Yazarlar

Türkiye Kurban Edilirken

post-img
Yıl 15 Temmuz 1921 Milli mücadelede; Kütahya-Eskişehir muharebeleri esnasında Mustafa Kemal askerleriyle birlikte İngiliz’e Yunan’a ve ninelerimizin deyimiyle yedi düvele karşı Türk Milletini örgütleyip, bir Kurtuluş Savaşı verirken, gericiler de padişahın ve halifenin fetvalarıyla milli mücadeleye karşı gelmekte, İngiliz ve Yunan çıkarlarına hizmet etmekteydiler. Bu amaçla yurt içindeki gericiler, mollalar, medreseliler ise işbirlikçi Hükümet, satılmış Başbakan ve korkak padişah ile birlikte hareket ederek, İngiliz’in Yunan’ın ekmeğine yağ sürüyorlardı. Türlü bölgelerde Türk askerine karşı yer yer isyan etmekte ve cephedeki işlerini zorlaştırmaktaydılar. İşte o esnada Kütahya-Eskişehir muharebeleri yaşanmaktaydı Anadolu’nun orta yerinde. Atatürk, Çankaya’da odasında çalışırken, yaveri Salih Bozok büyük bir üzüntüyle odaya girdi. Az önce Fevzi Paşa’nın telefon ettiğini ve 4.tümen karargah kadrosunun felakete uğradığını, tümenin asker ve subaylarının çoğunun şehit olduğunu, ancak bazılarının kurtulduğunu söyledi. Atatürk büyük bir üzüntü ve endişeyle çok sevdiği tümen komutanı Nazım Yarbay’ın yaşayıp yaşamadığını sordu hemen. Ancak yaver Salih Bozok ağlamaya başladı. Ağlayarak Nazım Bey’in şehit olduğu haberini verdi. Mustafa Kemal donup kaldı haberi duyunca. Çevresinde çok sevilen ve beğenilen bir Komutan olan Nazım bey, özellikle Bolu İsyanını bastırılmasında ve İnönü Savaşlarında büyük yararlılıklar göstermişti. Atatürk, Salih Bozok’un kolundan tuttu, “gel biraz yürüyelim” diyerek Salih Bozok’u bahçeye çıkardı. Ağaçlar altında uzun bir sessizlikten ve Salih Bozok’un hıçkırıkları dindikten sonra Atatürk konuyu değiştirmek istedi; ‘yarınki kongreye bir kaç kadın öğretmenin de katılacağını, ancak mecliste bunu duyan bazı gerici milletvekillerinin karşı çıktığını’ belirtti. Ardından da dedi ki; “Şu zavallı kafaya bak. Bu çağdışı, dünyaya kapalı, alaturka ilkel kafalar yüzünden bu gün bu haldeyiz. Başka yolu yok, kendimizi yenilemek, ilerlemek, günümüz uygarlığına ayak uydurmak, onlarla eşit duruma gelmek zorundayız. Ve bunu sağlamak için de bu donmuş, durmuş, uyuşmuş kafaları değiştirmek zorundayız. Yoksa bu gün kurtulsak bile, yarın yine ayaklar altında kalırız. Kurbanlık koça döneriz, yem oluruz. Yine rahat rahat sömürürler. Bu gün yaptıramadıklarını ilerde de yaptırmaya çalışırlar. Yine bir sürü işbirlikçi bulurlar. Uğrunda bir çok çocuğumuz gibi, Nazım’ında canını verdiği bu büyük mücadele, boşa gitmiş olur” Bu söz bir öngörüydü. Sanki o gün için değil de, bu gün için söylenmişti. Bu çağ dışı, dünyaya kapalı, alaturka ve ilkel kafalar yüzünden bu gün bu halde değil miyiz? O gün Türkiye kurtuldu ama, yine bu gün ayaklar altında ezilmiyor mu? Askerlerimizin başına çuval geçirilmedi mi örneğin? Kurban bayramı günlerin de ülke bu gün kurbanlık koça dönmedi mi? Yine rahat rahat sömürmüyorlar mı? Yabancılar yine ülkemizi kuşatmıyorlar mı? O gün Atatürk’e ve İsmet Paşa’ya yaptıramadıklarını bu gün bize yaptırmaya çalışmıyorlar mı? Yine bir sürü işbirlikçi bulmuyorlar mı? Uğruna nice Nazım’ların canını verdiği o büyük mücadele bu gün boşa çıkarılmaya çalışılmıyor mu? O gün Atatürk’ün liderliğinde onlar mücadele etti. Nice Nazım’lar can verdi. Bu gün biz de mücadele vermek zorundayız. Ülkemizin çağdaşlık yolunda, kalkınması yolunda, cehaletle savaş yolunda mücadele vermez isek, Atatürk’ün dediği gibi kurbanlık koça döneriz. Boğazlanırız. Dün ve bu gün olduğu gibi yarın da bir sürü işbirlikçi bulurlar ve yine rahat rahat sömürler. Nazım Bey’in konusu bitmiyordu tabiî ki. Bu gün türbanlı-türbansız, açık-kapalı, zengin-fakir, köylü-kentli tüm insanlar, ya da sevgilileri kollarına takıp gezen veya son model arabalara binip sevgilileriyle fink atan kimileri, liderlerine sapkınlık derecesine varan ve bir sevgili gibi bağlanan cemaat ve tarikat üyeleri, hatta ‘Ben Atatürk’ü sevmiyorum, İnönü’yü sevmiyorum, sevmek zorunda değilim’ diyen sevgili politikacılar ve sevgili hanımlar, kızlar şunu iyi bilesiniz ki, o gün 4. Tümen askerlerinin ve Nazım Bey’in ölüm haberini alan İsmet İnönü gözyaşlarını silerek şu sözleri söylemişti cephe gerisinde; “Bu nesil, vatanından başka sevgili bilmedi..” Duygulandınız biliyorum. Ama bu bir kurgulanmış roman dizeleri değil, bir masal ya da bir hikaye hiç değil. Tarihin ta kendisi. O gün Kurtuluş savaşı veren o nesil, vatandan başka sevgili bilmedi. Bu gün lime lime parçalanan vatan, İsmet Paşa’nın deyimiyle o günkü neslin sevgilisiydi. Ve o nesil sevgililerine kavuşarak şehit oldular. Ölümsüzleştiler. Şu anda Ankara şehitliği 1 numaralı mezarında yatmakta olan Nazım Yarbay ve arkadaşları için söylenen sözler bu gün bizim için o kadar çok önemli ki. Bu gün neden bu haldeyiz, Amerika’yı sevgili gördüğümüz için, Avrupa’yı sevgili gördüğümüz için, Arabistan’ı sevgili gördüğümüz için değil mi? Parayı, kavgayı, kini sevgili gördüğümüz için değil mi? Bu gün, Kurban bayramında boğazlanan, koyunlar kuzular değil, kurbanlık koç durumuna sokulan Türkiyedir. Kasap ise bellidir. Hiç sağda solda, çarşıda pazarda kurbanlık koyun aramayın. Türkiye ülkesi bu gün, Emperyalizmin elinde en önemli kurbandır. Bu kurban bayramında bu nesil, Atatürklere, İnönülere, Nazımlara sataşıyor ama, O nesil ise vatandan başka, sevgili bilmedi oysa.

Diğer Haberler