Ne kadar kişisel bağlantı kurmak istemese de dayanamayıp 1 ay sonra bebeğini ziyarete gitti Seda. Saygıyla karşılandı, itibar edildi. Bebeğin tertemiz giysiler içinde özenle bakıldığı çabucak serpilmesinden de belliydi. Süt kokan yavrusunu titreyen elleriyle okşayıp kucağına aldı. Yine o bildik hüzün çökmüştü içine. Zoraki bir hoşbeşten sonra gitmek istedi. Kapılarının her zaman açık olduğunu, neye ihtiyacı varsa ellerinden geleni yapacaklarını söyleyen Melike’ye teşekkür edip ayrıldı.
On beş gün kadar sonra telefonu çaldı.
“Melike hanım?”
“Öyle biri yok. Yanlış aradınız” deyip kapadı telefonu. Kapar kapamaz da yaptığı hatayı anladı. Buz kesti. Hemen arayan numaraya döndü.
“Ben Melike. Az önce bir yanlışlık oldu. Tartıştığım kardeşim açtı telefonu. Bana kızgınlığından, öyle biri yok deyip kapattı. Buyrun, sizi dinliyorum?”
Bebeğinin topuk kanının alınması için hastaneye gelmeleri gerektiğini söyleyen doktor, şüpheli durum diye not aldığı bu hastadan şimdi daha da fazla şüphelenmişti. Durumu savcılığa bildirmekten başka seçeneği kalmamıştı.
İfadesi sırasında tir tir titreyen Seda’ya savcının tek kaşını kaldırarak bir kez bağırması yetmişti çözülmesi için. Sahte isim kullanarak kamu kurumlarını dolandırmak ve velayet görevini ihmalden Seda’ya karşı, Nesebin değiştirilmesi ve sahtecilik suçlarından da Melike ve Samet’e karşı soruşturma dosyası açan savcılık, Müjde bebeği de devlet korumasına alarak bir polis eşliğinde çocuk yurduna gönderdi.
Hepsi Melikelerin evinde toplandı. Karalar bağlamışlardı. Babaanne bir yandan ağlıyor, bir yandan gitti kuzum diye inliyordu. Soruşturma, ceza… hiçbir şey umurlarında değildi. İlle de Müjde bebek!
Samet, metin olmaya çalışarak gözlerini kuruladı; “Öyle sevdik, öyle alıştık ki biz ona… Melike’nin kucağından 1 dakika almak bile imkansızdı. Zar zor alır, severdik. Ne yapacağız şimdi?”
Seda’nın aklına bir kaç yıl evvel bir akrabasına yardım etmiş olan, pek memnun kaldıkları avukata danışmak geldi. Hemen akrabasını arayıp avukatın telefonunu aldı.
“En sağlıklı bilgiyi avukattan alırız, kalkın hadi.”
Orta yaşın üzerindeki avukat anlatılanları dinledi, arada sorular sordu.
“Sonuçta ne istiyorsunuz?”
“Biz bebeğimizi geri istiyoruz. Olursa bir de ceza davalarından kurtulmak!”
“Seda, sen ne istiyorsun?”
“Ben de aynısını. Yani bebeğimi bakabilme durumum yok. Samet’le Melike’nin ona iyi ebeveynlik yapacaklarına inanıyorum. Tabii bir de yargılanmak istemiyorum.”
“Öncelikle bebeği Seda adına yurttan almamız gerek. Aldıktan sonra kimde kalır siz karar verirsiniz. Bu durumu yasal hale getirmek için evlat edinmeye izin davası açarız. En son soruşturma savcısı ile görüşür, durumu anlatırız. Suç işleme kastıyla değil de bilgisizlikten kaynaklanan yasa ihlali yaptığınıza ve durumun tamamen insani olduğuna ikna edersek de hakkınızdaki suçlamalar düşer.”
Avukatın önerdiği seçenekler hepsini rahatlattı. Hemen işlemlere başlamasını rica ettiler. Gerekli vekaletleri alan avukat, savcılığa hitaben dilekçesini yazdı ve Seda’yı da yanına alarak savcılığın yolunu tuttu.
Soruşturma savcısının uzun yıllardır görev yapan, tecrübeli, babacan, ben davayı açayım da mahkeme karar versin türünden üzerindeki işleri incelemeden paslayan biri değildi. Dosyalarını titizlikle inceler, tatlı sert tarzıyla ifade alan ve insiyatif kullanan bu savcının Melike’nin dosyasına baktığını öğrenince avukat biraz daha rahatladı.
“Savcı bey, Seda kızımız bir hayırsızın kurbanı olmuş. Ailesinden korkusuna böyle bir iş yapmış. Şimdi çok pişman. Bebeğini bir an önce alıp emzirmek istiyor. Malum, daha bir buçuk aylık süt kuzusu yavru.”
Savcı bir yandan yüksek tonda Seda’yı azarlıyor, diğer yandan bebeğin Seda’ya teslimi için yurt müdürlüğüne müzekkere yazdırıyordu. Seda eziliyor, cevap vermek istiyordu. Ancak durumun farkında olan avukatı kendisine sus işareti yaptığından ses çıkaramıyordu.
Müzekkereyi alan avukat, savcıya teşekkür ederek Seda ile birlikte odasından çıktı.
“N’oldu avukat bey?”
“Tamam, savcı bey bebeği sana verdi.”
Dışarıda bekleyen Samet ve Melike de bu habere sevindi. Savcıdan Allah razı olsunlar, avukat beyin ayağına taş değmesinler havada uçuşurken çocuk yurdunun yolunu tuttular.
Elindeki müzekkere ile yurt müdürünün odasına giren avukat, güler yüzle karşılanıp buyur edildi, çayı söylendi. İşte bundan sonra yaşananlar Sosyal Devletin ne olduğuna dair gördüğü ve okuduğu her şeyden daha fazla öğretici oldu avukata.