Kimisi için o hep Amerikanın Adamı MORRİSON SÜLEYMAN... ya da BABA...Kimisi için de ÇOBAN SÜLO...Muhalefetteki ECEVİT'le sık sık küsen BAŞBAKAN...Küs olduklarında da ve törenlerde karşılatıklarında;" Ecevit'in elini sıktınız mı?" diye soran gazetecilere, "Tabi ki sıktım, ya neresini sıkacaktım ?" diye yanıtlayan (ama bu "ı" harfini "i" harfi olarak seslendiren bir nüktedan...6 kere şapkasını alıp, 7 kere gelen DEVLET ADAMI... Ama bu gece saat 02 sıraları dönmemek üzere aramızdan ayrıldı SÜLEYMAN DEMİREL...Yine de IŞIKLAR İÇİNDE UYUSUN...
Ve giderken SÜLEYMAN DEMİREL...Meğer Ankara'da başlayacakmış GÖKKUŞAĞI HAFTASI da işte SÜLEYMAN DEMİREL aramızdan ayrılınca kanımca hatlar karıştı...Neden mi?...Bir kere bu renkli şekerlere bir kaç söz söyleyelim de...
KADIN; "BEN KADINIM, DİŞİYİM, CAZİBELİYİM" DİYE ÖZGÜRCE DOLAŞABİLİYORSA SOKAKLARDA... DOYASIYA YAŞAYABİLİYORSA KADINLIĞINI...ABİ-LA'LAR ANCAK O ZAMAN SİZLER DE BULABİLİRSİNİZ ÖZGÜRLÜĞÜNÜZÜ... ERKEK EGEMEN TOPLUMDA HENÜZ KADIN BİLE ÖZGÜR DEĞİLSE... ŞEKER MİLLET BİRAZCIK SABRET, SIRANI BEKLE...O HOŞGÖRÜ ORTAMI İÇİN...
BU SABAH "AMERİKAN PATENTLİ" FOX TV'DEN İSMAİL KAYALAR BİLE; MEĞER GELMİŞ ANKARA'YA "GÖKKUŞAĞI HAFTASI" ETKİNLİKLERİ İÇİN... VE BU GECE SAAT 02'DE SÜLEYMAN DEMİREL "CENAB-I ALLAHI'NA" ULAŞTIĞINDAN... AÇIK MAVİ GÖMLEĞİYLE YAYINA GELMEK DURUMUNDA KALMIŞ; YAVUZ DONAT'LA KONUŞUYOR DEMİREL'İ, GÖKKUŞAĞI KUTLAMALARINI BİRAZCIK ERTELEYEREK...
SANIRIM "DEMİREL'İN CENAB-I ALLAH'I" İZİN VERMEDİ "GÖKKUŞAĞI HAFTASI"NIN COŞKUYLA KUTLANMASINA VE BÖYLESİ BİR ŞENLİĞİN ANKARA'DA YAŞANACAĞI SIRADA ALDI CANINI, SULTAN SÜLEYMAN'A KALMAYAN DÜNYA, MORRİSON SÜLEYMAN'A DA KALMADI, NASIL Kİ BİZLERE DE KALMAYACAĞI GİBİ...
PEK ÇOK YASAĞIN, ÖZELLİKLE DENİZ GEZMİŞ-MAHİR ÇAYAN VE PEK ÇOKLARININ DEMOKRASİ, ÖZGÜRLÜK İSTEMLİ BAŞKALDIRILARINA SET ÇEKENLERDEN, "YOLLAR YÜRÜMEKLE ESKİMEZ" DİYENLERDEN MORRİSON SÜLEYMAN; SİZİN COŞKULU KUTLAMALARINIZIN BAŞLAYACAĞI GÜNDE, CENAB-I ALLAHI'NA CAN VEREREK , BU HAFTANIN KUTLAMALARINA DA SET ÇEKMİŞ OLMADI MI SİZCE DE ŞEKERLER ?...GİDERAYAK SİZE DE ATMADI MI KAZIK ?...GİDERAYAK YAPMADI MI SİZE DE NANİK?...
