Yazarlar

12 Eylül’e bir adım kala

post-img
Kardeşim Şahin hediye etmişti, Yapı Kredi Yayınları tarafından Cumhuriyet’in 75’nci yılı anısına çıkarılan 3 ciltlik bir tarih ansiklopedisi var. O sıra 75 yaşına basan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yaşanmış tüm önemli olaylar dönemin gazetelerinden derlenerek kitaplaştırılmış. Ve bu sayede de ortaya müthiş bir genel kültür albümü çıkmış. Dün elim oraya gitti. Şöyle bir gezindim sayfaları arasında. Ne demişler? Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür. Ve indeks bölümünün 1980 senesi 3 Temmuz’uyla, devam eden günlerin arasında sıkışıp kaldım: Çorum’da 3 kişi daha öldürülmüş olarak bulundu. Ordu, Aybastı’daki çatışmada 3 kişi öldü. Anayasa Mahkemesi TCK’nın 163’ncü maddesine ilişkin iptal istemini reddetti. 4 Temmuz:   Olayların büyüdüğü Çorum’da 5 kişi öldürüldü, kentte sokağa çıkma yasağı ilan edildi. 5 Temmuz:   Çorum’da olaylar sürerken ölü sayısının 20’ye yükseldiği kentten göçün başladığı bildirildi. TBMM Cumhurbaşkanı seçemeden tatile girdi. 7 Temmuz:   İstanbul’daki çatışmalarda 1’i komiser 9 kişi öldü. 8 Temmuz:   Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren ile kuvvet komutanları Çorum’a gitti. 9 Temmuz:   Demokrat Gazetesi’nin Ankara’ya sokulması sıkı yönetimce yasaklandı. 10 Temmuz:   Fatsa’nın asker birliklerce sarıldığı bildirildi. 11 Temmuz:   Fatsa’da nokta operasyonu yapıldı. Belediye başkanı da dahil 300 kişi göz altına alındı. 13 Temmuz:   Helikopterle Ağrı’ya gelen 2 İranlı general sığınma hakkı istedi. 14 Temmuz:   İstanbul, Kartal’da bir hava astsubayı öldürüldü. 15 Temmuz:   CHP İstanbul Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu öldürüldü. MGK olağanüstü hal ve DGM yasalarının çıkarılmasını istedi. 17 Temmuz:   Ankara’da MİT mensubu Ebumüslüm Kocaay öldürüldü. 18 Temmuz:   Fatsa Belediye Başkanı Fikri Sönmez tutuklandı. 19 Temmuz:   12 Mart döneminin başbakanı Nihat Erim İstanbul’da öldürüldü. 20 Temmuz:   Kenan Evren “Hainlerin cezası yakında verilecek” dedi. 21 Temmuz:   Mustafa Gülcügil içişleri bakanlığından istifa etti. 22 Temmuz:   Maden İş Genel Başkanı Kemal Türkler, İstanbul’da öldürüldü. 23 Temmuz:   Kemal Türkler’in öldürülmesini protesto eden DİSK’li işçiler tüm yurtta üretimi durdurdu. 24 Temmuz:   Cumhurbaşkanı vekili Çağlayangil’in daveti üzerine Ecevit ve Demirel, Çankaya’da görüştü. 27 Temmuz:   Balgat katliamı nedeniyle haklarında idam kararı verilen Mustafa Pehlivanoğlu ile İsa Armağan, Mamak’taki askeri cezaevinden firar ettiler. 29 Temmuz:   MSP, Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen hakkında gensoru önergesi verdi. 30 Temmuz:    Eski MİT mensubu Sabri Sarıel İstanbul’da öldürüldü. 31 Temmuz:   Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği İdari Ataşesi Galip Özmen ile kızı Neslihan, Atina’daki silahlı saldırı sonucu öldürüldü; ataşenin eşi Sevil Özmen ağır yaralandı. 1 Ağustos:   10 ilde 24 kişi öldürüldü. 4 Ağustos:   Çeşitli illerde 19 kişi öldürüldü. Adana Cezaevi’nden 22 sol tutuklunun kaçtığı belirlendi. İçişleri bakanlığına Orhan Eren getirildi. 5 Ağustos:   Fransa’da Türkiye’nin Lyon Konsolosluğunu basan silahlı kişiler 4 kişiyi yaraladı. 8 Ağustos:   Kahramanmaraş katliamı davası Adana’da sonuçlandı; 22 sanık ölüm cezasına çarptırıldı. Sağlık personeli özlük hakları için yurt çapında 1 günlüğüne iş bıraktı. 