Bugün 21 Mart…Bugün Türkler için Nevruz; bir başka deyişle yeniden doğuş, yeni bahar Ergenekon Destanı’nda da yer bulan…
Gerçi günümüzde Ergenekon göndermesi; insanı aynı zamanda gönderir Silivri’deki kodese…Ve yine Nevruz; bölücü Kürdün dilinde Newroz olmuş, oradaki gönderme de ülkeyi paramparça etmeye…
Oysa bugün 21 Mart DÜNYA ŞİİR GÜNÜ…Öylesine yoğrulmuşken, bunalmışken, boğulmuşken siyasal olaylarla iç içe, diyebilir yurtdaşlar şöyle:
- Kim ayırdında olabilir ki bunca vesvese, endişe, hay huy, koşuşturma varken, DÜNYA ŞİİR GÜNÜ’nün ?...
İnsana özgü değerler, algılar sıralamasında ŞİİR; günümüz koşullarında kaç para eder ?...
Ülke genelinde, yeterince üst benliği gelişmemiş bir toplumda; ŞİİR ?... O nedir ki, ne ilgi, ne alaka ?... Magazin mi, futbol mu ?... Tarikat şeyhinin cennet vaad eden kelamı mı ?...Yoksa fingirdek aşiftenin buluşalım diyen selamı mı ?... ŞİİR; yenir mi, içilir mi, o dediğin ne işe yarar?...
Kitap okumayan toplum derken…İnternetten gündemi izliyoruz bahanesiyle, boyalı basını bile izlemekten geri dönen ülke insanı; çoktan unuttu sazlı, sözlü ozanı, Karacaoğlan’ı, aşık Veysel’i…Nazım’ı ozanlığındansa, daha çok vatan haini, kominist belledi…Sorsan onlara; Orhan Veli dersen, ayyaşın teki… Ümit Yaşar, Atilla İlhan; bünyeye uymaz… Bizi ancak Orhan Abi, Müslüm Baba, Ferdi paklar diyen aymaz; bilesin ki bugün DÜNYA ŞİİR GÜNÜ… Kutlu olsun, insanlık var oldukça, var olsun o derin, o içli, o imbiklerden süzülmüş içli duygular…Bendenizin de bugünü anmak, anımsamak için bir şiiri var; yüreğimden sunulmuş, ŞİİR sever yüreklere…
*Kitaplarla Devr-i Alem
Nazım’ın dizelerinden, kadın dergilerine
Filozoflar Ansiklopedisi’nden, Ortak Geleceğimiz’e
Kimlerle dostluk kurmuyorum ki
Tükenip, yiten zamanla dalaşırken
Kitaplarımla sessizce Dünya’yı dolaşırken…
Sayfalarda gözlerim tümce, tümce
Birden dokunurum Kızılderili’nin tüyüne
Binerim doru tayına
Konuk olurum bozkırdaki çadırına…
Bazen şöyle uzanıp da Kuzey’e doğru
Altı ayın karanlığındaki Kutuplar’a
Anadolum’un çayda çırasının kandilini
Çevresine oyasının işlendiği mendilini
Küçük Eskimo kızına armağan bırakırım…
Kuzey’den, Sibirya’dan aşağılara
Buzda kayan kızaklarla yol alırken
Bir an soluklanırım Kafkaslar’da
Dans ederim yakışıklı Kazaklar’la…
Parmak uçlarımda uçarken peri kızı gibi
Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Mevlana adına
Her nedenli Hindular değer vermese de kadına
Sakınmam onlardan merhabamı…
İpekyolu’na götürür beni;
çok büyümesin diye
Çinli kızın demirden ayakkabılarındaki
sızlayan ayaklarım…
Dut yapraklarında ipeğin kozası
Marco Polo’nun serüvenlerini sayıklarım…
İrili, ufaklı adalardan yüze, yürüye
Gelibolulular’ın sevgilerini
Kangurular ülkesine taşırım
Oradan bir korsan gemisiyle
Macellan’ın Boğazı’na ulaşırım
Ayak basarım gizemler anakarasına
Kara Adam’ın Afrikası’na…
Bir safari gecesinde
Beyaz filin üstünde
Pigmeler’in büyüsüne kapılırım…
Nil’de bir sandal süzülürken
Kleopatra olurum en dizginlenemez hırsımla
Sezar’la, Antonius arasında dolaşırım hışımla…
Develerle aşarım Arap Yarımadası’ndaki çölleri
Kutsal da olsa hurması, zemzem suyu
Özlemimde Anadolum’un gülleri, bülbülleri
Burnumda mis gibi tarhananın kokusu
Tabanımda nakış, nakış kiliminin dokusu
Damağımda soğutulmuş ayranın tadı
Sevince doğayı ve doğanı
Soframda zeytinle, bir baş soğanı
Katık ederim ekmeğime
Kuşkusuz olmaz insanın kötüsü diye, diye
Kulağımda Pir Sultan’ın deyişi, Yunus’un nefesi
Ne Kazak, ne Sezar, ne Antonius
Yanımda ille de Anadolum’un Efesi,
Gözlerim kitaplarımın arasında
Umutlarım barış dolu baharlarda
Ben Türkiyem’de mutlu yaşarım…