Doğdukları evler gaz lambalı; sokağın ışığında ders çalışmışlar…Yamalı çoraplarla ısınmış ayakları; tarhana çorbasıyla beslenmeye alışmışlar…Altmış’daki Devrim’in ardından; ufaktan, ufaktan şahlanmış atlara binip yoksulluktan, yolsuzluğa bulaşmışlar…
Yemedik yedirdik, giymedik giydirdik söylenceleri…Deniz kıyısında çadırlı yaz dinlenceleri…
Müzeyyen’den, Hamiyet’den şarkılar; Yeşilçam ürünü boyalı masallar… Hafta sonları ızgara köfteli, buzlu rakılar; tadını bildikleri eğlenceleri…Dizlerinde uyuturken çocuklarına anlattıkları; Nasreddin Hoca, Keloğlan gülmeceleri… Uzun kış gecelerinin oyunları; tombalayla, fincan altında yüzük bulmacaları…Dostluğa kapı, kapı komşuluklarla ulaşmışlar…
İyi kocanın karısı, kurna başında belli…Düğünlerde çengiler oynar; parmakları zilli…Kızlar gelin olur; saçları telli… Tombul bileklere altın bilezikler içi bedestenlerde kuyumcuları dolaşmışlar…
Hey gidinin altmışlı yılları hey !...Ramazanlar’da radyoda çalardı ney… Seçimden, seçime halkdan istenirdi” rey”…Düşünmeyi çok okumuşlara bırakmışlar…
Bu ana-babaların çocuklarından ilki; devrimlerin öncüsü altmışsekiz kuşağı… Sayki halkın sırtında çelikten kaşağı…Onların umutlarıysa iki odalı evle, domatesli bulgura tokluk kaşığı, yanında da buz gibi ayran yakışığı…Bundandır ki; Özgürlük Türküleri söyleyenlerle dalaşmışlar…
Böylesi günlerde atıldı kurşunlar, çekildi yağlı ipler genç bedenlere…Yazıklar olsun dense de bu işi edenlere; yine de yıllarca yasını gizlice tuttular…
Hey gidinin altmışlı yılları hey !... Çalınmaz oldu Ramazanlar’da ney… Uğruna dökülen bunca kana dayanamayan Olimpos’un Demokrasi Güzeli sonunda dedi ki; Vay !... Apar, topar çıktı yola…Gülümser gibi oldu hem sağa, hem sola…Verse de sık, sık mola…Bazen kör-topal, bazen sağır-dilsiz; sürüye, sürüye eteklerini konuk oldu ülkeme… Gün geldi ters düştü bağımsızlık ilkeme…Bilgeler dese de yarar sağladı halkıma…Kuşkusuz en çok uzaklaşan onlar oldu Cumhuriyet’e can veren Atam’a…
Büyüdüğümüzde anladık onların yanılgılarını…Yendiklerini sanırken, nasıl da yenildiklerini…Altüst ettikden sonra kurulu düzeni, yaramaz çocuklar gibi boyunlarını büküp, bağışlatmak için yaptıkları oyunları “Bizler okumadık sizler gibi, bilemedik” dediklerinde; öfkemizi bastırdık, taşlarda bilemedik…
Ağıttır bu sözlerim, ana-babalarımıza ağıt; bir parça da bizim kuşağa öğüt…Sen de kalırsan ülkene, ulusuna kaygısız…Atam’a, İlkeleri’ne, Devrimleri’ne ilgisiz…Çocukların da seni yargılayacaktır; belki de hiç bağışlamayacaktır…
Neler olduysa geçmişde; bizim anamız, babamız onlar…Dara düştüğümüzde sıkıntımızı anlar…Kimisi Devrim için evlilik yüzüklerini bağışladığını söyler, kimisi de “Ah Menderes !...” diye inler…Bugün bile usanmadan Müzeyyen’i, Hamiyet’i dinler…
Nedense özgürlüklere, hoşgörülere uzakdır benlikleri…Enflasyonun elinde oyuncak olmuş para; sıfırlar gelmiş, gitmiş bolca; onlar yalnızca bilirler binlikleri…Artsa da, eksilse de üzerinde sıfırlar; onlar öğrenmekte kısırlar…Belleyemezler milyon, milyar demesini; neyse ki şimdilerde rahatlar, ellerine geçirdiler bir kez daha binlikleri…Onlar için tek değişmeyen; “beş kuruşa, beş düğmük” içerikli yaşam ilkeleri…
Benim kuşağımı dünyaya armağan eden; ederken de önyargılarıyla darmadağan eden şu altmışlı yılların ana-babaları; yine de yürekler dolusu sevgiler, saygılar sizlere…Bu da yeter; can verdiniz ya bizlere…
İŞTE BU YILLARIN ADAMIYDI SÜLEYMAN DEMİREL...VE BU KUŞAĞI ÇOK İYİ TANIDI, ÇOK İYİ KULLANDI...KENDİNCE, YANDAŞLARINCA YA DA CAVİT ÇAĞLAR'CA, EROL EVCİL'CE DOĞRULARI OLSA DA...DÜNDEN, BUGÜNE ELEŞTİRDİĞİMİZ, YAKINDIĞIMIZ PEK ÇOK YANLIŞTA ONUN İZİ, İMZASI VARDI...