“Dibace niyetinedir lafımız, sürçü lisan edersek; affola gafımız…
Mütemadiyen sıklaşmaktadır embesilimiz ve de safımız…
Hayırlara vesile olsun Gülistan’ımızın şanına layık bu yapımız…”
Büyük Amerika’dan küçüğüne (ki Muhteşem Gülistanımız’a) avdet ederken Sadrazam Efendimiz; hafızalarımıza kazındı kıymetli zevcelerinin fistanı… Aman efendim ne güzel de temsil ettiniz Gülistanlı nisaları… İşte bu vechile; istedik ki getirelim dile arzularımızı, isteklerimizi… İşitsin Padişahımız Efendimiz avazımızı… Buyruk versin Esvabçı Başına… O da hemen başlasın dikişine, nakışına…
Derken bir de ne görelim THY namlı, Dünya klasmanında şanlı olduğu tahayyül ve dahi tasvir edilen ve dahi ille de Türkçe diye diretenlerin dilinde uçak diye de bilinen tayyarelerimizin host ve hostesleri için kıyafetler hazırlamış ki tastamam Gülistanımız’a layik esvablar olarakdan…Aman efendim aman; o fesler, fistanlar, o kılık kiyafet… O Arabi hayat tarzına meyilli hevesler olarak aynlara ziyafet…
Dilek Hanif namlı hatun; daha evvelinde Avşar kızına, şaşar, beşer nisa entarileri, fistanları biçmiş, Şeytanın elinden kadeh, kadeh şarab içmiş bir fettan bilinir iken… U dönüşü tabir edilen bir dimağ eserleri hazırlayıp, arz etmiştir hükümet edenlerin aynlerine, kalblerine ve dahi cemaatlerine girmek hevesiyle Şarkiyat hayal ve hayat tarziyle…ki külliyen yalakalık makamında…
Devir; hac ziyareti, ümre devri… Devir; emre uygun, halkın şöyle bir nabzını yoklama devri…Bittabii ki Mehteran adımlarıyla iki ileri, bir geri dimağları bulandırma devri…Uşaklar yaranmak için kapıda, kul köle…Ve dahi bolca para için öle…Hokkabazlık, şaklabanlık, el-etek öperek yaltanmalık; hatun fistan diker, cüzdan şişer…Devrim yasalarını, Devlet’in imajını kim takar… Tayyareler Muhteşem Gülistanımız’ı temsil eder semalarda…Hostes kızlar, kıstas kızlar temaşada…Bu vesile ile diyelim ki bir daha; İSTERİZ DE İSTERİZ !...
İsteriz de, İsteriz !...
Olmuyor, böyle olmuyor; ademoğulları asrımıza hiç uymuyor…
Değil mi ki “çağ” atladık; borçları bilmem kaça katladık…
Ampullerimizle nurlanmayanları, meclisimizden sepetledik…
Biz bu işleri inceden, inceye hesapladık…
Said-i Nursi’den beri sabırla bekledik…
Boş durmadık, arada Kubilay’ı hakladık…
Kaçırsak da Aziz’i elimizden;
Epeycesini Sivas cehenneminde pakladık…
Becerikliydik; emellerimizi ustaca sakladık…
En sonunda kendimizi AK’ladık…
Ama yine de olmuyor, olmuyor;
Cumhurun başı; asrımıza hiç uymuyor…
Hanım kardeşlere, zevcelere, kerimelere türban
Hay yolunuza helal olsun; bu hayrü-nisa kurban
Yeter ki siz emir buyurun; türbana da gireriz, kafese de
Amma ve lakin isteriz; efendilerimizi görmek FESle
O zaman yürürüz ardınızdan daha bir hevesle…
Ve de illaki baş efendimiz; “cumhurun başı”nı
Sakın ola ki çatmasın kızgınlıkla kaşını
Yarı yolda bırakmasın, bunca yoldaşını
İlle de onu FESle görmek isteriz…
Madem ki yolumuz Arabın yolu
Terk eyledik; hem sağı, hem de solu
Mabadına gerekmez frengin donu
O hayırlı bedende, ENTARİ isteriz…
Elzemdir sil baştan; kılık-kıyafet kanunu
Zinhar böyle olmaz;
Örtünmeli memleketteki her ademoğlu
FESli, ENTARİli ve illaki GÜLKOKULU
Cumhurun başını asrımıza uygun görmek isteriz
Ümmet-i Gülistanı; altıncı yüzyıla bekleriz…