(SAHNE BİR: Hane halkı evde oturmuş sohbet ederken bir yandan televizyonda “Camdan Bakan Orospu Kız” dizisini izlemeyi, diğer yandan da kaşıkla şıkır şıkır karıştırarak tarçın çayı içmeyi sürdürmektedir. Ortalık adeta lohusa şerbeti gibi kokmaktadır şu günlerde. Fonda “Sordum Sarı Çiçeğe annen baban var mıdır” parçası çalar. Kendine oturacak koltuk bulamayanlar yere, Altıya sekiz ölçülerindeki Isparta halısının üstüne sıkışamayanlarsa ayakta kapının arkasına doluşmuştur. Etrafa bir hüzün havası hakimdir.)
Evin büyük oğlu Said Necmettin Can Habeşi sorar:
-Biz şimdi yeniden belediye başkanı olamadık mı buba?
“Olamadık yavrım. Ben de olamadım, sen de olamadın, anan da olamadı, yengenler hatta, O’nun kılkuyruk kocası “Titrek Kemal” de boşa düştü bu sefer. Oysa özel kalemde işe alıp, memur yapmıştık kara öküzü! Bak taziyeye bile gelmemiş pis Titrek. Belli ki yine kahvede yanık oynuyor hala hiç utanmadan. Hazreti başkanımız aday göstermedi bizi. Mahfolduk evladım. Halbuki değil dört, 14 kez aday yapılmalıydık biz. Bu necip halkımız benim engin birikiminden istifade etmeliydi. Şimdi ben ne yapıcam yavrım? Cami cami dolaşıp öğle namazlarından sonra kuzu söğüş, ikindi vakti de kerhane tatlısı mı yiyecem necip milletimle tekrar kucaklaşmak için durmadan beş sene boyunca?..”
-Desene bizim belediye kesesinden alınan son model BMW’yle, şoför İsmail de gitti buba! Yolda görse tanımaz artık beni i-bi-ni!
“Getti yavrım getti. Jeep’ten sonra anana aldığımız son model Audi 8 de gitti. Yıllardır bedava oturduğumuz lojmanı silip süpüren Sidikli Şadiye’yle, Donu Düşük Asiye de terk ettiler bizi!
-Küçük kardeşim Hira Nur bundan böyle okula makam arabasıyla gidemeyecek. Evin alışverişini de BİM’den yapıcaz bıbıcım!
“Sahi sen paraları sıfırladın mı len?”
-Bende ne para olacak ki bıbıcım? Senin sünnetinden kalan üç-beş bebek altını vardı hepsi o kadar! Onları da ninem harçlık olsun diye askere giderken sana verdiydi zaten.
“Şşş! Açık etme! Paraları diyorum, paraları?..”
-Haa onları eniştem Titrek Kemal’in Dürdane’deki egzos ardiyesine koyduk. Kalanı bodrumda duruyor. Bir kısmını fare kemirmiş. Yıllardır söylüyorum sana “eve kedi alalım, yazık olur Sam amcaya” diye!
“Sus oğlum! Yerin kedisi vardır. Daha geçen gün 15 milyon kopardık benzin istasyonu ruhsatı için, hayır işleri adına harcamak üzere Kocagöbek Kamil’den!.. Hatta Bursa Büyükşehir Belediye Genel Sekreterliğinden de 3 tane giriş-çıkış hakkı verildiydi Osuruklu Kamil’e!..”
-Valla baba yan komşu belediye başkanı asansör bakım işlerini bile tek firmaya vermiş. İşe yeni aldıkları personelden dahi avanta topluyorlarmış inanabiliyor musun?..”
“Sus oğlum sus, yerin asansörü vardır!.. N’erden çıktı şu Fetö Metö dalgaları? Halbuki ne güzel kurmuştuk dümenimizi. Umreye diye Puket Adalarına gidiyor, Hacer-ül Esvet’i öpeceğiz diye bir muta nikahıyla “Selime El Rubai Mezdeke’yi” gıdıklayıp dönüyorduk mukaddes topraklardan! Sus! Anan duymasın gebertirim seni. Alırım bütün kredi kartlarını elinden ona göre!..”