15 Ağustos:   MSP erken seçim önergesi verdi. CHP yönetimi erken seçime karşı olduklarını açıkladı. 17 Ağustos:   İstanbul’da boğularak öldürülmüş 2 gencin cesedi çuval içinde bulundu. 18 Ağustos:   Mamak’tan kaçan idam hükümlüsü Mustafa Pehlivanoğlu, Kütahya’da yakalandı. Sıkıyönetim 20 ilde 2 ay daha uzatıldı. 19 Ağustos:   FKÖ temsilcisi Abu Firas’a, Ankara’da İsrail ajanlarınca suikast girişiminde bulunulduğu öne sürüldü. 22 Ağustos:   Köy YSE-İş genel başkanı Ankara’da öldürüldü. 23 Ağustos:   İstanbul’da, 1-20 Ağustos tarihleri arasında 301 kişinin gözaltına alındığı açıklandı. 25 Ağustos:   İstanbul Tarabya’da karakol bombalandı, 1 polis öldü. 28 Ağustos:   Ankara Sıkıyönetim Mahkemesi MHP hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusu yaptı. MSP’nin, Dışişleri Bakanı Erkmen hakkındaki gensorusu meclis gündemine alındı. İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasını protesto eden Türkiye, buradaki başkonsolosluğunu kapatma kararı aldı. 29 Ağustos:   Genel Kurmay Başkanı Kenan Evren sıkıyönetimin kaldırılmasını istedi. 1 Eylül:   Çeşitli kentlerde aralarında CHP Zile ilçe başkanının da bulunduğu 19 kişi öldürüldü. 2 Eylül:   Çeşitli kentlerde 23 kişi öldürüldü. 4 Eylül:   Konya Cezaevi’ni basan silahlı kişiler 7 sağ görüşlü kişiyi kaçırdı. 5 Eylül:   Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen meclisteki oylamada güvensizlik oylarıyla düşürüldü. 6 Eylül:   Petrol İş Sendikası’nın kongresinde konuşan Ecevit işçilere “tribünlerden sahaya ininiz” dedi. MSP’nin Konya’daki “Kudüs mitinginde” yeşil bayrak açıldı, şeriat isteminin dile getirildiği sloganlar atıldı. Adana’da, Sabancı işletmelerindeki 8 bin işçi direnişe başladı. 8 Eylül:   Cumhuriyet Başsavcılığı, Konya mitingi nedeniyle MSP hakkında soruşturma başlattı. CHP’nin 32 sol kanat parlamenteri, genel merkezi sağcılıkla suçlayan bir muhtıra yayımladı. 11 Eylül:   İstanbul’un çeşitli semtlerine 100’e yakın bombalı pankart asıldı. Trakya’daki, NATO manevralarını protesto eden “Dev Sol” imzalı pankartların imhası sırasında biri ağır, 5 polis yaralandı. 12 Eylül:   Ordu ülke yönetimine el koydu. Parlamento feshedildi, dokunulmazlıklar kaldırıldı, siyasi faaliyetler durduruldu, tüm yurtta sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edildi. ……………. Evet, 12 Eylül demokrasiye de darbe vuran ağır bir darbeydi. Pek çok insan uzun süre işkencelerden geçirildi. Derin devletin organize ettiği katliamlarla darbeye zemin hazırlandı. Batı’nın ve yerli sermayenin ekonomik çıkarları bu darbe sayesinde korunabildi. Haberi aldıkları vakit Amerika’dakiler “bizim çocuklar başardı” dediler. Sendikal haklar, Anayasal özgürlükler o dönemde budanıp yok edildi. Tüm bunların hepsi doğru, tamam da… Nasrettin Hoca’nın fıkrasında dediği gibi, “hırsızın hiç mi kabahati yok?” Peki, 12 Eylül darbesi yapılmasaydı eğer ne olacaktı? Siyasi partiler birbirleriyle anlaşabilecekler miydi? Her gün neredeyse her iki taraftan 20-30 gencin katledildiği cinayetler duracak mıydı? Bu soruların yanıtı “hayır”dır. Ne partiler anlaşabilecek, ne de akan kan duracaktı. Bu gün yaşayan pek çok insan aramızda olmayacaktı. ASALA terörü hiç bitmeyecek, pek çok yetişmiş değerli parlamenterimiz Ermeni katillerin kurşunlarıyla hayatlarını kaybedecekti. Her şeyin bir bedeli var. Bu bedeli de o dönem elin taşın altına koyan nesil fazlasıyla ödedi ne yazık ki.  

Diğer Haberler