Kandan kına yakıyor bunlar...Gencecik insanların kanlarından. Medeni Yıldırım'ın, Ali İsmail Korkmaz'ın, Mehmet Ayvalıtaş'ın, Abdullah Çömert'in, Ethem Sarısülük'ün ardından Ahmet Atakan'ın kanları sıçradı üzerlerine...
Kına olimpiyatları düzenlenseydi, Suriye'nin de katılacağı savaş olimpiyatları düzenlenseydi, tartışmasız şampiyon adayıydılar. "Öldürmeyi en iyi siz bilirsiniz" sözü, artık prim yapmıyor. Çünkü; alınlarına Ahmet Atakan'ın kanı bulaştı bunların. Cumhuriyet Sadrazamı El Tayyip'in hiçbir desteği esirgemediği El Kaide, El Nusra militanları Suriye'de öyle cinayetler işliyorlar ki; Esad'ın öldürmelerini gölgede bırakıyorlar.
Yüzde 50'nin,yandaşların, candaşların El Tayyip'i, "benim polisin" diyor ya; "polise emri ben verdim" diyor ya; "Polisler destan yazdı" diyor ya, ustanın polisi her gün İstanbul'da, Ankara'da, Antakya'da, İzmir'de ve birçok kentte gerçekten destan yazıyor.
Dünyanın hiçbir ülkesinde, polis göstericilere müdahale ederken, meydanlarda heykelleri bulunan, duvarlarda resimleri asılan ülkenin kurucu liderini kasdederek, "...bilmem kimin piçleri " demez, diyemez, dedirtmezler... O polisleri görevde tutmazlar.. Bir ülkenin polisi,askeri, memuru, ülkenin kurucu liderlerini, önderlerini, kahramlnlarını sevmek zorunda değil ama saygılı olmak zorunda. Bu ülkenin polisi, üniversitede karşısına çıkan protestocu öğrencilere "Atatürk'ün piçleri" diyecek kadar kontrolden çıkmışsa, haddini aşmışsa ve de hakkında hiçbir işlem yapılmıyorsa, artık söylenecek söz bitmiştir. Ve bir başka polis eylemci gençlere, orta parmak işareti yapıyorsa, o polis polis olmaktan çıkmıştır. O polise polis gözüyle bakılamaz. Ve bu ülkenin polisleri, Beyoğlu’nda, gösteri yapan gençlere “Allahüekber” diyerek saldırıyorsa ve eylemciler “Haçlı Ordusu" muamelesi görüyorsa, onlar üniformasız, sokak magandasından, bir siyasi ya da dini görüşün militanlarından başka birşey değildir.
*** *** ***
El Tayyip, yüzde 50'yi sahiplenip yüzde 50'yi düşman görüyorsa, en azından öteki görüyorsa, devleti temsil eden, devleti oluşturan kamu görevlerine,"benim polisim, benim memurum, benim askerim" diyorsa, o zaman, " o başbakan, diğer yüzde 50'nin başbakanı değildir" demektir: Ve de bu koşullarda AKP bildiğimiz anlamda bir parti, iktidar bildiğimiz anlamda bir iktidar, başbakan da bildiğimiz anlamda bir başbakan değildir. Bu da demektir ki; iktidar erkini eline geçirenlerin rolleri, misyonları geleneksel iktidarlardan farklıdır. Şu artık gerçek ki; farklı olduklarını 10 yıldır kanıtlıyorlar. Bir başka gerçek te, daha önce de yazdım, bu iktidar klasik bildiğimiz anlamda bir iktadar değildir ve gitmemek üzere yönetimi ele geçirmiştir. Gitmemek için de ne gerikiyorsa yapacaktır. Yapılacak düzmece seçimler de buna dahildir. Bu iktidara muhalif olan her yurttaş, saflarını buna göre belirlemelidir.
Böylesi iktidarlarlar, hem yıprandıkça, hem de tabanlarını kemikleştirmek hem de saflarını sıklaştırmak için sürekli, gerilim ortamı yaratırlar, sürekli yeni düşmanlar bulurlar ve de savaş çığırkanlığı yaparlar. 5 aydır süren ve daha da şiddetlenerek sürmesi beklenen polis şiddeti, polis zorbalığı, kan, gözyaşı ve ölüm bunun içindir. Dedik ya, böylesi iktidarlar sürekli yeni düşmanlar, yeni hedefler belirler; şimdi ki düşman da : ODTÜ. Yani Orta Doğu Teknik Üniversitesi.
Tarikatların türbanlı öğrencilerinin okul yurtlarına çamur atmalarına tepki gösteren öğrenciler, anında hedef tahtasına kondu. Cumhurbaşkanı Gül'den El Tayyip'e kadar iktidar adamları başladılar tehdit etmeye. Sadrazam, "bedelini ağır öderler" dedi ya, bedelini gerçekten ağır ödediler. En ağır bedeli de, Ahmet Atakan canıyla ödedi.
