YIL 2009…ipin Ucunun İyice Kaçtığı yıl...
*Haziran seçimlerinin coşkusu, kaygısı, umudu ya da her türlü endişesi ve de entrika beklentisi benliklerimizi sarmaya başladığı şu günlerde anımsatmak istedim; yakın geçmişimizi, yaşadıklarımızı, ola ki hayret ve şaşkınlıkla kendilerine sorular sorup da "Nasıl geldik biz bu günlere?" diyenlere...
Bugünlerde GÜLİSTAN’da; “açmak” fiili üzerinden belirleniyor tüm gündem… Açılım, Açılmak, Açmak…Açmak fiili düşünce ortaya; takılır benim usumdaki oltaya “eski defterleri açmak” fiili, eylemi, işgüzarlığı…Ne de olsa en sevdiğim iştir “neseb-i sahih olanın babasını arama” pişekarlığı… Kim dün ne söylemiş, ne yapmış ?... Bugün dünkü yolundan ne kadar şaşmış ?... Arsızlıkta, yüzsüzlükte, hırsızlıkta, yolsuzlukta, düzenbazlıkta; acaba kendini ne kadar aşmış ?... Belli mi olur ?...Günü gelir de ola ki gerekir, sakla samanı gelir zamanı örneği; bu nedenle yaşananlar yem olmasın balık hafızalı beynime diye izlerim, gözlerim, yazarım günlüğüme…
Bu aralar sıkça kaygılanıyoruz ya; BOP diye hoplayanlara, borçları bilmem kaça katlayanlara, türküsünü söylemek ”gerçekteyse parasını yemek” için onun arabasından, ötekininkine atlayanlara…Dünde neler yaşandı da, bugün böyle oldu ortalık ?...
Algılamak ve de bakmamak için çevreye alık, alık; işte el yazması günlüğümden, günümüze izdüşümler, güncel yorumlarım eşliğinde… Anlamaya çalışmak belki daha kolay olur eğer anımsarsak geçmişi, bugün neden böyle karışmakta işler Sam Amcanın yeni çiftliğinde ?...
*30 Ocak 1999, KANAL D – Ana haber, Saat: 19.30
Bugünlerde İncirlik’ten Irak’a bombalar yağıyor; SADDAM’ı alaşağı etmek için…
Senaryoları (ya da yazgıları) önce Washington yazıyor, ardından Hollywood…
Washington’daki yayın; naklen beyaz camdan, insanları ediyor candan…Hollywood’daki yayın; beyaz perdeden, banttan izlenceye sunuluyor, yaydığı korku, sindirme politikasıyla özgür ruhları katlediyor…
1950’lerde MENDERES iktidarının İNCİRLİK’i ABD’ye kiralamasının faturası, bakalım uzun sürede bizlere nasıl çıkarılacak?...
*Yıl 2009… Irak artık ulus devlet değil; Kürdistan’ı bile var, Türkiye’ye nanik yaparcasına… Ve bugünlerde İncirlik “out”, büyük olasılıkla “in” Trabzon, çünkü aç gözler artık dikildi, Türki Cumhuriyetlere…
*30 Ocak 1999, KANAL D Anahaber, Saat:19.30
Atatürk’ten sonra “Beni Türk doktorlarına emanet edin” diyen ikinci adam Haydar ALİYEV; oniki gün yattığı GATA’dan ayrılmış…
*Yıl 2009… ABD’de by-pass işlemi geçiren Maliye Bakanı UNAKITAN; sağlığına kavuşmuş HAMDOLSUN…
*30 Ocak 1999, NTV’de YOLCU Programı , Saat: 21.00
YOLCU; Şili’de… Pinochet’i elinde tutan İngiltere için Şilili öfkeli…
Şili, Pinochet için bir kavga veriyor; onu ülkesinde yargılamak için ve İngiltere’yi suçluyor; “uluslar arası demokrasi gösterisi yapıyor” diyerek…
15 milyonluk Şili’nin yargıcı da, sokaktaki adamı da; “Biz onu yargılayabiliriz… Ne cesedi, ne izi bulunmayan binlerce yurttaşımız adına sorgulayabiliriz onu” diyor…
Biz ise ÖCALAN’ı koruyan, topraklarında besleyip, barındıran ülkelere karşı ne yapıyoruz ?...
