Bundan sonra AKP karşıtıysanız, muhalifseniz, "çapulcu, ayyaş" gibi şık deyimler dışında yeni ünvanlara da kendinizi hazırlayın.
Ayrıca yakalanır, gözaltına alınırsanız." terör örgütü üyesi olmaktan" yani ' teröristlikten' ve "suç örgütü üyesi" olmaktan yargılanmayı da göze alın.
Gençler gözaltında
Kadınlar gözaltında
Doktorlar gözaltında
Avukatlar gözaltında
Kısaca ayrımsız toplum gözaltında.
İşin hiç şakası, hafife alınır yanı yok. Car car konuşan AB Bakanı Egemen Bağış ne diyordu; "Bundan sonra Taksim'e gelecek olanlar terörist muamelesi görecektir"
15-16 Haziran Cumartesi, Pazar günleri gözaltına alınmış 400-500 terösit var.
Sayıları tam bilinmese de, bu" Gezi gazilerinin", nerede oldukları, başlarına ne geldiği bilinmiyor. Bu genç sivil direnişcilerin akıbetleri meçhul.
İstanbul Barosu avukatlarının tüm girişimleri şimdilik sonuçsuz. Gözaltı kayıplarının ailelerinin acı ve kaygılarını bir düşünün...Tıpkı 1990'lı yıllarda terörle mücadele sırasında yakınlarını kaybedenlerin durumları gibi.
Yaşananalar 33 sene önceki 12 Eylül dönemini aratmıyor. O dönemi yaşamış birisi olarak, zaman zaman hangisi daha kötüydü diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
21.yüzyıl Türkiyesi'nde, fazla ileri gitmiş demokrasi ortamında, korku imparatorluğunda yaşıyoruz sanki.
Gönüllerde taht kuran Beşiktaş'ın taraftar kitlesi "Çarşı"nın önemli isimlerinin de aralarında bulunduğu 22 kişi de gözaltına alınanlar arasında. Onlara da "organize suç örgütü üyesi" muamelesi yapılacakmış.
*** *** ***
Doktorları, avukatları da gözaltına aldılar ya, dünya siyasi tarihine geçtiler.
Olsa olsa 12 Eylül faşist cunta yönetimi ile mukayese edilebilirler artık.
Sivil itaatsizlik eyleminde gördük ki, bir de eli sopalı insanlar türedi.
Özellikle de gece eylemleri sırasında. İzmir'de, Ankara'da, Antalya'da, Adana'da ortaya çıktılar. İzmir'dekilerin polis olduğu açıklandı. Bu da Türkiye'de bir ilk. Artık insanları hizaya getirmek için polis, ya da sivil sopalı milisleri de kullanacaklar anlaşılan.
Sonra eli bıçaklı, satırlı tipler de türedi. Bu gidişin nerede duracağnı kestirmek zor.
Yarın bu eli sopalı, satırlı zorbalar, insanları camilere doldurmaya, oruç tutmaya, kadınların giyimine kuşamına karışmaya da başlayabilirler.
İran'da, Suudi Arabistan'da olduğu gibi.
Eli sopalı polis örneğini bir de Pakistan'da görmüştüm.
Giderek, Pakistan'a, Mısır'a falan benzetecekler zaten.
*** *** ***
Türkiye 20 gündür ayakta.
Gençlik ve gençliğe destek olanlar tarihin en geniş kapsamlı sivil itaatsizlik eylemini sürdürüyor. Eğer Türkiye'de bir demokrasi mücadelesinden söz edilecekse, en akla gelecek eylemlerden birisi de bu direniş olacaktır.
O zaman sorma zamanı, demokratlıkları kendilerinden menkul "Akil insanlar" nerede?
Sorunun yanıtı da benden:
Onların demokrasi, insan hakları diye bir derdi yok.
Bir kısmı, güçlüden, çıkarlarından yana.
Özellikle, sosyalist ve dinci kökenlilerin derdi ise bu devletle, cumhuriyetle.
Geçmişte mücadele ettikleri, acı çektikleri, bedel ödedikleri bu düzene o kadar kinliler ki, her türlü çağdışı, kirli ittifaka varlar.
