Müvekkilim tutukluydu ve ummadığımız bir ceza almıştı. Duruşma salonundan çıkarken durumu değerlendirmek için hafta sonu cezaevinde görüşmek üzere sözleştik.
Ben sıkıntılı bir şekilde görüşme odasında beklerken müvekkilim gülen bir yüzle gelip karşıma oturdu. Aklını kaçıracak kadar büyük bir ceza almadığı için, bu neşesini neye borçlu olduğunu sordum. ”Anlatayım, sen de biraz neşelen sevgili avukatım” diyerek anlatmaya başladı.
Cezaevinin kasvetini dağıtmak için arada küçük / büyük etkinlikler düzenliyoruz. Son ekinliğimiz için ”bilgi yarışması” fikri doğdu. Buna göre; iki farklı koğuştan seçilecek üçer kişi ile iki takım oluşturulacak ve bu iki takım birbirleriyle yarışacaklar. Soruları cezaevi memuru olan gözetmen öğretmen hazırlayacak. O’nun hakemliğinde, her iki takımın koğuş arkadaşlarının izlediği bir bilgi yarışması düzenlenecek. Bu fikrimiz cezaevi yönetiminden de kabul gördü.
Ben futboldan hiç anlamadığım için anlayan bir arkadaş seçtim takımıma. Üçüncü olarak da takım tamamlansın diye genç bir arkadaşı aldık. Diğer koğuşun tamamı çoban zaten. Seçtikleri üç kişi ise tam çoban. Yani tabiri caizse ayakkabısının bağcıklarını tek başına bağlayamayacak tipler. Rahat bir galibiyet kazanacağımızı düşünerek keyifle yarışmaya çıktık.
(Buraya bir bilgi notu düşmeliyim. Bana bunları anlatan müvekkilim, oldukça entellektüel, üniversite mezunu, çokça okuyan ve bazı görüşmelerimizde vakit kalırsa aristo felsefesini bile tartıştığımız düzeyde bir insan.)
İyi hazırlanmış ve hiç de kolay sayılamayacak yirmi soru cevaplayacağız. İlk bir kaç soruda galibiyetimizi kesinleştirir, diğer koğuşla dalga geçmek için bir sebep yaratmış oluruz diye düşünüyoruz. Sorular peşpeşe gelmeye başladı. Soru gözetmen tarafından okunuyor, biz aramızda cevabı tartıştıktan sonra A, B, C ve D gibi cebap şıklarından birini önümüzdeki kartona yazıyoruz. Süre sonunda bu kartonu diğer takımla aynı anda havaya kaldırıp gözetmen ve izleyicilere gösteriyoruz.
Onuncu soruya geldik, biz soruların tamamına doğru cevap verdik. İşin garibi, karşıdaki çobanlar da tüm soruları doğru yanıtladı. Hayret ve kızgınlık içindeyiz. Karşı takımın sözcüsü dolandırıcılıktan yatan kurnaz bir tip. Belli etmeden O’nu izlemeye başladım. Farkettim ki bizim doğru cevap konusundaki tartışmalarımıza kulak kesiliyor ve kartona hangi şıkkı yazdığımızı dikkatlice takip ediyor. Bizim cevabımızı hemen kartonuna yazıp bizle beraber doğru cevabı vermiş oluyor. Ben bunu anlayana kadar onbeşinci soruya gelmiştik. Durum hala berabere.
Ben de kendi planımı yaptım. Doğru cevabı aramızda tartışırken biraz daha yüksek sesle ama yanlış şıkkı teleffuz ederek konuşuyor, önümdeki kartona yanlış şıkkı daha da büyük ve belirgin şekilde yazıyormuş gibi yapıyordum. Aslında bir şey yazmıyor, son anda göstermeden doğru şıkkı yazıp kartonu kaldırıyordum.
İlk yanlış cevaplarında biraz afalladılar. İkinci yanlış cevapta ise durumu anladılar. Karşı takımın sözcüsü heyecan ve öfkeyle bağırdı; ”Hocam, hile yapıyorlar!”
Katkıda bulunan : Mustafa KARAGÖZ
http://koridorhikayeleri.com/