Benim bildiğiim demokratikleşme paketleri, askeri cunta yönetimlerinden sivil yönetimlere geçişlerde,ya da sivil dikdatörlüklerden demokrasiye geçişlerde açıklanır. Esad'dan, Sudan lideri El Beşir'den, İran'daki molla yönetiminden Putin'den gibi....Bizde Batı'da bile olmayan "ileri demokrasi" olduğuna göre bu paket de neyin nesi diyeceğim ama olsun, ne de olsa fazla demokrasi göz çıkarmaz.
Ardından başladım paketten beklentilerimi düşünmeye, " artık bu pakketten sonra, çapulcular, ayyaşlar, üniversite gençliği,hatta lise gençliği gözaltına alınmaz. Bu gençler,hapse tıkılıp, haklarında 5 yıl 10 yıl hapis istemiyle davalar açılmaz.
Madem bu paketle demokrasinin tadını çıkaracağız. artık tomalar susuz kalır, polislerimiz de yan gelir yatar
Bu pakketten sonra, üniversiteliler, liseliler hapisten çıkar, üniversiteler, dernekler, sendikalar rahat bir nefes alır.
Paket açıklanınca gördüm ki,ya ben çok hayalperestim, ya rüya gördüm, ya da fazla uçmuşum.
*** *** ***
Elbette hiçbirisi değil....Bu bir gündem yaratma, gündem değiştirme,seçim yatırımı ve de tabana mesaj paketi.l
Bu aynı zamanda, amaçladıkları, hedefledikleri sistem değişikliği,yeni devlet düzeni için atılmış adımlardan birisi. Arkası da devam edecek.
Atatürk ve silah arkadaşları, kurtuluş savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu'nu noktalayıp, laik TürkiyeCumhuriyeti'ni kurmadılarmı?
Bu kin ve nefret İslamcıların akıllarından hiç kımadı.
Bu intikam duygusu bilinçlerine, benliklerini kazındı.
Ne diyorlar miting meydanlarında, "Laik devlet, yıkılacak elbet"
İşi demeçte, sloganda bırakmıyorlar, yıkmak için ellerinden geleni ardlarına bırakmıyorlar. Bu görevi, kurbağayı ürkütmeden alıştıra alıştıra yapıyorlar.
Bu taktiği de saklamıyorlar. Doğrusu haksız da sayılmazlar, 11 senedir nelere alışmadık ki (kendim adına hiçbirine alışmadım, alışmaya da hiç niyetim yok) hayal olanların birçögü bugün gerçek. İktidar oydaşları hariç, en kolay alışanlar, içine sindirenler ise CHP ile MHP yönetimleri....
*** *** ***
Biz hazmı kolay olmayan demokratikleşme paketini tartışa duralım, daha hayata geçirilmeden olası tepkilerin önlemi de, tam pakete uygun alınmış. Şaka maka değil, Tanınacak yeni yeitkilerle, toma destekli polis gayet demokratik bir ibiçimde, eylem yapmasından ve olay çıkarmasından kuşkulandığı insanları 12 saat ile 24 saat süreyle gözaltına alabilicek. Bunun için hakim ve savcılık kararı da gerekmeyecek. Amaç da olası protestoları ve olayları önlemekmiş. Anlayacağınız polis tipini beğenmediğini bile,bu yetkiyle "Eylem yapmasından kuşkulandım" diyerek insanları gözaltına alabilir. Hele hele polis rahatlıkla, iktidara muhalif sivil toplum örgütlerinin, derneklerin,. sendikaların. küçük sol siyasi partilerin biline nisimlerini canı istedği zaman, hatta keyfi olarak bu yetkiye dayanarak gözaltında tutabilir. Bir adım daha ileri gidelim, gözaltına almalarına karşın, bunu kolaylıkla inkar edebilir..Buuygulamayla polis, Erdoğan'ın "Mavi gömleklileri" haline getirilecek. Bu yetkiyle polisin, muhalefeti tam bir sindirme, yıldırma operasyonlarına girişeceği kesin. Böyle bir uygulama o dönemi yaşamış biri olarak 12 Eylül askeri cunta döneminde vardı. İnsanlar kaybolan yakınlarının iizini bile bulamazdı. Başbakan Erdoğan, bu uygulamayı eleştireceklere, "Gidin daha demokratik bulduğunuz bir ülkede yaşayın" derse,kimse şaşırmasın.
*** *** ****
Gelellim 18 maddelik demokratikleşme paketine....
Maddelerden birisi, kamuda türbanın, ordu, polis ve yargı dışında serbest bırakılması. Adamlar bunu o kadar rahat ve kolay savunuyorlar ki, CHP ve MHP yönetimlerinden, üniversitelerden, entel,dantel takımından, aydınlardan, dernek ve sendikalardan, solcu ve sosyalist çevrelerden ya destek görüyor, ya ses çıkmıyor ya da cılız itirazlar geliyor.
Atatürk,bundan 80-90 yıl önce, kadınlar da erkeklerle eşit olsun diye, eğitimde, iş yaşamında, dışarda, içerde, sosyal yaşamda yer alsın diye çağdaş,uygar bir giyim kuşamı teşvik ederken, uygulamaya koyarken, bugün, sanki bunda bir yanlışvarmış gibi, Atatürk hatalı davranmış gibi suskun kalmak, geçiştirmek, hatta destek olmak akıl alır gibi değil.
Hele hele CHP'nin tutumuna, izlediği politikaya ne demeli !...
Demokrat olmanın, özgürlükcü olmanın, barışçı olmanın yolu sanki, kamuda giyim kuşam özgürlüğünden geçiyor.
Giyim kuşam özgürlüğünün yolu da, sanki türban ve kara çarşaftan geçiyor.