Kin, nefret, düşmanlık ve çıkar birliği onları, bu ülkenin aydınlık yüzü, aydınlık geleceği olan gençlerin saflarında olmayı, onları destekmeyi değil, her tür gericiliğin, ayrılıkçılığın saflarına itebiliyor.
Ya İHD (İnsan Hakları Derneği), Mazlumder gibi kuruluşlar, dernekler.
Onlar mı ortalıkta yoklar, varlar da ben mi görmüyorum.
Toprak altında, 20-30 sene önceden kalma insan kemikleri arayan, her faili meçhulde, işkencede basın toplantıları düzenleyen, savcılara suç duyusunuda bulunan bu STK'lar, şimdi nerede?...
Kadın çoçuk, büyük küçük polis dayağından, işkenceden geçerken, gözlerini, canlarını, sağlıklarını kaybederken, sesleri neden çıkmaz.?
Tepkim, bu kuruluşların geçmiş mücadelelerini küçümsediğimden değil, bu yaşananlara karşı suskunluklarına.
Bunların da akil insanlara benzemesine...
"Yetmez ama evetçiler, liberal dönekler" çoktan arazi...
*** *** ***
21. yüzyılda, internet çağında, sosyal medaya çağında, kitleleri bir süre aldatabilirsiniz, kandırabilirsiniz, uyutabilirsiniz, sindirebilirsiniz ama bunu sonsuza değin sürdüremezsiniz.
Diyelim bu eylemleri, kanla, zorbalıkla, kadınlara, çocuklara kıyarak bastırdınız.
Ya sonra!...
Ardından birisi de çıkar, "Sessiz duruş, sessiz çığlık" eylemi başlatır.
Bunu da binler, onbinler, yüzbinler izler.
Diyelim bunu da bastırdınız...
Bir başkası çıkar, "yerde oturma, bulunduğu yerde uyuma, ya da sürekli ağlama, gülme, düdük çalma, bulunduğu yerde zıplama" eylemi başlatırsa ne yapacaksınız?.
Kaç bin kişiyi tutuklama olanağınız var?.
Hapishaneleriniz kaç bin kişiyi alabilir?
İnsan zekasının bu çağda yaratıcılğının sınırı yok.
Dünyada pasif direnişin simgesi, Hindistan'ın kurucusu, ulusal kahramanı Mahatma Gandi.
Yüzbinlerce Hintli ile birlikte sokaklarda oturdu.
İngiliz askerileri ve onun yerli işbirlikçi uşakları, önce eylemi katliamlarla bastırmaya girişti.
Ama sonuç alamadı.
Zafer ve kazanan Gandi ve Hintliler oldu.
*** *** ***
Başbakan Erdoğan 18 Haziran 2013 Salı günkü (dünkü) grup konuşmasında, hiçbiri doğrulanmadığı gibi yalanlandığı halde, "Camilere ayakkabılar ile girdiler, camilerde içki içtiler, hala başı örtülü kızlarımıza saldırıyorlar" deyip, toplumu birbirine düşman etmeye, toplumu birbirine kırdırmaya davetiye çıkarıyor.
Tabanına evlerinize Türk bayrağı asın çağrısı yapıyor ve de uyarıda bulunuyor, "Atatürk'lü olmasın".
Ama bakıyorsunuz, Kazlıçeşme mitinginde yandaşları yere serdikleri Türk bayrağı üzerinde namaz kılıyor.
Ve yine dünkü grup konuşmasında, "Reyhanlı'da bombalı saldırıda 53 Sunni vatandaşımız öldü" sözleriyle resmen ve alenen meshep ayrımcılığı yapmaktan kaçınmıyor.
Kazlıçeşme mitinginde bir ara dedi ki; "Dünyada benim gibi bir başbakan asla bulamazsınız"
Doğru söylüyor.
Gerçekten örneği yok.
Bu ruh halini, sosyologlara, psikologlara, psikiyatrislere sormak gerek.
Zaman zaman Fes'te polis şiddeti karşısında bazı kullanıcıların, "Bunlarda hiç insanlık yok mu?, hiç din iman yokmu?" feryatları yükseliyor.
....Evet hiçbiri yok...
Bunu hala anlamadınız mı ?
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
'