*Ben yine de iyi niyetli yazılar yazıp, güzel sözler söyleyeyim; herkes bir diğerini boğazlamak için bir kıvılcım beklerken...
Kuşkusuz Anadolu kültürümüzde de, Rumeli kültürümüzde de en baskın özellik sevgi ve hoşgörüdür. Ardından konukseverlik, yardımseverlik gibi toplumsal özelliklerimizi de kültürel yapılanmamızı oluşturan ögeleri sayarken sıraya koyabiliriz. Ama hoşgörülü bir toplumsal yapılanmadan gelişimiz tartışmasız en belirgin özelliğimizdir.
O hoşgörüdür ki; üç anakaraya yayılmış bir devleti yüzyıllarca ayakta tutabilmiştir. Sevgi, dayanışma, kardeşlik, yardımlaşma gibi duyguların güçlülüğünün yanı sıra, bu üç anakarada hoşgörünün egemen oluşu böylesine uzun bir sürecin yaşanmasının gerçek nedenidir. Çünkü her renkten, dilden, dinden insanın birlikteliği ancak hoşgörü ortamında gerçekleştirilebilmiştir. Eleştirilecek yanları olsa da Osmanlı bu yaygın ve geleneksel hoşgörüsüyle pek çok sorunu çözebilmiştir.
Günümüze dönersek; geçmişte Anadolu ve Rumeli topraklarımıza, dolayısıyla da kültürümüze egemen olan hoşgörüden geriye ne kaldı ?...
Bugün dallardaki yeşil yapraklar yerine, dolar yeşiline tutkun olan günümüz insanı hor görünün pençesinde acımasız bir yarışın içinde... En sıradan mutlulukların bile tadını almaktan yoksun... Toplumumuza özünü kazandıran, tanımlamada öncelikle kullanılan baskın özellik artık hoşgörü değil; belirgin bir horgörü ortamından kaynaklanan eleştirel bir yapıdır. En sıradan olaylarda bile eleştirecek bir yan bulan, dolayısıyla da ortaya çıkabilecek en sıradan olumsuzluğa bağlı olarak mutsuz olan insanlarımız öylesine çok ki... Her işte, her kişide yanlışlıklar, yanılgılar aramak, ardından benliğini karamsarlıkla sarıp sarmalamak günümüz insanının öne çıkan bir özelliği oluverdi. Oysa değer mi ?...
Yaşam da, biz yaşayanlar da; olumlu, olumsuz yanlarımızla, doğrularımızla, yanlışlıklarımızla bir bütünsellik içinde daha güzel değil miyiz ?... Daha sıradan, ama daha insanca değil miyiz ?... Bizler bilgisayarın komut verdiği makinalar değiliz ki yanlışlık yapma yüzdelerimiz sıfıra indirgenmiş olsun...
İnsanız biz... Bedenimizde dolaşan kan delidolu aktıkça, pek çok yanlışlıklar yapacağız, yanılgılara düşeceğiz... Ama bir anda tüm terslikleri düze çıkaran, gözyaşlarımıza karşın yüzümüzü güldüren hoşgörü duygusu, hoşgörmeyi bilme olgusu yaşamımızı daha bir güzelleştirecektir. Ya yanlışlıklar ?... Kim yanlış yapmıyor ki ?...
Eşit olmadıklarını bile, bile
Zaman, zaman
Ellerimi ölçerim, bir diğeriyle
Bazen de ayaklarımı
Sanki biri daha irice...
Ya iki gözümle kaşlarım ?...
Gerçekten de oturmuş mu
Tam yerine ?...
Bir de;
Kul kusursuz olmaz derler
Sanırım bu söz doğru...
İyi de,
Tanrı'nın bile yanlış yaptığı düzende
Neden sorarlar bana soru ?...
Biraz boşvermişliğe, ince eleyip, sık dokumuşluğa hoşçakal diyen kişiliklere...
Nice sağlıklı günlere, güllere, gülücüklere...
Gözlerden yaşlar döküleceğine, kadehlerimize şaraplar dökülsün diyerek; hoşgörüyle, sevgiyle, muhabbetle Hayde Bre Şerefe !...