Hastane acilinden bir kaç notla başlayacağım yazıma.
Sedye üzerinde acılar içerisinde kıvranan, zengin-fakir, güçlü-zayıf, yaşlı-genç insanları, onların herkesten, her şeyden medet umar çaresiz-aciz hallerini izlemek!
Her nöbette, birkaç kişinin diğer aleme göçüşüne ve aile bireylerinin ilk andaki tepkilerine şahit olmak!
Eğer evveliyatları hakkında bilgim varsa, aklıma şu dizeler geliyor;
"Kendi canlarına bile malik değilken
Yer benim gök benim diye, haddi aşanlar"!
Bir zamanlar, gezerken yeri göğü titretenler, kibirle hindi gibi kabaranlar, karşılarındakini bir cüce gibi görüp, bencilce sadece kendi menfaatleri dışında hiçbir şeyi önemsemeyenler..
Tanıyorsam bunları;
sedye üzerindeki acizane hallerine görünce, acıyayım mı, güleyim mi, yoksa sorayım mı, hani nerede, o gücün, kudretin, paran pulun, çekici güzelliğin?
Yine de acıyıp, şifa dilemek geçiyor gönlümden..
Hastane acillerinde, insanoğlu için yaşamın anlamı açısından ders niteliğinde, ibret verici nice sahneler sergilenmektedir!
Hemen hemen herkesin yolu bir gün bir hastane aciline düşer. Ya kendi hastalığı dolayısıyla veyahut ta bir yakınının rahatsızlığıyla ilgili.
Hastane acilleri, insanoğlunun, en aciz, en çaresiz ve en endişeli görüntülerinin sahnelendiği ortamlardır!
Acildeyken, kendimiz hasta veya bir yakınımız için orada bulunuyorsak, eğer ibret nazarıyla halimize veya bu ortamda bulunanlara bakarsak yaşamın gerçek manasını daha iyi anlamış oluruz.
Şuan yeryüzünde yaşayan tüm canlılar, ne kadar sağlıklı olsalar da veya güvenli ortamlarda bulunsalar da, yine de bir ağacın dalında, en ufak bir esintiyle kopacak bir yaprak misali her an yaşamdan kopma durumundalar.
Acil ortamına dönersek, şahit olduğum sahneleri paylaşacağım:
Nice yüksek mevki, makamlarda bulunanlara veya şan-şöhret, zenginlik sahibi insanlara rastladım acillerde; emirleri demirden keskin, önlerinde, el pençe insanların duruşuna alışmış, yürürken yeri göğü titrettiklerini zanneden nice fanilere rastladım acilde, bir sedye üzerinde büzülmüş-süzülmüş bir haldeydiler!
Öylesine aciz, öylesine endişeli, öylesine korku içerisindeydiler ki, ufacık insanlar olmuşlardı, bir zamanlar kendilerini dev aynasında gören o büyük insanlar! Kimileri acılar içerisinde kıvranmakta, kimileri de, korku dolu gözlerle, herkesten, her şeyden medet umar bir haldeydiler!
Ne olursan ol, ister güçlü- zengin, ister zayıf-fakir, sadece bir süreliğine yeryüzünde bulunmak üzere var edilmiş bir fani olduğunu unutma!
Gün gelecek, zayıfta düşeceksin, hastalanacaksın ve bir gün göçüp gideceksin!
İşte o zayıf, hasta, güçsüz durumunda eğer yüreğin pişmanlıklarla dolarsa vay haline!
Ancak yaptığın iyilikler, güzel şeyler daha çoksa yaşamında; işte o zayıf, hasta halinde bile yüreğin ferah, yüzünde tebessüm olacaktır!