Yazarlar

Mayıs Günleri

post-img
Corona Virusu; baskın, basanındır dercesine, tutsak alınca bizleri, ne olduğunu anlayamadan kapandık evlerimize... Ne özel günler, ne tüzel günler nedeniyle bir araya  gelemedik, gelemiyoruz, gelemeyeceğiz de uzunca bir süre... Ama özel günler beklemiyor salgının geçmesini ya da düşüncesi dalgının unutmasını; düşüveriyor takvim yapraklarından birer, birer... Nisan ayı çok önemli bir kutlamayı, TBMM'nin 100. yaşını, bir başka deyişle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı sokaklara taşarak, Atatürk anıtlarının olduğu alanlarda coşarak anmamızı engelledi kuşkusuz. Elden ne gelirdi ki "ölümü görünce" ev kutlamalarına razı olduk. Kuşkusuz Mayıs ayı boyunca da önemli günler var. Örneğin; 1 Mayıs İşçinin Emekçinin Bayramı gibi... Üstelik bizler için çok daha önemli bir gün var; 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik Spor Bayramı gibi... Daha başka neler var Mayıs ayında?... Elbette ki Mayıs ayının ikinci Pazar günü geldiğinde kutlanan Anneler Günü gibi özel bir gün var. Bir de ne var?... Mayıs ayının 9. gününde kutlanan AVRUPA GÜNÜ var. Bilindiği gibi Avrupa Birliği, 70 yıl önce 9 Mayıs 1950 günü Schuman Bildirisi’nin yayımlanmasıyla barış ve istikrar yönünde adımlarını atmaya başlamıştır. 1985 yılından bu yana 9 Mayıs AB Kurumları tarafından ve AB’ye üye tüm devletlerde ve aday ülkelerde Avrupa Günü olarak kutlanmaktadır. Bu bağlamda gerçekleştirilecek etkinlikler çerçevesinde; Covid-19 salgınının yarattığı olağanüstü koşullara karşın müzik ve tartışma programlarıyla insanları bir araya getirmek amacıyla; 9 Mayıs günü öğlen saatlerinde EU in Turkey youtube kanalında ve Türkiye’nin çeşitli kanallarında yayınların gerçekleştirileceği açıklanmıştır. Gerçi bunca yıldır üyesi olabilmek için gösterilen onca çabalara, verilen ödünlere, yapılan sözleşmelere ve daha da ötesi "sanki örgüte alınmışız gibi" günümüzden bir kaç yıl öncesinde, Ankara'nın göbeğinde yapılan davullu- zurnalı şenliklere karşın... Bugün Avrupa Birliği'ne katılmak konusunda ne umudumuz, ne hevesimiz, ne de çabamız kalmamıştır. Konu toplumsal belleğimizde belki de en derinlere gömülmüştü, gömülmüştü ki ulusal televizyon yayınlarından 9 Mayıs Avrupa Günü nedeniyle gerçekleştirilecek  etkinliklerin duyuruları yapılıncaya kadar... Ve bu duyuruların etkisiyle düşlediğimiz  duygular, beslediğimiz ümitler; sıra, sıra törensel bir geçişe başladılar anılarımızdan, günümüze doğru... Atatürk İlke ve Devrimleri'nin kazanımlarının ayırdına varamamış, elindeki değerleri henüz yaşama geçirmeyi becerememiş, özellikle de "alem budalası, el hayranı" bir kitle, Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı olmanın erdemini kavrayabilmek yerine, Avrupa Yurttaşı olmanın özentiliğiyle yazar, çizer, söyler, gezer olmuştu. Ki Mehmet Ali Birant'ından, Çetin Altan'ına kadar... Ama ne yazık ki "hınzır" kader onlara bu özlemlerini ve özentiliklerini yaşatmadı. Ne yazık ki Türkiye için  o mavi bayrak üzerine bir sarı yıldız daha kondurulamadı (vah, vah ve de tüh, tüh mü desek acaba?) İstiklal Marşı'na saygı göstermeyenler, Beethoven'ın 9. Senfonisi'nin "An die Freude" ya da Türkçesi ile "Neşeye Çağrı"  adlı bölümünden oluşan Avrupa'nın Ulusal Marşı'nı "Avrupa Yurttaşı kimlikleriyle"  dinlemekten yoksun kaldılar. Üstelik kokoreç yemekten bile vaz geçtiler; yeter ki Avrupa Birliği üyesi olsunlar, birliğin karar vericisi seçkinlerine yaranabilsinler diye... Ama her şey nafile!...  Amerika Okyanus ötesinden; Ortadoğu adresinde "Ilımlı İslam Ülkesi" kimliği biçince bize ki bu bağlamda Ulusalcı değerlerden ve  özellikle de Atatürk İlke ve Devrimleri'ndan uzaklaşıldıkça... Avrupa Birliği ile çağdaşlaşacağını, demokratikleşeceğini, ekonomik ve kültürel olarak gelişeceğini sananlar; ansızın üçüncü lige düşüverdiler. Avrupa Birliği ile şaha kalkacağını sananları, şaha kalkan at sırtından atıverdi; yıllar içinde ülkeye egemen olan düşünce, Birlik ülkeleriyle ilişkileri gerdi, gerdi, sonunda kopma noktasına geldi tüm bağlar, bağlantılar. Ama olsun, bunda ne var?... Biz AB üyesi olamasak da... Atamız'ın düşlediği "Muassır Medeniyetler Seviyesi"ne ulaşamasak da... Şenlik, eğlence, kutlama varsa, ne yaparız?... Hevesle kutlarız, söylevler verir, şenliklere katılırız. Elbette ki 9 Mayıs Avrupa Günü'ne katılırız televizyon yansıları aracılığıyla da olsa... Ah yok olasıca Covid 19; nasıl da bağladın elimizi, kolumuzu!... Yoksa davul, zurna eşliğinde; nasıl da inletirdik alanları "Avrupa, Avrupa duy sesimizi" nidalarıyla, taa Viyana kapılarına kadar...

Diğer Haberler