-Halbuki sen dünyanın en büyük şeyini yapmıştın makamdayken. Neyini yapmıştın bıbıcım? Şöyle kocaman bir şeydi. Direk miydi, kubbe miydi işte böyle bir şey.
“Neyini yapmıştım ki acaba? Senin gibi koca bir hıyarı yapmışım ya anandan! O bile yeter bu necip millete hizmet etmek için! Lodos kırdı belimizi! Ah ben bu bu Feto’nun şeyini şeyedeyim şeyinden valllahi lakin, estaünzibillah küfre gider gühaha gireriz. Öte dünyada Allah bizden hesap sorar!” Halbuki demiştim belediyenin “Basın Halkla İlişkiler” bilmem nesine, “billboardlara hazreti başkanımızla serçe parmaklarımızla el ele tutuşmuş resmimizi hazırlatıp koyun; şöyle yanımda eli böğrümde olsun. Hatta hamamda göbek taşında ben zat-ı muhteremlerini keselerken de olur” deye! Bak, komşu belediyenin başkanı birlikte mücver yaparlarken Edibe hanımla resmini hazırlatmış Fotoşoptan, sırf bu yüzden O’nu 9’ncu kez aday yaptılar bu memlekette. Ne demişler, ballı böceğin arısı, hazreti liderimizin mübarek karısı! Kafama sıçayım ben!.. Şimdi memlekette ne kadar iti köpeği varsa dağ başına toplamış, “Hayvan Barınağı yapıyorum” diye hava atıyor Ankara’ya. Ulan oraya insan bağlasan durmaz be!.. Biz dünyanın en büyük “kent meydanını” yaptık, iki davul çalıp, göbek atmak nasip olmadı yeminle.”
-Paranın geri kalanıyla Down Town’dan üç beş daireyle, beş-on dükkan alalım mı bıbıcım, çok hayra gireriz vallahi? Hem ben de ilaveten 3-5 komisyonumu alırım bu arada!
“Olmaz yavrım, Emin’in procesiyle, Sertaç’ın biloklarından seçelim; hatırları kalır!.. O kadar hayır işine vesile oldular geçmişte. Halbuki görevi bıraktığımızda bir evimiz bile yoktu anasını satıyım.”
“Nasıl yoktu ya? Sonra Dobruca’da uzun kulaklı Merzifon eşeği gibi 4 tane manda kasa villa yapmadık mı biz?”
“Sus oğlum sus! Villanın kulağı vardır! Onlar ev değil ki, villa villa! Hem ekmek-poğaça işlerinin filan başına koyduğum Sümsük Zeki’nin karısı Kara Tülay bile oralarda villada otururken benim gidip de çadır kuracak halim yoktu dey mi?”
SAHNE 2, CHP Genel Merkezinin önü:
(Dışarıda, “Her Şey Çok Güzel Olacak” sloganı eşliğinde “İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar” sesleri duyulmakta. Sırtındaki montun arkasında fosforlu çıkartmalarla çeşitli belediyelerin isimleri yazılı çöpçülerinin umut dolu sevinç gözyaşları birbirlerine karışmaktadır. Kemal Kılıçdaroğlu’nu PTT Kargo’yla havuzlu villasına geri göndermişler, O’nun da son model makam arabasını almışlardır elinden. Halbuki “Haramilerin Saltanatını Yıkaceyiz” derken kendisi yıkılıp gitmiş, evde ıspanaklı börek açıp Ulus Meydanı’nda satmaya başlamıştır artık. Yan tarafta bir gurup Bursalı ayaküstü sohbet etmekte, kimi belediye başkanlığı hayalleri kurarken kimi yardımcılığa razı, kimi de bir meclis üyeliği kaparak, düşük donunu göbeğinin üzerine çekme peşindedir. İmar komisyonundan bir üyelik koparsalar bina başına en az 1 milyon lira para… Küba’ya gidilip yaşı küçük kızların baldırlarında ne purolar sardırılır bu paralarla be! Üstelik hanıma son model jip, oğlana I Phone 15 modelinden bir tane bip!.. Makam arabaları, şoförler, benzin, her türlü gider bedava. Tüm bunlar için Atatürk’ün gençlik yıllarına ait havalara bakan resimleriyle birlikte broşürler, billboardlar hazırlatılmış; yaşlı, gözaltları rakıdan torba torba olmuş suretlerini hiç kimse hatırlamaz olmuştur rahmetlinin. Atatürk pazarlamak hala iyi para getirmektedir. Atatürklü fincanlar, masa örtüleri, kalpaklar yok satmaktadır şu günlerde.
