Eski evlat edinme hukukumuz yeni TMK ve bağlı yönetmeliklerle değiştirilmiştir. Evlat edinme koşullarını sıraladıktan sonra yeni usül hakkında eleştirilerimi sıralayacağım.
Eşlerin en az beş yıldan beri evli olmaları veya her ikisinin de otuz yaşını doldurmuş bulunmaları,
Evlat edinecek kişi veya eşlerin, evlat edinilenden en az 18 (on sekiz) yaş büyük olması,
Çocuğun, evlat edinen tarafından en az bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması,
Evlat edinmenin her halde çocuğun yararına bulunması,
Ayırt etme gücüne sahip olan çocuğun rızasının alınması,
Çocuğun (varsa) ana ve babasının rızasının bulunması,
Çocuğun vesayet altında olması halinde vesayet dairelerinin izninin alınmış olması,
Evlat edinenin en az ilkokul mezunu olması.
Hepsi tamam da; “Çocuğun, evlat edinen tarafından en az bir yıl süreyle bakılmış ve eğitilmiş olması“ koşulu oldukça can sıkıcı. Bu ve yukarıdaki koşulların tamamının sağlanarak evlat edinme prosedürünün tamamlanması, ortalama 3,5 – 4 yıl sürmektedir.
Yıllarca evlat hasreti çekmiş bir anne ve bir babanın iki yaşındaki bebeyi evlat edindiğini düşünelim. Birkaç gün içinde kurulan o sıcak bağın gerçekten bir evlatlık ilişkisine dönüşüp dönüşemeyeceğini bilemeden yıllarca bekleyişte kalmak, bebenin her an kendilerinden alınabileceği kabusuyla yaşamak, hatta ana okulu ve ilkokula çocuklarını kendi nüfus bilgileri yazılı olmayan, bambaşka insanların ana – baba hanelerinde göründüğü bir nüfus kağıdıyla yazdırmak katlanılabilir bir eziyet gibi görünmüyor.
Benzer bir davada evlat edinecek müstakbel anne ve baba, bu koşulları nihayet tamamladığında son olarak evlat edinmenin tasdiki için yapılan duruşmaya çıktılar. O sıralar 6 yaşına gelmiş çocuğun kendilerinden alınacağı korkusuyla (Allah kimseyi bu korkuyla yaşatmasın) ve berbat bir ruh haliyle duruşmada titriyorlardı. Hakim müstakbel babaya adını soruyor. Baba; “O’nu benden kimse alamaz” diye cevap veriyor. Küçüğü evlat edinmek istiyor musun diye soruyor; “Anca cesedimi çiğnerseniz alırsınız” diye yanıtlıyor. Hakim tarafların psikolojisini anladı ve gülümseyerek; “Size ihsas-ı reyde (hakimin davanın sonucu hakkında fikrini söylemesi, ki hukukumuzda yasaktır ve hakimin reddi sebeplerindendir) bulunayım da bir rahatlayın, sorularıma doğru dürüst cevap verin, beni de yormayın. Tamam küçüğü ikinize verdim gitti. Yeni evladınız size, siz de evladınıza hayırlı olun. Şimdi adını söyle efendi!” Rahatlayan anne ve baba güle oynaya soruları yanıtladı. Duruşma biter bitmez, çocuklarını da aralarına alarak birbirlerine sarıldılar, sevinç göz yaşları ile adliyeden ayrıldılar. (Evlat edinme duruşmasına girdiğim bu aileden zaman zaman haber alıyorum. Küçük kız üniversiteyi bitirmiş, öğretmen olmuş. Şimdilerde gönlünü kaptırdığı bir yakışıklıyla evlilik hazırlıklarının telaşındaymış.)
18 yaşına geldiğinde evladına ‘taşın’ ya da ‘kira öde’ diyen batılı ve soğuk anlayıştan devşirilen bu düzenleme, bizim gibi evlat düşkünü, ölüm döşeğinde bile evladını gördüğünde yüzü gülen sıcak toplumlar için hiç de uygun değil. Elbette devletin sunduğu imkanlar eskisine nazaran çok daha fazla. Hiçbir çocuğu sokakta bırakmaz. Lakin asıl olan çocuğun aile ortamında yetişmesidir. Bu koşullarla evlat edinme zorlaştırıldığından, yurda düşen (!) çocukların, eskiye nazaran daha azı evlat edinilebilmektedir.
Evlenen çiftlerin sapık mı, psikolojik sorunlu mu, peydah ettikleri çocukları madden ve manen bakabilecek düzeydeler mi, vs hiçbir şeyi umursamaz mevzuat hazretleri. Fakat evlat edinmek isteyen yüce gönüllü insanlardan tomarla belge isteyip yığınla rapor alır. Evlerine dahi gidip, örneğin trabzanlardaki aralıkların geniş olduğu gerekçesiyle çocuğun yaşamasına uygun olmadığı şeklinde tutanak tutar. Bu da, “Evlat edinmenin her halde çocuğun yararına bulunması“ koşulundan çıkarılan vazifelerdendir.
Tüm bu güçlükler insanları, biyolojik ana babanın rızasıyla evlat edinerek veya çocuğu kendi evlatlarıymış gibi nüfusa yazdırarak usulsüzlük yapmaya itmektedir. Kanaatimce evlat edinmenin koşulları biraz daha yumuşatılmalı, bilhassa süresi en asgari hale getirilmelidir.