*** *** ***
Yuzde 50'yi zor tutan Sadrazam El Tayyip, kalan yüzde 50 neye sahip çıkarsa ona düşman.
Akarsuya sahip çıkanların önü, hes'lerle, polis copuyla, jandarma dipçiğle kesiliyor.
Doğaya ağaçlara sahip çıkanlardan, doğa tahrip edilerek, yüzlerce yıllık ağaçlar kesilerek intikam alınıyor.
Dağa taşa sahip çıkılıyarsa, taş ocaklarıyla, maden ocaklarıyla delik deşik ediliyor, dağ taş.
Toplumun duyarlı olduğu alanlara, tahrik amaçlı, kışkırtma amaçlı bilinçli olarak saldırılıyor ki, gerilimle birlikte çatışma ortamı sürsün. Hatip olarak yetiştikleri icin, en haksız oldukları konularda bile olayları öylesine ters yüz edip, demogojiyle, çarpıtarak öyle üste çıkma becerileri var ki, insana pes dedirtiyorlar. Yalan söylemekten , demogoji yapmaktan, tutarsızlıktan asla utanmıyorlar,yılmıyorlar. Çünkü ele geçirdiklerii medyada halkın bunları öğrenemeyeceğini çok iyi biliyorlar.
Örnek mi, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, tepki gösterdiği ODTÜ öğrencilerini, "Çağdışı, yobaz, gerici ve faşizmle" suçlarken, insanın ağzı açık kalıyor. Bir diğer örnek te, yüzde 50'ye kına yaktıran gençlikten sorumlu bakan Suat Kılıç. Aslında asıl kına yakması gereken, olimpiyatlarda alınan 5-6 madalya ve 60'a yakın dopingten sonra herhalde bakanın kendisi. Hani eğer 10 yıldaki skandalların da kınası yakılsaydı, herhalde dünyada kına kalmazdı.
*** *** ***
Olimpiyatları kaybetmenin faturasını da muhalefete, Gezi gençliğine, çapulculara kesmeye kalktılar ya; Türkiye'yi 5 aydır polis olimpiyatlarına çevirdiler, farkında değiller. 4-5 aydır İstanbul'da Ankara'da ve de birçok kentte polisle gençler tomalar eşliğinde
kaçma kovalamaca maratoru koşuyor. Hiç de hak etmediğin olimpiyatları boşver, bu tomalı maraton sana yeter de artar bile.
Hormonlu sporcuları yüzünüze vurdular, olimpiyat toplantısında. Olimpiyatlarda başarılı sporcuların sayısı ancak bir elin parmakları kadar. Hayatın her alanında, kültürde, sporda, eğitimde, sanatta dibe vurmuş durumdasınız. Olimpiyat sizin neyinize!...
Tınıtım filminde bile Türkiye'nin laik, çağdaş yüzünü gösterdiniz. Toma savaşlarını, Hatay'daki patlamaları, kara çarşaflıları, turbanlıları, şalvarlıları, sakallıları, takkelileri de koysaydınız ya. Türkiye'nin gerçek yüzürnü niye sakladınız?
Sonra unutmadan, dünyada bir ilk yaşandı. Taksim'de polisin sıktığı biber gazı yüzünden El Tayyip'in kendi adını taşıyan stadda oynanan maç bir saatten fazla ertelendi. Bun da unutulmasın diye bir kenera yazılmalı.
Elin yabancıları, tüm bu akla zarar skandalları üç maymunu oynayarak seyrediyorsa, boşuna değil.
Türkiye'nin sırtından tırlar dolusu dolar kazanmasa yabancılar, uluslararası sermaye, çıkarları bozulsa bir günde satarlar sizi.
Bunu bizim kadar siz de biliyorsunuz. Emperyalizmin medyası,bizim gibi ülkelere övgü düzüyorsa, bizi inek gibi sağdıkları içindir.
*** *** ***
Suriye'ye karşı 2.5 senedir sanki savaş olimpiyatlarına hazırlanıyorlar. Bu ülkede 2 seneyi aşkın süren kalı
iç savaşın taraflarından birisi artık AKP iktidarı. Erdoğan dünkü kankası ile bugün kanlı bıçaklı.
Tek istediği Esad'ın devrilmesi. Onun dışındaki hiçbir çözüm onu kesmiyor.
Mısırlı Esma için gözyaşı döken El Tayyip'in, ne hikmetse, kendi yurttaşı Ahmet Atakan gibi genç fidanlar toprağa düşünce göz pınarları kuruyor. İstiyor ki El Tayyip, Suriye 2 ay 3 ay vurulsun., Esad niyetine atılan bombalarla,fuzelerle onlarca, Esmalar ölecekmiş, onlarca Esma babasız akalacakmış ne gam.
