Yazarlar

Osmanlı Cumhuriyeti'ne Koşar Adım Dönemi mi?

post-img
Osmanlı İmparatorluğu özellikle son yüzyılda', Türkiye' de uzun yıllar, çatışmasız, gerilimsiz, sakin, huzurlu, refah içinde bir dönem yaşamadı. Dahası, bu çoğrafyanın insanları rahat yüzü görmedi, bu toprakların tadını çıkaramadı. Düşmanımız olmasa bile kendi içimizde düşman yarattık. Devlet her dönemde, toplumun bir kesimini kendisine yakın bulup,sahip çıkarken, bir kesimini ötekileştirdi, dışladı ve kendisine düşman ilan etti. Ülkemiz bu nedenle çok şey kaybettti ve ağır bedeller ödedi. Ödemeye de devam ediyor.10 senedir ülkeyi yöneten iktidarın Başbakanı bile her fırsatta, "Biz ve onlar" vurgusunu tekrarladı.Bu, tabanını kemikleştirmek için bilinçli bir yöntem ve taktikti. Bu taktik ve strateji  hayatın her alanında yaygınlaştırılarak uygulanıyor. Artık açıkça dillendirmekten kaçınmıyorlar. Saklama gereğini de duymuyorlar. *** *** ***  Başbakan Erdoğan başta olmak üzere, AKP iktidarının bakanları, sözcüleri zaman zaman 10 yıllık iktidarlarını Cumhuriyet dönemi ile kıyaslayıp, Cumhuriyeti halkın gözünde önemsizleştirmeye, küçümsemeye, değersizleştirmeye çalışıyorlar akıllarınca...Cumhuriyet döneminin 80 yılda yoktan var ettiklerini, satıp savıp har vurup harman savurmak kolay. Başarı ve marifet yoktan var edebilmekte.  Dış politika ve komşularımızla ilişkilerde, Atatürk'ün "Yurtta barış, dünyada barış" politikasına burun kıvıran  iktidar, Osmanlı'nın bitiş ve çöküş dönemindeki Balkan bozgununu nedense aklına bile getirmiyor. Osmanlı'nın sonunu hazırlayan Balkan Savaşları'nın 100'üncü yılındayız. 1912 yılında henüz tam devlet bile olamamış Bulgar milliyetcileri, İstanbul'un burnunun dibine kadar  imparatorluk askerlerini kovalarlar. Sağın önde gelen gazeteci-yazarlarından iktidara yakın Taha Akyol, bunun belgeselini hazırladı ve kitabını yayınladı.Ama görmezler, duymazlar, bilmezler... Kinle, intikam duygularıyla büyüdükleri için Cumhuriyet'e, Atatürk'e, ikinci dünya savaşını burnumuz bile kanamadan atlatmamızı sağlayan İnönü'ye saldırırlar ama,  sözkonusu olan İmparatorluk olunca toz kondurmazlar. *** *** *** Dış politikanın patronu da" Stratejikderinlik" teorisinin sahibi akademisyen Ahmet Davutoğlu...İzlediği dış politikada derinlik mi oluşturuyor, çukurluk mu artık ona da siz karar verin.Benim açımdan Türk dış politikası, çukura düşüp, çamura bulaşmış durumda. İnanmayan, AB, Suriye, Filistin, İsrail, Mısır, Libya, Irak ve İran ile ilişkilere baksın. Yakında Rusya ile de papaz olursak kimse şaşırmasın. Bakan Davutoğlu, tam bir Osmanlı hayranı, gözleri açıkken de kapalıyken de imparatorluk rüyaları görüyor.Rüya görmesinde bir sakınca yok da, bunu gerçek sanması tehlikeli. Bakan Davutoğlu, ilk kez geçtiğimiz haftalarda Londra'da, son padişahlar Abdülhamid ve Vahdeddin'in 3'üncü, 5'inci kuşak akrabalarını, torunlarını biraya getirdi.Sayıları 15-20 civarındaydı.Bakan Davutoğlu çok mutluydu bu buluşmadan. Bu buluşmalaların tekrarlanması konusunda da söz verdi. *** *** *** Tam da bugünlerde, AKP eliyle, Sultan İkinci Abdülhamid'in 4'üncü kuşaktan torunu Kayıhan Osmanoğlu, piyasaya sürüldü. PadişahTorunu Kayıhan Bey AKP Gençlik Kolları tarafından Sakarya'nın Arifiye ilçesinde düzenlenen "Dedem Abdülhamid Han" panelinde yaptığı konuşmada, siyasete gireceğini açıkladı. KayıhanBey, en büyük tepkiyi de, "Muhteşem Yüzyıl"a gösterip, "Muhteşem rezalet " dedi.Hanedan mensupları, bugüne değin genelde siyasetten uzuk durup, üstelik de Atatürk  Cumhuruyetini överlerdi, ilk kez bir padişah torunu siyasete soyunmuş durumda. Tabelalarden "T.C"nin indirildiği bir dönemde, hazır ortam da musaitken, güçlerinin yeteceğini, zamanın geldiğini düşünenlere bir önerim var. "T.C"nin adını "Osmanlı Cumhuriyeti"  olarak değiştirip, başına da hazır bulmuşken, Kayıhan Osmanoğlu'nu padişah ve halife olarak oturtun, olsun bitsin... Not: Canım ilk yazıya 'merhaba' türünden bir yazıyla başlamak istemedi.  Bu ilk yazımla, " Yeni Bursa" okurlarına merhaba dedim.  Bundan böyle, fırsat buldukça sizlerle birlikte olmaya çalışacağım...

Diğer Haberler