*Yıl 2009… O günlerde ÖCALAN’ı besleyip, barındıranlara karşı çıkmak şöyle dursun, onların koruyucu, kollayıcı desteğiyle İmralı’yı tahsis ettik kendisine… Dünya sıralamasına giren varsıllarımızın Marmara’da adaları olur da, ÖCALAN’ın olmaz mı?... Onun varsıllarımızdan neyi eksik ?... Tesellimiz; beklenen Bursa depremi…Depreşince İznik fay hattı; biliniz ki İmralı’yı da yuttu, ÖCALAN’ı da idam sehpası değil ama, yüzde yüz deniz tuttu/yuttu ( ve de binlerce şehidin kanı )…
*1999 yılı, 30 Ocak’dan, 31 Ocak’a akan saatlerde, ATV’de Tayfun TALİPOĞLU’nun BAMTELİ’nde Akseki’nin HUĞLU ilçesinden bir çiftçi; Ziraat Bankası kredisiyle Meydan Larous alıyor, sürekli okuyor. Bulmaca Yarışması’nda; profesörün, hakimin, hekimin yanında Türkiye 8.si oluyor…
Aynı saatlerde TGRT’de Savaş AY’ın “A TAKIM”ında Mustafa TOPALOĞLU, Kültür Bakanlığı Sanatçısı Figen AKIŞIK’a diyor ki; “Sen klip yap, kaset için yetersizsin. Çünkü sen evlisin, evinde otur, çocuk bak!...”
Varoşların çocukları, kültür-sanat adına konuşup, bu işin okumuşlarına yol gösteriyor, eğlence dünyasının soytarıları, şarlatanları ( ki onlar ÖZAL’la birlikte döküldüler ortaya ) kültür-sanat adına söylev veriyor.
İşte Türkiye’den birbirinden oldukça başka iki uç örnek; bir yanda çiftçi kredisiyle alınan ansiklopediler, diğer yanda kaset doldurmak için harcanan paralar ve gazino-pavyon dünyasının, sanat dünyası olarak sunulması…
*Yıl 2009…Yıllar sonra yine Tayfun TALİPOĞLU; BAMTELİ’ne basmak yerine, “nasılsınız?” diye soruyor AKP’nin borazanı olma işlevini gören TRT’den ve dolduruyor cebini… Sormaya gerek yoktur ki o çok iyi…Ve çiftçi-köylü; çoktan anasını alıp gitti, adı, sanı silindi… O bugünlerde ne bu ulusun efendisi, ne de halk bilgesi… Elinde borçlarına karşılık icra belgesi; bir karanlık yolcusu…
Sanat-sanatçı kavramlarına gelince sıra; balerinler şöyle dursun beride, dansözler göbek dersi için gitti Mısır’a… Seste terbiye nedir ki?... Yoksa bağırmakla, böğürmek arası bir avaz; veremezsin değil konser, mahalle camiinde bir vaaz… Petek-Nükhet-Seda-Esra; Türk kadınına öncü…Ölüm Meleği az beklesin; dedelere, ninelere televizyon yansılarından bulunur görücü…
Veeeee 2009 yılının başından neredeyse bitimine geldiğimiz şu günlerde; Cumhuriyetimiz’in 86.yaşını kutladık, daha doğrusu kutlar gibi yaptık, her şeyi “sözde” yaşadık… Yaklaşık son on yıldır; caddelerden, stadyumlara, kapalı alanlara taşındı Ulusal Bayramlarımız’ı kutlama törenleri… Kaygılanıp da çıkıp ortaya olmadı soranları; “neden kapalı alanlara sıkıştırıldı geçit törenleri?” diye… Oysa 4 Temmuz’da Big Brother; dolaştırmakta yetmişiki buçuk milletten oluşan halkını tur, tur… Bize gelince; yetmezmişçesine kapalı alanlara sıkıştırılmak, sonunda 86.yıl coşkusunu kutlamak isteyenlere çekildi esaslı birer has’tir…