-Len Hayırsız Hayri (Türkyılmaz), hala mı adaysın sen buralarda? Bıkmadın mı hiçbir şey yapamamaktan yıllardır?
“Tam 10 yıldır kum tepesinin üzerine kum kum tepe kuruyoruz ya nankör rakip aday! Hem Cumhuriyet Bayramının 100’ncü yılında özel lüks Mercedes makam minibüsümle yürüyüş yapmadık mı? Hizmet değil mi bunlar, kıskanç herif?!. Kestel’in ilçe başkanı bizim baldız, Mudanya Belediyesi’nin lideri yengeniz Gülbahar insan değil adeta bir yıldız! Yıllardır bando çaldırıyoruz, mehter mi öttüreydik sürekli? Güzel günler göreceğiz çocuklar, mavilikleri balkon demirlerindeki iplere sereceğiz.”
Erol Gülmez: Fırk Fırk! Nilüfer’de Turgay Erdem’den yeniden belediye başkanı olmaz; Özgür Şahin tepede bulunmalı; fırk fırk, hem siyaset tecrübesi de var fırk fırk! “imardan sorumlu” Yardımcısı da Sefa Yılmaz olmalı. Ben de imar komisyonundan hop, ver elini kardeş şehir Bulgaristan Filibe!.. Mudanya'da Hayırsız Hayri artık kumsalda kutu bira içmeye başlayınca alırız Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nu da hukuk işlerinin Nilüfer’de taşına; bundan gerisi artık küllüm ivedilikle dostlar başına!.. Fırk fırk! Basını bizim Yusuf takip eder fırk fırk, Veli Ağbaba da Ankara’da durmadan zeytin yer!..
Nebiş: Kim var sizin desteğiniz be lan? Ablanız hayırlısıyla dinlensin biraz villasında, seçimden sonra belediye başkan yardımcısı! Hayri zaten hayırsız, Erol hiç gülmez, İsmet desen kısmetsiz!.. Ne varsa “ekmekte” var; ekeceksin ki dikeceksin!.. Sadece Özgür Özel değil, Ekinci Ailesi de benim arkamda. Ardınızdaki bir tek ahı gitmiş vahı kalmış Yeni Mahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’a mı güveniyorsunuz siz bakiim? Hepinizi oyarım, hiç bakmam gözünüze koyarım!
