de asansörle çıkarıp, dairesine yerleştirmiş.. Bizdekiler de, Arap ve çöl kültürünü öylesine içlerine sindirmiş olmalılar ki, doğaya da, ağaca da bu kadar düşmanlar. Gözlerini toprak doyursun diyeceğim.

Diğer Haberler