*Gün; 29 Ekim 2009… Cumhuriyet’in 86. yılı kutlamaları… Ve Çankaya köşkünde verilen Cumhuriyet Reception’ı…TÖ’den bu yana; gece kulüplerinden, pavyonlardan çıkıp da kimlerin yolu düşmedi ki Çankaya’ya?...Biz zavallı aciz kulların değeri, mertebesi ne ki ?... Değil Çankaya’ya çıkmak, yoluna bile düşmek “yassah hemşehrim”…Hele ki bizlere nasip olsun, olabilsin Çankaya’da bir Reception ???… Canlı, canlı katılmak ne haddimize; bizler kim oluyoruz Gülben’in, Sibel’in, Zerrin’in yanında ?... Bizlere beyaz perde düşlerinden sonra, şimdilerde beyaz cam… Yansıya düşmekte canlı, canlı Gülistan’ı yaşayanların sureti; sanal olarak izlemekteyiz her akşam olan, biten marifeti… Ve de sanatçı dendiğinde uslara düşen; Yıldız Kenter mi ?... Candan Erçetin mi ?... Haşa!... Gösterin onlara kızgın maşa… Hele, hele ki o Candan olanı; “Ben Atatürkçüyüm, Recep’e söylemem şarkı” diyen aşifte… Hiç girebilir mi onlar ve de benzerleri Gülistanın egemenlerine tahsis edilen bu köşke ?...
İşte büyük gece… İşte Gülistanın sanatçı taifesinden çağrılı olanlardan, önceki yılda olduğu gibi yine endamıyla beliriyor Gülben ERGEN; bir bakıma PKK sevdalılarını temsilen… Sibel CAN; boynu bükük kalmasın çalgıcı, Çigan takımı diye dokuz sekizlik ritm eşliğinde süzülüyor köşke… Duyar gibi oluyoruz ansızın; “açılım diye bu kadar da yırttırdık , ah bizi de çağırsaydılar keşke” diye feryad-ı figan eyleyen Hülya, Sezen ve Ajda üçlüsünü… Ulaştığını da sanıyoruz avazlarının İmralı’ya ve sanki ansızın bir ses yükseliyor adadan:
-Kıskançlığa gerek yok, az bekleyin…Gelecek yıl Reception’ında hep birlikte olacağız yan yana, umudunuzu kesmeyiniz Sam Amcanızdan…
Dönersek sanatçı taifesinin resmi geçidine bir kez daha, işte sırada Zerrin ÖZER “ Ya erenler huu” deyu; Aleviler’e üstü örtülü, kandırıkçı bir selam göndermek için… Şehnaz ÇAKIRALP; solcuların başı kel mi diye soracakların ağzını kapatmak için… Vahe KILIÇASLAN; yumuşak bir Ermeni açılımı üzerinden… Yeşim SALKIM; Uzanlar’ın ruhuna rahmeten … Mahzar ALANSON ve Biricik zevcesi de selam getirmiş Sufiler’den…
İşte böyle olabilirdi ancak GÜLİSTAN’da Cumhuriyet Reception’ı diyerekten olan biteni; yalnızca izliyoruz…
1999’dan 2009’a geçen on yıllık bir süre… Geriye dönüp de baktıkça yapılan saldırılara… Geleceğimiz daha da karanlık günlere gebe… Duygusu, beklentisi bir yana; UMUT sözcüğü dillere yabancı… Ne dersiniz, Haziran 2015'de diner mi bu sancı ?...