Erol Gülmez: Fırk fırk! Ben O’nun oğlu Bülent Yaşar’ı, Fadıllı Köyü’ndeki dedemin değirmeninde çoktan kafaladım Nebişciğim!.. Kerevit ve yayın balığı eşliğinde kurulan sofralar bol bol Atatürklü Kulüp rakılarıyla süslenince Bülent her Cuma akşamı söz veriyor, “Eğer Babama söyleyip, Özgür ya da Sefa’yı Nilüfer’e belediye başkanı yapmazsam gazoz kapağı olayım” diye! Fırk fırk! Bizim iş tamamdır fırk fırk!.. Her hafta yemek yediğimiz, sıkışınca da dere kenarına işediğimiz eski değirmen var ya? Hani CHP’den tanıdığım tombul bir kızın camlarını taşlayıp, duvarlarını yıktığı, sonra da bir gece vakti jandarmalık olduğumuz bir harabe var ya… İşte meşhur değirmenimiz orası. Hala haftada bir un öğütüyoruz içinde. Beyazından. Ne değirmenmiş be! “Değirmen of Fadıllı” (İngilizcesi oluyor.) (Güney Sotho’da: Leloala la Fadıllı)
SAHNE 3 (ŞİPİDİK TERLİKLİ GAZETECİ KIZIN ODASI):
Paranın armuduna koyuyorum necedir sayın seyirciler. Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem’in Dağyenice Gölü’nün kıyısındaki villasını yaza yaza yıktırdım sonunda biliyorsunuz. Kuzu dişli sevimli damadın üstüne yapılan bu villa ne ki birileri için? “En iyisi susmak” dedim, “sus” dediler paraları kapınca da artık… Oysa her yer kaçak inşaat. Kaçak yapmayanı dövüyorlar dağda bayırda. Bana ne artık canım bu işlerden. Biraz da Murat Dindoruk’la, Yaman Kaya uğraşsın kaçak göçek işlerle. Nasıl sıfırlayacağım ben bu paraları şimdi? En son dolara çevirip yastığa doldurdum da, bizimkisi işgillendi kraker mi saklıyor içinde geceleri gizli gizli yemek için acaba diye? O’na hiç güvenemiyorum, küllüm sıfırlayıveriyor anacım? Üstüne yapamam, zaten o da hiçbir şeyini benim üstüme yapamıyor. Karşı balkondaki valideme versem “Ölünce beni törenle gömmeyin, doğaya bırakın, salın beni, salın beni” deyip kendine hatıra ormanı yaptıracak!.. Her belediyeden güzel para topluyorum vallahi! Biraderim de yok ki üstüne yapayım! Ece’ye bıraksam, taş üstünde taş bırakırsa namerdim!.. Zaten “dağ sezonu” da açıldı. “En iyisi” dedim kendi kendime, “Kapalıçarşı’dan işlenmemiş plaka altın alıp, beş kiloluk salça kavanozlarının içine saklamak.” Onları da eve temizliğe gelen “Hatça Recep’in kardeşi Zeliha” yürütür diye çok korkuyorum valllahi!.. Bunlar zaten ailece yürütmeye meyilli. Acaba yeni yılda faturalara ne kadar zam yaparlar dersiniz? Sahi, niye sustum ben ya? Kurumuş dut mu yedim ne? Akşama içli köfte yapayım bari. Ya içinden çeyrek altınlar çıkarsa tuzluğa sakladığım, Allah korusun! En iyisi Şehrizar Konakları’ndan 4 tane daire almak! Nalet olsun, zaten sıfırlayamadım paraları. Bi benimkiler kaldı, bi de benimkiler!
SAHNE 4 (ANLATICININ ANLATILARI)
Onca parti gördüm, göremedim adayları arasında bir biriyle fark.
Hepsi yedikten sonra günde 12 kez yellenip çıkarıyorlar şu sesi düzenli olarak: “gark”!..
Villa seviyor bunlar oldum olası
Rafa kaldırılmayı bilmiyorlar, her taraf ağzına kadar mani dolu çamaşır deterjanı kovası.
Cennete gidebilmek adına sürekli yerler her naneyi
Tırtıklamak için kollayıp dururlar yeni yapılan her haneyi
İzmir’in dağlarında çiçekler açar,
Kapılarını açık unutsa Ak Parti yönetimi, CHP’lilerin biri kalmaz, hepsi oraya kaçar!
Gürsu Belediye Başkanını vurdular, Hikmet Şahin’i vurdular, Faruk Çelik’i bile vurdular,
Sonra Anıtkabir’e gidip Mustafa Kemal’in karşısında hiç utanmadan saygı durdular!
“İyi olmak” yetmiyor memleketi iyi idare etmek için,
Ya birahanen, ya lokantan, ya uçağın ya da otelin olacak acaba niçin?
Avantayla dönüyor buralarda hala her şey,
Neyzen Tefik anlatıyor durumu, çaldığı zurna değil ney:
Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler;
Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus! dediler...
Künyeni almak için, partiye ettim telefon:
Bizdeki kayda göre, şimdi o mebus dediler! .