Nihat henüz 16 yaşında, bir uzak akrabasının yanına almasıyla, 1950 yılında Karayolları’na işçi olarak girmişti.
Babası Talha, kurtuluş savaşında çeteci kaymakam İbrahim Ethem efenin birliğinde olduğu için kendisine bekçilik işi verilmişti. Üniformalı, havalı bir meslek. Lakin yoksulluk yılları. Bu maaşla 5 çocuğa bakmak kolay değil. Ara sıra ava gider, bir iki tavşan denk getirirse, çocuklar et görürdü.
Bu ailenin mensubu Nihat’ın devlet kurumuna girmesi sevinçle karşılandı. Nihat, Marshall yardımlarıyla gelen ekskavatörleri kullanmayı kısa sürede öğrenip, işçilikten çıkıp, ‘Ekskavatör Operatörü’ olarak sınıf atladı.
Mersin, Silifke derken Lüleburgaz’a tayini çıktı. Uzun süredir memleketi Gönen’de kaçamak görüştüğü Özge’ye evlenme teklif etti. Kabul edince de sade bir törenle evlendi. Karısını alıp Lüleburgaz’ın yolunu tuttu. Buradaki köprü inşaatlarında çalıştı. Yıllar geçiyor, beklenen bebek bir türlü gelmiyordu. Evlilikleri 6. yılını doldurmuştu.
Özge, Osmanlı kadını tabir edilen, temiz, titiz, ciddi, yuvasına bağlı, dört dörtlük ev hanımı ve çocuk düşkünü bir kadındı. Hemen her akşam Nihat’a; “Madem çocuğumuz olmuyor, bir kız çocuk evlat edinelim.” diye baskı yapıyordu.
Nihat, karısının evlat edinme fikrine iyice alışmıştı. Arayışa başladılar. Darüşşafaka ilk durak elbet. İçeri girdiklerinde Özge, 2 yaşlarındaki bir erkek çocuğunun kara gözlerine, derin ve hüzün dolu bakışlarına vurulmuştu. Kız evlat düşüncesinden vaz geçti. Derhal bu oğlanı almalıydılar.
Çocuğu kucağına aldı. Nasıl da sarılmıştı yavrucak. Yüzündeki kederli ifade gitmiş, yerini gülümseyen bir mutluluk almıştı.
Nihat, erkek çocuk zordur, hele ergenliği kabustur, baş edemeyiz dediyse de bu oğlana vurulmuştu bir kere Özge. Nihat’ı ikna etti. Yurt müdürünün odasına gittiler. Bebeğin öyküsünü sordular. O yıllarda hakim olan düşünceye göre çocuğun bir an önce evlat edinilmesini sağlamak için söylenen yalanı tekrarladı müdür. Çocuğun anne babası yoktu, kesin ölmüşlerdi. Şimdiye kadar hiç arayanı soranı da olmamıştı. Oysa aylardır teyzesi olduğunu söyleyen genç bir kadın gelip gidiyordu.
Evlat edinme için neler gerektiğini sordular. Müdür, nasılsa ana babası, arayanı yok deyip, doğrudan nüfusunuza alın gitsin dedi. Bence de pratik çözüm.
Çocuğu alıp memleketleri Gönen’e götürdüler. Eş-dost-akraba ziyareti ile yeni ailelerini görücüye çıkardılar. Nihat’ın yıllık izni bitince Lüleburgaz’a geri döndüler. Bu arada küçüğü hala nüfusa kaydettirememişlerdi. Nihat, Lüleburgaz nüfus müdürlüğüne gidip yeni doğan olarak kaydettirdi oğlunu. Eşiyle anlaştıkları gibi adını Can koydu. Özge bu ismi çok istemiş, Nihat da severek kabul etmişti.
7 Aralık 1968, Lüleburgaz doğumlu bir çocukları olmuştu. Okula kayıt zamanında yaşını büyütürüz deyip yeni hayatlarına devam ettiler.
. . / . .
Yazının devamı yarın yayında…