Yazarlar

Yıldırım’dan Yansımalar (1)

post-img
Yıldırım, Kadim Bursa’nın ilk yerleşim yeri. Dolayısıyla Şehrin dünya çapında meşhur birçok tarihi ve turistik eserleri bu ilçenin sınırları içerisinde yer almakta. Bağrında kurulduğu Uludağ’dan yansıyan renklerle de doğal güzellikler bakımından da oldukça zengin bir ilçemiz.  Ancak onlarca yıl Bursa’yı etkisi altına alan ve çarpık şehirleşmesine sebep olan yoğun göç akımlarından en çok etkilenen ilçemizde yine Yıldırım olmuş! İlçemizin o muhteşem tarihi yapıları, eski Bursa konakları hatta Ulu çınarları yıllarca çarpık şehirleşme yüzünden hep gözlerden uzak kuytularda, yanı başlarında hoyratça dikilmiş derme çatma beton binaların gölgelerinde küskün-mahzun kalmışlar. Fakat çok şükür ki, son yıllarda yapılan bu hataların iyi kötü farkına varılmış. Günümüzde artık tarihi eserlerimizin kıymeti iyice anlaşılmış olup, hem ecdadımıza saygı ve hem de şehirlerimize kültürel, sanatsal ve ekonomik katkıları sebebiyle artık yerel yönetimlerce de hassasiyet gösterilmekte. Yıldırım ilçemizde de, son dönemlerde tarihi eserlerimize ve tabi doğal güzelliklere karşı gereken önem ve özen gösterilmekte, bu gün İlçedeki tarihi eserlerin birçoğu, tüm haşmetleriyle gün yüzüne çıkarılmış bir vaziyetteler.    Amacımız bu güzide ilçemizi baştanbaşa gezerek, muhteşem tarihi eserlerini, harika doğasını, renkli folklorik birikimini, güzel insanlarını, ilginç ve özel yerleriyle beraber göze batan olumsuzlukları da fotoğraflamak, dilimiz döndüğünce de hikayelerini yansıtmak. Meşhur bir Fotoğraf sanatçısı olan Lewis Hine diyor ki, “Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım.” Aslında belki onlarca cümleyle ya da sayfalarca yazıyla anlatacak durumları bir fotoğraf karesi çoğu zaman daha net ve anlaşılır bir şekilde ortaya koymakta. Dolayısıyla bizde fotoğrafların yardımına başvuracağız. Daha fazla sözü uzatmadan gezi notlarımıza ve fotoğraflara dönelim. Gezimize, ilçemize de ismini veren Tarihimizdeki en kudretli Padişahlardan olan Yıldırım Beyazıd Han tarafından 1390-1400 yıllarında yaptırılmış olan Yıldırım Külliyesinden başladık.    Bursa ovasına hakim bir tepe üzerinde yer alan külliyede bu gün itibariyle, restorasyonları ve bakımları itinayla yapılarak dimdik ayakta olup halen varlığını sürdüren ve hizmet veren yapılar şunlardır; Külliyenin Ana Giriş Kapısı, Yıldırım Bayezıd Türbesi, Yıldırım Medresesi, Şadırvan, Yıldırım Bayezıd Camii, Yıldırım hamamı ve Külliyenin ikinci konumdaki kapısı. Tarihi kaynaklarda yer almalarına rağmen günümüze kadar ulaşamayanlar ise; Saray, Yıldırım İmareti, ve Su kemeri. Yıldırım Külliyesi, tarihçilere göre Osmanlı Devleti’nin mimarlık ve yapı alanındaki tarzını bir bütünlükle gözler önüne sermekte ve adeta, Osmanlı’nın beylikten devlete geçişinin bir göstergesidir. Yıldırım Camii ve Külliyesi Bölümleri Yıldırım Camii: Külliyenin ortasında yer almaktadır. Ters “T” planlı cami tipinin en güzel örneklerinden olan camide; ardı sıra yerleştirilmiş iki kubbe, etrafında küçük kubbeli eyvanlar ve eyvanların her iki yanında tekne tonozla örtülü bir oda yer almaktadır. Sadece kesme taşlarla kaplanan Yıldırım Camii’nin iki kubbesini ise mermerden yapılma gösterişli bir Bursa kemeri bağlar. Camide yer yer çini işlemeler ve mukarnas süslemeler yer almaktadır. 1855 yılındaki depremde minaresi yıkılan cami, 1963 yılında, binadan ayrık bir minare yapılmıştır. Yıldırım Medresesi: 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Erken dönem Osmanlı medreselerinin arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olan yapı, Osmanlı mimarisinde, önü kapalı ilk medresedir. 