*** *** ***
İslamcı kesimlere sormak gerek, ya da ikitdar adamlarına, "Kamuda çalışan bayanların mini etekle, göğüs dekolteli, şortlu işe gelmesine de olumlu bakıyormusunuz?" diye....
Bu sorunun yanıtını, türbanlı memura destek veren kesimler de merak etmeli.
Burka, şalvar, potur, fes,sarık da giyim kuşam, böyle gelenlere hangi gerekçeyle karşı çıkacaksınız?
Yarın,türbanlı, kara çarşaflı kadın memurlar ve onlara destek olan bademler, başıaçıklara karşı birer mobbing unsuru olmayacak mı ?
Bugün nasıl bürokrasinin üst yönetimine imam hatipliler damga vuruyorsa,yarın aynı şey kamuda türbanlılar için de geçerli olacak.
Başı açıklar tu-kaka edilirken, kıyıya köşeye itilirken, türbanlılar el üstünde tutulacak, terfilerde hak etmeseler de ayrıcalıklı olacak. Bu tür baskılarda,ya başı açık kadın çalışanların başını kapatmasına, ya da işinden ayrılmasına neden olacak.
Yani toplumda var olan,bölünme,ayrışma,kutuplaşma kamuyada taşınmış olacak.
*** *** ***
Türbanlı öğretmenler ise, eğitimin geleceği açısından tam bir felaket, tam bir karabasan. Çocuklar, öğrenciler dünynın en temiz, en saf varlıkları.
Çin lideri Mao, onları, temiz,boş bir sayfaya benzetir. Üzerlerine istediğinizi yazabilirsiniz. Düşünün, ilköğretim öğrencilerinin karşısında türbanlı bir öğretmen. Evde, ailesi özgür, rahat giyimli bir ailenin çocuğunun yaşayacağı ikilemi düşünün..Türbanlı öğretmenin, öğrencileri etkilemeyeceğinin, yönlendirmeyeceğinin garantisi kim?
Bir öğretmeni başı açık, bir öğretmeni başı kapalı, çocuğun rol modali hangisi olacak?
İktidar, türbanlı öğretmenleri okullara, sırf ne kadar demokrat olduklarını kanıtlamak için mi gönderiyor?
Bir türlü anyalamıyorum; rahmetli Yılmaz Akkılıç Abimin deyimiyle ne kadar çok kadını 'sıkmabaşlı 'yaparsak, ne kadar çok kız öğrenciyi 'sıkmabaş' yaparsak, o kadar daha demokrat, o kadar daha özgürlükcü mü olacağız?
Maden türban ve kara çarşafa, giyim-kuşam özgürlüğü açısından bakılıyor, o mantıkla savunuluyor, siz hiç Paris'te, Londra'da , Berlin'de, New York'ta kadınların rahibe, erkeklerin papaz giysileri ile dolaştığını,sayılarının da giderek arttığını görüyormusunuz?
Yine AB ülkelerinde ve ABD'de kamuda bu kıyafetlerle çalışıldığını gördünüz mü?
Yine ülkelerdeki siyasi partilerin, iktidarların bu giysileri teşvik ettiğini, desteklediğini görken, bilen var mı?
Ne yani şimdi bu ülkelerde demokrasi ve özgürlükler özürlümü, kısıtlı mı?
**** *** ***
Bir de, demokratikleşme paketinde yer alan "Türküm, doğruyum, çalışkanım.... "diye başlayan andımızın kaldırılması var.
Şimdi ben merak ediyorum; Türkiye'de bu andı okullarda okuyarak büyüyen kaç kişi, andımız yüzünden 'Türk' olmuştur. Örneğin, Türk olmamızda andımızın payı yüzde kaçtır?.
Bunu,andımız ,ırkçı,militarist, faşist olduğuinu öne sürenler için soruyorum.
Andımızla Türk olduysak, milyonlarca Kürt, ataist, Hristiyan nereden çıktı.
Diyelim ki; andımızın sözleri,"Müslümanım, doğruyum, çalışkanım, varlığım, islamiyete armağan olsun" türü birşey olsaydı, iktidar, birilerini rahatsız eder diye kaldırmayı dener miydi?
Hiç ama hiç sanmıyorum......
*** *** ***
PKK beğenmese de paketle bir de özel okullarda ana dil olarak Kürtçe eğitime izin veriliyor. Benim merak ettiğim,bu okullardan mezun olacaklar, diğer devlet okullarından mezun olanlar gibi aynı haklara mı sahip olacak?
Yani bu okulların denklikleri sağanacak mı?
Bir diğer merakım da, Kürtçe üniversite bitirmiş bir yurttaş, kamu da üniversite mezunu olarak çalışabilicek mi?
Diyelim ki çalıştı, Kürtçe mi,yoksa Türkçe mi görev yapacak. Ya da kendisine bir tercümanmı verilecek.
Bir de Kürtçe isimlerin geri verilmesi var. Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli'nin ismi yakında Dersim olacak. "Dersim dört dağ içinde" türküsünden kulağım buna aşina. Haberlerde yaza yaza,televizyonlarda dinleye dinleye Diyarbakır'ın isminin 'Amed' olduğuna da artık alıştık sayılır. Sanırın yakında,Batman, Hakkari, Van, Siirt, Şırnak, Mardin'e falan da Kürtçe isimler veriilir.
Artık biz de Kürtçe isimlerden nerelerinin Kürdistan olduğunu anlamış oluruz.
Meclis kürsüsünden BDPmillitvekilleri sık sık "Türkiye Kürdistan'ı" demiyor mu?
"Hayaldi gerçek oldu" AKP'nin seçim sloganı biliyorsunuz.
10 sene önce bunların hepsi hayaldi, şimdi gerçek oldu....
Durmak yok, hep beraber seyretmeye devam.......