*Her gün ezildikçe, öldürüldükçe, yok sayıldıkça kadınlar; ben bu sözleri söylemeyi sürdüreceğim...Ne zaman ki kadın; bu değildir benim alın yazım...Nerede benim Yurttaşlık Yasam, nerede benim yurttaşlık haklarım diye sorgulamaya, Atatürk İlke ve Devrimleri'nden uzaklaşanları yargılamaya ve cezalandırmaya başlayana değin...Ben usanmadan bu sözleri söyleyeceğim !...
Bugün 8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ…
Bugün gündemde kadınlar var, biz kadınlar…
Nazım’ın dizelerinde; sofradaki yeri öküzümüzden sonra gelen, Duygu ASENA’ya göre adı olmayan kadınlar…
Biz kadınlar; erkeğin kaburga kemiğinden yaratıldığı ileri sürülen, Adem’i cennetten kovdurtan Havva’nın kızları…
Biz kadınlar; zorda kaldığında kendini savunurken ya da erkeğine saldırırken, dişiliğini de kişiliğini de silah diye kullanan biz kadınlar, cins-i latifler…
Gözyaşlarıyla erkeği kaçırtan da, kandıran da…Dilberliğiyle erkeği ağlatan da, aldatan da…
Biz kadınlar; sınırsızca kıskanç, kaprisli, ama sınırsızca sevecen, özverili…
Öldüren de, güldüren de… Rezil de eden, vezir de…
Biz kadınlar; eksik etek, kaşık düşmanı…
Biz kadınlar; erkeğin baş tacı, gönül yoldaşı…
Biz kadınlar; ne alabildiğince özgür, ne de ezik…
İşte öyle bir yerlerde…
Ve işte bugün bizim günümüzmüş; 8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ diye… Oysa hangi gün bizim değil ki ?...Her gün bizim günümüz… Çünkü biz kadınlar, bir kez olmaz dedik mi; dünya durur, akan sular kurur. Kolay mı öyle erkekçe öfkelenip de isteklerimize boyun eğmemek ?... Kolay mı öyle dünyayı biz kadınlara sormadan değiştirmek?...
Bütün bunların tersini söyleyecek biri varsa, beri gelsin… Desin ki; “Ben dört duvarın arasında kadının tutsağı değilim”…Desin ki; “Ben kadını kendime tutsak ederim”… Var mı böyle bir yiğit?...
Biz kadınlar; böylesi bir dünyada yine de bir tek günümüz olduğundan yakınır, tüm silahlarımızı takınır, haykırırız: “Siz erkeklere karşın, biz varız” diye…Bazen de sömürülen Anadolu kadını öykünmelerimiz, dayak yiyen kadın yakınmalarımız…Onlar da kadının değil, yaşamın işvesi, cilvesi…
Yasalarımızdaysa kadın olabildiğince haklı, olabildiğince ayrıcalıklı…Üstelik de günümüz yaşam koşullarında olabildiğince özgür, olabildiğince bağımsız… Ama bunlar 8 Mart KADINLAR GÜNÜ’nün getirdikleri mi?...Yok canım; ATATÜRK İLKE VE DEVRİMLERİ’nin Türk kadınına verdikleri…
İşte böylesi bir günde, ben öncelikle Ulu Önderimiz Kemal ATATÜRK’ü saygıyla anar, O’nun İlke ve Devrimleri doğrultusunda yaşayacağıma ant içerim…8 Mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’ne mi?...Yalnızca gülüp geçerim…