20 odanın yer aldığı medrese bahçesinde mermer bir şadırvan bulunmaktadır. Birçok kez onarım görmüş olan yapı, bugün dispanser olarak hizmet vermektedir. Darüşşifa: Yıldırım Camii’nin 250 metre doğusunda yer alan Darüşşifa, Osmanlı’nın ilk hastanesi olarak tarihe geçmiştir. Darüşşifanın avlusunun her iki yanında 10’ar adet oda yer almaktadır. Avlunun sonunda yer alan kubbeli salon ise muayene ve dinlenme yeri olarak kullanılmıştır. Doğudaki odaların altından geçen bir suyolu kanalı, Darüşşifanın kuzeydoğu köşesindeki odada yer alan tuvalete ulaşır. Bu kanalın, tuvalete gidemeyecek derecede rahatsız olan hastalar için yapıldığı düşünülmektedir. Darüşşifa 2001 yılında restorasyonu tamamlanarak, göz hastanesi olarak hizmet vermeye başlamıştır. Hamam ve Türbe: Türbe, Yıldırım Bayezid’in ölümünden sonra oğlu Süleyman Çelebi tarafından yaptırılmıştır. Türbenin önünde yer alan revak, sonraki yıllarda yapılan revaklı Osmanlı türbelerinin öncüsü olmuştur. Türbenin içerisinde Yıldırım Bayezid’in ve oğlu İsa Çelebi’nin sandukası yer almaktadır. Külliyenin hamamı ise küçük bir hamam olup tipik Osmanlı hamamlarının soğukluk, ılıklık ve sıcaklık planına göre inşa edilmiştir. Yıldırım külliyesi ziyaretinin ardından, külliyenin yakınlarında olan, Yıldırım Beyazıd Hanın eşi Devlet Hatun Türbesini yöneldik.   Devlet Hatun Türbesi Devlet Hatun; Annesi, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin oğlu Sultan Veled’in kızı Mutahhara Hâtûn; babası Germiyanoğlu Süleyman Şah'tır. 1381 yılında Yıldırım Bayezid'ile evlenmiştir. 1413'te vefat eden Devlet Hatun’un Türbesi, Yıldırım ilçesi Meydancık mahallesinde, İncirli caddesinin girişi civarlarında Hundu Kadın Sokakta bulunmaktadır. Şunu çok merak ettim; acaba Devlet Hatun neden Yıldırım Külliyesine defnedilmemiş? Yaptığım araştırmalarda bu sorunun cevabını bulamadım. Bursa hakkında çok değerli çalışmaları olan, Haber Türk televizyonunda yayınlanan “Bursa Kutsalları” adlı programda da izlediğim Zafer İhtiyar’a sosyal medya aracılığıyla konuyla ilgili bilgileri olup olmadığını sordum. Sağ olsun kısa sürede cevap verdi. İşte Zafer Beyin cevabı; “Bu konuda kesin bir bilgi yok. Lakin benim yorumum şu: Devlet Hatun 1413-14 yılında vefat etmiştir. Mezar taşında da yazdığı gibi Valide Sultan'dır. Çelebi Mehmet annesine yaptırdığı bu türbe ile Yeşil Külliyesi'nin yerini belirlemeye başlamıştır. Bu türbenin hemen yukarısına da Yeşil Külliyesi'ni yaptırdı. Bana göre bu Türbe Yeşil Külliyesi'nin bir parçasıdır. Nasıl Yıldırım Darüşşifası Yıldırım Camii'nden ayrık kaldıysa bu türbe de Yeşil Külliyesinden biraz ayrı düşmüştür.” Devlet Hatun Türbesi ziyaretiyle bu günlük tarihi eserler ziyaretimizi noktalayıp, Yıldırım’ın Yönetim Yerleşkesine yöneldik. İlçemizin en sevindirici özelliklerinden biriside Belediye ve Kaymakamlığın birbirlerine çok yakın konumda olmaları. Vatandaşlar ilçemizle ilgili hemen hemen tüm resmi işlemlerini bu yerleşke içerisinde rahatça gerçekleştirebilmekteler. Yıldırım Kaymakamı Mehmet Aydın   Buraya gittiğimizde mesai sona ermek üzereydi. Önceden randevumuz olmamasına rağmen Kaymakamlık makamına yöneldik, Kaymakamımızla görüşmek arzusundaydık. Özel kaleme arzumuzu ilettik, isteğimiz kabul edildi. Bu ilk tanışma ziyaretinde kısacıkta olsa sohbet etme imkanı oldu. Kaymakamımız Doğu ve Güneydoğu il ve ilçelerinde uzun süre Kaymakam-Vali Yardımcılığı gibi görevler yaptıktan sonra ilçemize atanmış. Bu kısa ziyaret esnasında Kaymakamımız hakkında oluşan ilk intiba mı da belirtmek istiyorum; alışılmış, soğuk bürokrat resmiyetinden uzak, aslında biraz sıra dışı, daha önce