Yazarlar

Sadece Ölüye Değil Sağlara da Sahip Çıkın!

post-img
Şehrimizde cenazeyle ilgili işlemlerde gösterilen dayanışma övünülecek ve örnek olacak seviyededir. Bir mahallede ya da köyde bir vefat haberi duyuruldu mu, yoğun ve telaşlı bir hareketlenme başlar. Eş dost, akrabalar, taa uzak şehirlerde olanlar bile olabildiğince süratle toplanırlar. Kimileri hemen kabristana koşar, mezar hazırlarlar, kimileri kefeni, tabutu bilcümle cenaze levazımatını tedarik ederler. Kısa zamanda tüm hazırlıklar tamamlanır ve sevenleri hatta sevmeyenleri bile musallanın önünde safa dizilirler. Tüm cemaat, gönülden olmasa da haklarını helal eder, hep bir ağızdan, “Biz razıydık, Allah’ta razı olsun” derler.  Cenaze namazının ardından canı gönülden tabuta el atılır ve kısa zamanda mezarlığa nakledilir. Burada da yine oldukça seri bir şekilde hareket edilerek, mevta kabre indirilir. Ardından toprak atma yarışı başlar. Kürekler kapışılır, kısa sürede kabir kapatılır. Üzeri de iyice çiğnenir, tümsek oluşturulup, bir testi suyla da sulandıktan sonra, imamla birkaç yakını kabir başında telkine dururlarken, cenaze konvoyunun bir ucu taziye evinin kapısına ulaşmıştır bile.  Birkaç gün taziyeler devam eder. Kadınlı erkekli gruplar dolup dolup boşalır taziye evinden. Sonra olay biter. Artık mevta kabirde günahıyla sevabıyla baş başa hesaba dururken, aile bireyleri de alacaklısı vereceklisiyle hesaba başlarlar.  Buraya kadar her şey iyi hoş. Çok güzel bir dayanışma sergilenir. Ancak Rahmetli belki de vefatından önce günlerce hatta aylarca hastalıklar çekmiş, acılar yaşamıştı. Ailesi de onun tedavisiyle ilgili çaresizlikler, sıkıntılar, üzüntüler yaşamışlardı. İşte o dönemde dayanışmaya, yardımlaşmaya daha çok ihtiyaçları vardı. O zaman neredeydiniz Ey Millet!  Aslında cenazelerde gösterilen dayanışma, halk için bir tür psikoterapi işlemi. Sızlayan vicdanları teselli için.  “Ecel gelmiş cihana, baş ağrısı bahane.” Evet ölüme çare yok. Ancak başka her derdinde mutlaka bir devası vardır. Önceki yazımızda Nazlıcan’dan bahsetmiştik. Onun ölüm sebebi neydi? Doktor raporlarına göre duman zehirlenmesi. Ancak asıl neden parasızlıktı. Eğer paraları olsaydı elektrikleri kesilmeyecekti. Mum yakmak zorunda kalmayacaklardı ve devrilen mum yüzünden evlerinde yangın çıkmayacaktı. Ama paraları yoktu. Dünyada para çoktu ama onlar da yoktu.  İnsanlar önce Yüce Allah’a sonrada birbirlerine muhtaçtırlar. Zengini de, fakiri de, güçlüsü, zayıfı da. Herkesin birilerine ihtiyacı vardır. Yalnızlık Allah’a mahsustur. Dayanışma, toplumsal huzurun ana kaynağıdır. Günümüzde aile, akraba, dostluk bağları gittikçe zayıflamakta. Bundan kaynaklanan sorunlar da malum. İntiharlar, cinnetler, terör olayları, insanın kanını donduran polisiye olaylar, her geçen gün artmakta. İşte tüm bunların en önemli sebeplerden biriside toplumsal dayanışmanın zayıflamasıdır. Bir kıssadan hisseyle bu konuyu sonlandırmak arzusundayım.  Bir Âlim, insanların birbirlerine ne derece muhtaç olduklarını ve yine birbirlerine destek olmakla sorunlarını daha kolay çözebileceklerini göstermek amacıyla öğrencilerine ders vermek istemiş. Öğrencilerini çadırına davet etmiş. Ortada genişçe bir sini üzerinde yemek olarak etli pilav varmış. Ancak sofradaki kaşıklar hayli ilginçmiş. Çünkü kaşıkların sapları oldukça uzunmuş. Öğrenciler bu durumda nasıl yemek yiyeceklerini düşünüp birbirlerine bakınırken, âlim, önündeki kaşığı sapından tutup, pilava daldırmış, sonrada kaşığı kaldırıp karşısındakinin ağzına uzatmış. Karşısındaki de aynı şekilde âlime uzatmış. Bunu gören diğerleri de karşılıklı birbirlerine yemek yedirmeye başlamışlar. Böylece herkes karnını doyurmuş. 

Diğer Haberler