Yazarlar

Nüfusumuz; insan Kaynaklarımız

post-img
Üniversitelerin açılması yaklaşıyor; ama gençlik, geleceğine güvenemiyor… Yıl sonu yaklaşıyor; memur, emekli geçinememe endişesiyle yapılacak zamları düşünüyor…Esnaf, zanaatkar; kaygılı, beklediği verimi alamıyor, üretim düşüyor…Üretim düştükçe; işyerleri, işçilerinin sayısını azaltıyor… Dolayısıyla ülke genelinde yaşayanlarımız ki onlar nüfusumuzu oluşturan unsurlar, giderek mutsuzlaşıyor…Bir başka deyişle insan kaynaklarımız;  mutsuz oldukları gibi, bir de umutsuz…Bu umutsuzluk da, daha büyük mutsuzlukların doğmasına temel oluşturuyor ki bu durumda usumuza düşen, dilimize gelen bir sorudur; “nüfusta nitelik mi önemlidir, yoksa nicelik mi ?” karşılaştırması…Ne yazık ki bugüne değin; ülkemizde nüfusun nitelikli bir çoğunluk olmasındansa, nicelikli yapısı üzerinde durulmuş, nüfusun sayısal çokluğu, güçlülük olarak algılanmıştır. Bilindiği gibi; bir ülkenin nüfus yapısının gösterdiği demografik özellikler ülkenin sosyo-ekonomik yapısını yakından etkiler. Nüfus genelde doğumlar ve ölümler gibi doğal, göçler gibi yapay bir takım etkenlerin altında gelişir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında nüfus arttırıcı politikaların uygulandığı bilinmektedir. Nüfus çokluğu büyük askeri güç olarak görüldüğünden, o dönemlerde 5 çocuku aileden yol vergisi alınmamış, 6 ve daha çok çocuklu ailelere madalya verilmiş, 1936’da çocuk aldırma cezai hükümden sayılmıştır. Yine II.Dünya Savaşı’nın ardından 1960’lara kadar nüfus artışı çok büyük düzeyde gerçekleşmesine karşın; 1970’lerden başlayarak nüfusun doğal artış hızında önemli ölçüde gerileme görülmüştür. Çünkü artık ülkemiz için nüfus bu dönemden başlayarak çözülmesi gereken öncelikli sorunlar arasına girmiştir. Ülke nüfusunun hızlı artışı ve bu artışta doğum oranının etkili oluşu; Türkiye’nin Dünya genelinde genç nüfuslu ülkelerden olması sonucunu doğurmuştur. Elbetteki bu sonuç gelecek  için ümit verici olsa da yanında pek çok sorunu birlikte getirmektedir. İnsan kaynaklarının değerlendirilmesi açısından soruna yaklaşıldığında;bu durum  eğitim, sağlık, beslenme, barınma ve iş olanakları bakımından pek çok alana yatırım yapılmasını gerektirmektedir. Uzun dönemli ülke çıkarları düşünüldüğünde; en verimli yatırımın insanın eğitimine yapılan yatırım olduğu ussal bir davranış olarak değerlendirilmektedir. Gerçi “ekonomik anlamda en verimli yatırım ya toprağa, ya da insan eğitimine yapılandır” diye iki seçenekten söz edilir ve azgelişmiş ülkelerin toprağa, gelişmiş ülkelerinse insanın eğitimine yatırım yaptığı bilinir. Ülkemiz bağlamında iki alana da yeterince yatırım yapılmadığı gerçeği düşünülürse de; gelişmişlik sıralamasında ülkemizin gerçek yeri acaba nerede belirlenebilir ?... Eğitimde fırsat eşitliğinin, ancak yasalarda bir hüküm olarak kaldığı günümüzde; ekonomik koşullar eğitim olanaklarını belirlediğinden, ekonomik koşulların iyiliği de iş olanaklarına bağlı olduğundan, üstelik bu koşulların elde edilebilmesi için de öncelikle sağlıklı olmak ve bunun için de iyi beslenmek gerektiğinden, ülkemiz; bu genç nüfusu nasıl yönlendirecek, nasıl değerlendirecektir ?...Bir başka deyişle; genç insanlara yalnızca yeni, yeni açılan ve açılacak olan üniversitelerde eğitim olanakları sağlamak yeterli olacak mıdır ?...Üniversitenin ardından işsizler ordusuna yeni, yen katılımlar mı olacaktır, yoksa yapılacak bir toplumsal planlamayla insan kaynaklarını (eskilerin deyimiyle; beşeri sermaye) değerlendirmede yeni, yeni yöntemler mi aranacaktır ?... Ve bu açmazlar arasında; yurt dışına kaçan beyin gücünün olumsuz dışsallıkları, ülke insan kaynakları envanterine, “kayıplar” olarak mı yazılacaktır ?... Elbette gelecekten umutlu olmak; toplumlara mutluluk verir. Ama ülkemiz koşullarında mutlu olabilmek için kişilerin bilinçsiz olup, bu çarpıklıkları algılayamaması gerekir.  Yoksa bilinç düzeyi gelişmiş, “benden sonrası tufan” diyemeyen sorumluluk sahibi  bireyler, yarından endişe duyarak “Bu genç kuşağa ne verebiliriz?” düşüncesiyle mutsuz ve karamsar benlikleriyle; ne kadar verimli olabilirler ?... Özellikle doğal kaynakların (toprak, su, hava, madenler gibi) ve parasal kaynakların yanlış kullanımı sonucu giderek yoksullaşan ülkemiz; bu gençlere neler bırakabilecektir ?... Açgözlülükle hoyratça kullanılan kaynaklarımız tükenince; bu insanlar bir şey üretmeden, üretemeden yaşamlarını nasıl sürdürebileceklerdir ?... Ülkenin nüfus artışı amaçlanırken; bu soruların da göz ardı edilmemesi, yanıtının bulunması gerekir…

Diğer Haberler