Uluslararası doymak bilmezler, soymak için "doğal kaynakları varsıl olup da sosyo-ekonomik yönden yoksul ve demokrasiden yoksun" ülkelerin topraklarını ve saldırdıkça sürekli onlara... Pek çok ülkenin halkları; dönüştüler göçmen kuşlara... Ülkelerinden ayrılıp, umuda yolculuğa çıktılar; kimileri oldu mülteci, kimilerine de göç yolunda ölüm oldu tecelli... Sorunlardan kaçarken, geldikleri ülkelerde de sorunlar yaşadılar, üstelik o ülkelerin başına dert oldular.
Ülkelerinde çeşitli savaşlar, sorunlar, siyasal boşluklar ve bazen de açlıklar yaşayan bu insanlar, geldikleri ülkelerin halklarınca istenmediler, dışlandılar, suçlandılar. Buna karşın egemen güçler; bu tepkilere karşı, bir söylem tutturdular. Bu göçlerin nedeni; KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİDİR dediler. Kendi açgözlülüklerinin, saldırganlıklarının, kan emiciliklerinin suçunu doğanın düzen-siz-liğine yüklediler, sanki bu düzeni bozanlar kendileri değilmiş gibi...
Nasıl ki ülkemizdeki akıl dışı eylemlerin, kar amaçlı ve para öncelikli kısa dönemli çıkarlar uğruna düşüncesizce yapılan işlerin sonrasında yaşanan her felaketin nedeni; Cenab-ı Allah, yazgı, mukadderat, fıtrat olarak açıklanagelmiştir yıllardan beri... İşte küresel vahşi kapitalizmin efendileri de bizim egemenlerden kopya çekmiş olmalılar ki bizimkilerin Cenab-ı Allah açıklamasının yerine ikame ettiler Küresel İklim Değişikliği maazeretini...
Biliniz ki insanlar olsa da fani... Okyanus ötesinden gelip de şu mültecileri yerinden edip, ülkemize itekleyen o cani... Dese de bu göçlerin nedeni, binlerce yıldır doğa anadan çalınanlar için insan soyundan alınan doğanın intikamı, kini ve de en büyük sorunumuz küresel iklim değişikliği... Nasıl yanıt verilir sokakçada;böylesi açıklamalara?...
-Yersen!...
Çünkü onlar açıkçası "biz mültecilerin geldikleri ülkelerin kaymağını yerken, siz de onlarla cebelleşin, kendi ülkenizde yarı aç, yarı tok yaşarken, bir de onların yükünü çekin" demekteler bizlere...
Bütün bunları bile, bile ve göre, göre; nasıl hoşgörüyle yaklaşalım mültecilere?...
Üstelik giderek daha da karmaşıklaşan Ortadoğu topraklarında; küresel egemenler, vahşi kapitalizmin sömürgenleri marifetiyle, bu gidişle TC uyrukluların mülteci durumuna düşmeyeceğinin güvencesini kim verebilir ki bizlere?...
AKSES; 4 Ağustos 2019 günü, Bursa'da yandaşı ve Suriyeli mülteci kontenjanından oluşan ve alana doluşan "sözde" Bursalı kalabalığa konuşuyordu.
-İş bilenin, kılıç kuşananın Bay Kemal!...
Gerçekten de öyle mi?...
İş bilenin, kılıç kuşananın mı?...Pek iyi de...Talan olan zeytin bağları, sebze-meyve bahçeleri kimin?...
İstanbul-İzmir yolu; üç buçuk saate düştü diye, bunca yaygara niye?...
Üstelik gidiş; 256 TL... Dönüş; 256 TL... Bu ne çok para deyip yolu kullanmazsanız da yükleyecekler halkın sırtına vergileri... HAZİNE GARANTİSİ verilmiş olması nedeniyle;ödeyecek herkes bu yolun bedelini...
Oysa...
OTOYOL eşittir petrol... PETROL eşittir hava kirliliği...
Ve yine...
OTOYOL eşittir ağaç katliamı... AĞAÇ KATLİAMI da eşittir sel baskını...Ulusal servetin sel sularına karışıp, yok olması...
Ama ne yazık ki bu mantıksal işlemlerin ülkeye gerçek maliyeti, umurunda bile değil, ülkeye egemen olanların...
AKSES sürdürüyor söylevini Ziya Paşa'nın sözleriyle...
-Eşek ölür kalır semeri... İnsan ölür kalır eseri... Senin aklın almaz bunları Bay Kemal!...
Tamam da...
Giderek çölleşen Türkiye kimin eseri?...
Ve bu çölleşen Türkiye eserini gerçekleştirenler, ya onlar; kimin neferi?...
Karayoları mı dediniz?...
Karayolları eşittir petrol... Petrol de eşittir; uluslararası Amerikalı petrol devleri...
Aman sıkmayın canınızı; ülkemizde milyonerlerin sayısı 200 bin kişiye ulaşmış...
Çoğunluğun açlıktan koksa da nefesi...
Enflasyon düşecek; yoksulluk bize küsecek... Ölme eşeğim, ölme (semerin bize kalmasın)... Tarıma elverişli toprak bulursak eğer... Karpuz kabuğu yetişecek!..