görüştüğün, yakın bir tanıdık gibi. Güler yüzlü, ortama hakim ve bilge bir insan. Sohbet sırasında Kaymakam Beyin anlattıklarından, bir manşet ya da yazı başlığı gibi aklımda kalan iki cümleyle ziyaretimizle ilgili notlarımı sonlandırmak istiyorum; “Adalet, birlik olmamızın temel kuralıdır. / Fikirler ve iyi uygulamalar kurumlaştırılmadıkça bir işe yaramaz.” Yazı dizimizin ilerleyen bölümlerinde hem Kaymakamımızı tekrar ziyaret etmek hem de Belediye Başkanımızla görüşerek İlçemiz hakkında söyleşiler yapmak arzusundayız. Bir Şirin Mahalle; 152 Evler   152 evler, beton deryası ortasında bir “huzur adası” ya da beton bloklar arasında, çok güzel düzenlenmiş bir havalandırma alanı gibi! Yeşil Yayla Caddesinin o bunaltıcı trafiğinden usanıp, can havliyle kendimi iniş aşağı ara sokaklara attım. Fakat yağmurdan kaçarken doluya tutulmak misali, kaçtığım bu sokaklar daha da beterdi! Şekilsiz şemailsiz beton binaların arasında, daracık sokaklarda biranda kendimi çıkışı olmayan bir labirente girmiş gibi hissetim. Bu labirent içerisinde, bir sağa-bir sola-sonra aşağıya birkaç sokak dolaştıktan sonra çok şükür ki biranda yolum bir aydınlığa-ferahlığa çıktı. Denize düşmüş umutsuzca çırpınan bir kazazedeyi, dalgaların kıyıya atması gibi, 152 evlere çıkınca işte öyle sevindim! 152 evler, genellikle tek katlı, arada tek tük iki katlı şirin evleriyle, önlerinde küçücük çiçekli bahçeleri, geniş sokakları, yeşil alanları ve çocuk parklarıyla bir huzur ortamı! Bir yanında Bursa Teknik Üniversitesinin Yıldırım Yerleşkesi, onun bitişiğinde Aile Hekimliği ve Muhtarlık ofisinin olduğu çok hoş bir yapı ve çevresinde eczaneleri. Diğer tarafında iki zarif minaresiyle Mehmet Akif Camii ve cami önünde çay bahçesi, kütüphanesi. Caminin hemen yanı başında ilköğretim okulu. Ana caddelere ve toplu ulaşım araçlarına oldukça yakın. Şimdi okuyucuların aklından, burada satmayı düşündüğüm evim veya arsam olduğu düşüncesi geçecektir! Keşke olsaydı, ancak maalesef bir dikili taşım bile yok yeryüzünde. Bu alanda tam 152 adet ev bulunmakta. 1970’lerde Merinos çalışanları için yapılmış. Hayret ettim nasıl ki, mütahitler buraya el atmamışlar. Ancak hayretim uzun sürmedi; bu evlerden birinde oturan bir vatandaşla evinin önünde ayaküstü sohbet etme imkanı buldum. Evler hakkındaki ilk sorularım karşısında mahalle sakinlerinden beyefendi biraz tedirgin oldu ve çekinerek cevaplar verdi. Ben sadece hoşuma gittiği için soruyorum açıklamasını yaptıktan sonra daha rahat konuştuk ve evinin içini de gezdirdi. Tedirginliğinin sebebini de açıkladı; burayla ilgilide kentsel dönüşüm söylentileri varmış! Umarım bu şirin evleri de beton bloklara kaptırmazlar. Aslında mahalle muhtarıyla görüşüp daha detaylı bilgiler almak arzusundaydım, maalesef muhtar yerinde değildi, telefonu yazıyordu faka hafta sonu rahatsız etmek istemedim. Evet, yerel yönetimlerin en önemli vazifelerden biriside, artan nüfus artışı karşısında hasıl olan konut ihtiyacına yönelik planlamalar yapmak. Bursa gibi metropol bir şehirde bu ihtiyaca yönelik çalışmalarda oldukça zor ancak yine de kentsel dönüşümde daha dikkatli olunmalı. Tarihi-kültürel özellikleri olan binalar gibi hem görsel yönden hem de kullanım açısından güzel olan yerleri ziyan etmemek lazım. Şehrin orta yerinde o kadar sıkıntılı yerler var ki; eskimiş beton binalar, derme-çatma, hantal görünümleriyle görsel kirlilik oluşturmakla beraber, kapladıkları alana göre işlevleri de oldukça düşük. Maliyeti ağırda olsa, çevreye ve şehre sıkıntılar oluşturan bu yapılar kaldırılmalı ve bunlardan açılan alanlar konut ihtiyacına göre planlanmalı.

Diğer Haberler