Suriye'ye karşı,Haçlı seferi düzenlensin istiyor Tayyip, kaç bin bebe anasız, kaç bin ana bebesiz kalacak umrunda mı?
Kelle kesen, insan bedenini parçalayan, çocuk boğazlayan El Kaide, El Nusra militanlarını bir kez olsun kınadığını, tepki gösterdiğini gören ve duyan varmı El Tayyip'in?. Dünya insanlarının tüylerini diken diken eden, aklını yitirmemiş insanların iğrenerek baktığı müslümanlığın yüz karası bu insanlara, iktidarın her türlü desteği sağladığı konusunda hem ulusal, hem de dünya medyasında çarşaf çarşaf haberler yer alıyor. Bu yaratıkların Hatay bölgesini istedikleri gibi kullandıkları, İstanbul'da ağırlandıkları yolunda bugüne değin yalanlanmamış bir sürü haber var.
*** *** ***
Bunları gören dünyanın önde gelen ülkeleri, Esad'ı bunlara yeğler noktasına geldi. Esad'a karşı savaşan ülkede 120'den fazla örgüt ve gurup var. Kimilerine göre bu sayı 1200'den fazla. Bu örgütleri kontrol edebilen bir güç yok.
Suriye vatandaşları bile olmayan örgüt militanlarını silahlandırıp, bu ülkeye salmak, serbest mi?
Bunun bir yaptırımı yokmu?
Bu ülkedte, Esad'ın askerleri kadar, silahlı sivil milisler de sivilleri katlediyor, bunu doğalmı saymak gerekiyor.
Aynı senaryo birgün Türkiye için de uygulansa ne yapacağız.
Yabancı ülkelerin PKK'ya silah desteğine yıllardır tepki gösterirken, aynı şeyi Türkiye'nin Suriye'deki muhaliflere yapmasını nasıl açıklayacağız.
İsrail gibi bir ülke ile komşu olarak ayakta kalmak kolay değil. Suriye yönetimi bunu başardı. Suriye'nin vurulup, Esad'ın devrilmesi İsrail'e yapılabilicek en büyük kıyak demek. Hani El Tayyip İsrail ile hesaplaşıyordu?
Kaldı ki, Suriye'nin vurulup Esad''ın devrilmesiyle, ülkede iç savşın biteceği. ölümlerin duracağının garantısı kim?
Madem AKP iktidarı, bu kadar Suriye'nin vurulmasına istekli, elini tutan kim?
Bir de aklıma gelmişken, cepheye önce en başta El Tayyip'in, Abdullah Gül'ün oğulları olmak üzere, milletvekillerinin, bürokratların, iş adamlarının oğulları gönderilse, sohnra da sava ştezkeresi Meclis gündemine getirilip oylansa nasıl olur?
Böylece ne kadar cesur, vatansever, adil, istekli oldukların da hep birlikte görmüş oluruz.
*** *** ***
Komşudaki savaşın bir de çok ciddi ekonomik boyutu var. Bugüne değin Türkiye'ye sığanan bu ülke insanlarına harcanan para 2 milyar dolar. Memura, çalışana 10-20 lira zam veririken, eli titreyen, bütçe dengelerini gerekçe gösteren iktidar, kaç yıl daha, kaç milyar dolar harcayacağını düşünürmü?
Ek olarak, Suriye ile duran ticarette, ihracatta, bu ülkedeki yatırımlarda kaybedilen para da yaklaşık 1.5 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Şimdilik ortalama kayıp 4 milyar dolara yakın. Bunun bir de gelecek yılları var. Bu para çok güçlü ülkeler için bile göze alınamayacak büyük bir kayıp. Bu para ile onlarca fabrika kurulup, binlerce insan çalışabilirdi:
Unutmadan, dün pür dikkat El Tayyip'in TÜMSİAD toplantısını ( 12 Eylül Perşembe günü) dinledim, acaba, olaki Ahmet Atakan hakkında ima yoluyla da olsa, göstermelik deolsa üzüntü ifade eden birşeyler söyler diye. Hayır yoktu. Ahmet Atatakn, Mısırlı Esma değil di ki; duygulansın ağlasın.
Ve son söz olarak; sen yat kalk Kılıçdaroğlu ile Bahçeli'ye dua et. Hem sağlıklarına dua et, hnem de koltuklarında kalmalarına. Ve bir de cahilleştikçe oyun artan tabanına. Sana ne fayda varsa, onlarda var. Sen de biliyonrsun ki, eğitim seviyesi ne kadar yüksekse, biat etmeyen bizim taraf. Tüm öfken, tüm hırçınlığın, tüm saldırganlığın ve düşmanca tavrında işte bu yüzden.