Yazarlar

Hangi Başbakana Kim Hain Dedi?

post-img
Yıl, 1919 yılının Eylül ayıydı. Yer: Sivas Vilayet Konağıydı. Valilik binasının deposunda duran matbaa, Başbakan Damat Ferit’in başında olduğu hükümetin kontrolündeki Sivas Valiliğinin demirbaş bir matbaasıydı. Ama matbaa harıl harıl Mustafa Kemal’in bildirilerini basıyordu. Matbaa çalışanları hararetle çalışıp,bir şeyler hazırlıyorlardı hızlıca. Matbaadan sorumlu yaşlı dizgici Nadir Efendi’nin de ince çember gözlükleri burnunun ucuna inmiş, inci gibi ter damlacıkları dökülüyordu yüzünden. Kendisine dizgi için uzatılan kâğıda iyice eğildi, okudu, okudu, bir daha okudu: “Allah Alaaah yanlış mıdır nedir?” dedi sessizce.   Nadir Efendi, 1908 Temmuz Devriminde kurulan bu matbaanın müdürünün oğluydu. Matbaadan ayrılamamıştı. Her türlü yazıya dizgi yapmıştı. Ancak o gün gönderilen yazı ilginçti. Şimdiye kadar hiç böyle bir yazı görmemişti. Nadir Efendi hemen Matbaa Müdürü Abdülkadir Bey’in yanına gitti ve elindeki kâğıdı uzatarak:“Baksana şuraya. Hain Ferit mi diyor ne? Bu bizim Başbakan Damat Ferit Paşa olmasın?” dedi. Abdülkadir Bey 20 yaşında bir gençti. 1914’te Sivas lisesinden mezun olmuş, Birinci Dünya Savaşına katılmış, Filistin’de yaralanmış ve iyileştikten sonra Sivas’ta matbaa müdürü olmuştu. Kendisine kâğıdı uzatan Nadir Bey’e baktı ve: “Evet. Başbakan Damat Ferit için söylüyor” dedi. Nadir Bey şaşırmıştı. Osmanlı Devletinin bir vilayetinde, hem de resmi Valilik matbaasında başbakan için “haindir” diyen bir yazının dizgisi kendisinden nasıl istenirdi? Kendisine böyle bir teklif nasıl edilirdi? Bunu dizenin başına neler gelmezdi? İhtiyar dizgicinin aklı havsalası bir türlü almıyordu. Elinde kâğıt ile şaşkın bir heykel gibi dikilmiş, Müdür Abdülkadir Bey’e bakınmaya başladı. Matbaanın genç müdürü, Nadir Bey’in kendisine şaşkın şaşkın bakınmakta olduğunu görünce: “Bunu Mustafa Kemal Paşa yazdırmış. Sen korkma. Dizmeye bak.” dedi. Şaşkın ve ürkek adımlarla yerine geçti Nadir Bey. Gözlükleri iyice düşmüştü burnunun ucuna. Sandalyesine oturdu ve terini sildikten sonra çaresiz, yeniden dizmeye başladı Mustafa Kemal’in gönderdiği yazıları. Yazdı, yazdı, yazdı.. “Hain Ferit” diyen cümleyi titreyen parmaklarıyla geç de olsa bitirdi. Ancak sırat köprüsünden geçmiş gibi oldu. Rahat bir nefes aldı. Hemen ardından, devamındaki cümleyi fark edince şaşkınlıktan gözleri çıktı yuvalarından. Çünkü şöyle devam ediyordu devamındaki cümle: “Alçak Başbakanın hain Bakanlar kurulu… Aynı lanetin…v.s. v.s. v.s.”   Birden irkildi ihtiyar. Kendi idam fermanını mı yazıyordu ne? Elleri titremeye başladı yine Nadir Bey’in. Başbakana “hain” demek kolay mıydı o başbakanın bir memuru olarak? Yaptıklarından dolayı asılabilirdi. Veya başına bir iş gelebilirdi.Ayrıca Mustafa Kemal’e ait olan yazı resmen hükümeti hainlikle suçluyordu. İngilizlere karşı geliyordu. Bir halk hükümeti ve halkın yönettiği bir hükümetten söz ediyordu. Yazıların hepsi sakıncalıydı. Bir an korku dolu gözlerle yazıya tekrar baktı. Ne diyordu yazı; ‘Millet’, ‘Türk’, ‘halk, çağdaş’ filan? Nereden çıktı şimdi diye düşündü. Yani hepimiz ümmettik. Çağdaş değildik. Bu çağdaş sözü, Türk falan, yasak değil miydi hem. Tutuklamıyorlar mıydı bunları söyleyenleri. Aklına gelince yine korkudan elleri titremeye başladı ihtiyarın. Ama titreye titreye de bitirdi dizgiyi. Sonunda “Ohh” dedi. Gizli bir iş yaptığı korkusuyla kendisini gören kimse var mı diye sağına soluna sessizce baktı ama matbaada bulunan herkes o işi yapıyordu ki. Yani herkes, bilinçli bir şekilde Anadolu İhtilaline hazırlanıyordu Mustafa Kemal’le birlikte… Hem de türkü söyleye söyleye..   Şimdiki yandaş gazeteciler mi? Aman aman hiç bahsetme… Kurban olsunlar Nadir beye…

Diğer Haberler