Elbette bu tavırda muhalefetin güçsüzlüğünün çok önemli bir payı var.
Başbakan, milli içkisi ayranı fazla kaçırmış olmalı ki; züccaciye dükkanına girmiş fil gibi.
Mayıs'ta polis Taksim'i cehenneme çevirdi, halktan, muhalefetten yeterli tepki yok.
Gürsel Tekin, hastanelik olmuş, Kılıçdaroğlu sessiz ve suskun.
Yine Gürsel Tekin, Gezi Parkı direnişinde zor durumda kalmış, Kılıçdaroğlu'ndan yardım ve destek istiyor.
Bir avuç sanatçı,aydın, üniversiteli genç tüm çabalarına karşın EmekSinaması'nın yıkılmasını önleyemedi.
"Kimsenin özel yaşamına karışmadık, karışmayız"diye diye içki yasaklarıyla özel yaşama bal gibi müdahale ettiler.. Esnaf suskun, biraz homurtu dışında muhalefet suskun. MHP'ye zaten söylenecek söz yok.
Sıra Taksim Gezi Parkı'na gelince, sabır taşı çatladı, öfke kontrolü bitti.
*** *** ***
"Araplar kadar olamadık" derken, "Arap baharını"kıskanıp, imrenirken Türkiye'nin baharı başladı. Bu halkın spontone direnişi , Türkiye'nin tarihinde gördüğü en kapsamlı, sivil itaatsizlik eylemi
"30-31 Mayıs 2013" bu tarihi ya unutmayın, ya da bir kenara not edin.
Türkiye'nin tarihinde 15-16 Haziran direnişleri var.
Görkemli ve kanlı 1 Mayıs'lar var.
"DGM'lere hayır" mitingleri var.
Cumhuriyet mitingleri var.
Bunların tümü organize ve örgütlü.
Taksim direnişinde ise, organize yok, örgütlenme yok.
Elbette aralarında sol örgütler, İP'nin "TGB" gibi gençlik örgütlenmeleri var.
Ancak asıl büyük kitleyi, öfke dolu, tepki dolu, sıradan sade insanlar oluşturuyor.
Direniş saflarında, tiyatrocular, sanatçılar, televizyon yıldızları var.
Öğrenci gençlik var.
Tavalarıyla, tencereleriyle kadınlar var.
Kısaca toplumun tüm kesimleri direniş saflarında.
**** *** ***
Baktım TRT-1'de konuyu değerlendiren bir haber program var. Toplam 3-5 dakika bakabilim.Son yıllarda televizyon ekranlarını, haber ve tartışma programlarını, gazetelerin köşelerini adını sanını duymadığımız, tipini biryerlerde görmediğimiz, uzmanlığı,başarısı kimliği belirsiz insanlarla doldu.Bir özellikleri var, iktidarın yemlediği, goygoycu tipler.Bu tipler iktidarı öyle can siparene savunuyor ki, iktidar adamları bile geride kalıyor. Neyse katılımcılardan birisi, eski ülkücü-MHP'li, şimdilerde ise iktidar ve PKK'ya yakın Avni Özgürel. Aynı zamanda Erdoğan'ın akil adamlarından biri.
Özgürel'e göre, katılımcılar sol örgüt militanları, provakatörler falan filan...
Bir diğer isim iktidar yandaşlarından Hürriyet köşe yazarı İsmet Berkan.
Katılımcılardan bir diğer isim, yandaş medyadan Star Medya Grup Başkanı Mustafa Karaalioğlu.
Bir de Hatem Eto diye bir isim gördüm. Bozuk türkçesiyle makul birşeyler anlatma çabasında.
İktidar yanlıları ve İstanbul Valisi, teşhisi kolayca çoktan koymuş. Valiye göre, katılımcılar bildik, tanıdık tipler, sol örgüt militanları.
*** *** ***
Dünya medyasının ilgisiz kalamadığı direniş karşısında, aralarında haber kanallarının da bulunduğu ulusal kanallar, tıpkı Reyhanlı katliamında olduğu gibi üç maymunu oynadı.Haberciliği kısıtlı olanaklarıyla Ulusal Kanal ve yeni yeni canlanmaya çalışan Halk TV yaptı.
İstanbul'u yönetenler ve televizyon kanallarının yöneticilerine göre kentte asayiş berkemal.
Başbakan Erdoğan'ın, Taksim Gezi parkı olaylarından ders çıkarmaya hiç niyeti yok. Ondan öyle bir tavır beklemek de safdillik olur. Dün İstanbul'da, "Yürütmenin durdurulması" kararı veren idare mahkemesine fırça attı. Ardından da, yeni hedefini açıkladı 'AKM.'
Yani yine Taksim'de bulunan Atatürk Kültür Merkezi.
Bir kere bina 'Atatürk' adını taşıdığı için yıkılmayı hak ediyor. İkinci sakıncası ise,Taksim'de bulunması.
Başbakan son derece gergin ve sinirli bir ruh hali ile bildiğini okumaya pazar günü de devam etti.
Şöyle devam etti Başbakan" AKM'yi inşallah yıkacağız, Taksim'e cami de yapacağız.Birkaç çapulcudan izin alacak değiliz."
Şimdilik kaydıyla zafer, sosyal medyada örgütlenen ve ilk sivil itaatsizlik direnişinin sahibi onbinler, yüzbinler. Bu mücadele,bu direniş doğru kanalize edilemezse, muhalefet safları sıklaştıramazsa, bu direnme ve kazanma ruhu heba edilirse yazık olur Türkiye'ye ve Türkiye'nin geleceğine.
Bu ilk sivil direnişi büyütmeyelim ama, sonuçlarını da küçümsemeyelim.
*** *** ***
Bu yazıyı büyük şair Nazım Hikmet'in çok bilinen gündeme de oturan şiirinden bir bölüm ile noktayalım;
Hava kurşun gibi ağır!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...
Ben diyorum ki ona:
-Kül olayım Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa...