Ben bu gün de size Macit’ten söz edeyim bari.
Nam-ı diğer Rot Macit.
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin vefa ve dayanışma duygusuna güzel bir örnektir Macit.
Rot Steward’a benzerliğinden ötürü ki kendisi ısrarla kendisinin ona değil, Rot Steward’ın kendisine benzediğini ifade etmektedir!..
Rot Macit diye anılır kentimizde.
Ve sokakta vatandaşa sorun, anket yapın Rot Steward’ı tanıyan çıkmaz ama Rot Macit marka insanlarından biridir bu kentin.
Berber Behzat, rahmetli Malafa Salih, Rot Macit, Hazım Adanur gibi kişilikler Bursa’nın belleğinde yerini almış sıra dışı insanlardır.
Rot Macit dansçıdır.
Babasının yazdırdığı imam hatip lisesinde dersleri kırıp o vakitler Kırcı Otel’in altında bulunan Acar Disko’ya dans etmeye kaçarmış Macit.
Daha sonra Tolga Han’la çalışırlar.
Macit, belediye adına Mahfel’in müdürlüğünü yapıyor.
En son uğradığımda aman bir sohbet pir sohbet.
Giyimine, kılık kıyafetine her zaman özen gösterip önem veren Macit, beyaz bir pantolon, beyaz yelek ve beyaz gömlekten oluşan o günkü kostümünü nane yeşili ve limon sarısı karışımı kravatıyla taçlandırıp, etrafa ışık saçıyordu yine.
Macit Arnavut.
Ailece 1948’de Kosova’dan göç etmişler.
Macit’in annesi Nadire (Tunalı) teyzenin de kulaklarını çınlattık.
“İlk geldiğimiz yıllarda” diyor, “annem Türkçe’yi fazla bilemiyor tabii…
Gidiyor pazara…
Patatesçinin önünde duruyor:
“Çocugum, kaç paradır bu kumpir? (patates)
Onbeş kuruş teyzeciğim yanıtını veriyor pazarcı…
Bizim valide tutturmasın mı 25 kuruşa vermezsen almam diye!..
En sonunda güç bela ikna ediyorlar 25 kuruşun, 15 kuruştan daha fazla olduğuna!”
Nadire teyze yine gitmiş bakkala…
“Çocugum, hani ekmeğin üstüne bıçakla sürüyorlar ya ondan veresin bana?”
-Sana mı teyze?
“Yok be çocugum, bana değil evdeki masımlara!”
Rot Macit’te muhabbet biter mi?
“Bizim Arnavutlardan Dayko Ramazan vardı” diye sürdürdü konuşmasını:
Bu Dayko Ramazan uzun bi aradan sonra Aroma Fabrikası’nın kazan dairesinde iş buluyor.
Kosova’dan Bursa’ya ziyarete gelen kardeşi de yanına uğrayıp, hal hatır soruyor.
“A Ramazan ne yapaysın burda büle more?”
“Ne yapayım” diyor, “Allah bereket versin. Bulduk Aroma’nın kazan dairesinde bir iş çalışıyoruz işte.”
Gel zaman git zaman Dayko Ramazan’ın kardeşi Kosova’ya geri dönüyor ve oğlunun sünnet cemiyeti yaklaşıyor.
Oğlu Sülo’ya diyor ki Dayko Ramazan’ın kardeşi, “Aco’ya” (Amcaya) diyor "mektup yazalım Sülo, düğüne davetiye gönderelim".
-A be buba adrese yok, nasıl günderecez?
Adam şöyle bir düşünüyor…
Yaz diyor zarfın üzerine: “Aroma Kazan Dayko Ramazan Bursa/Türkiye”
Meğerse Arnavutların adres tarifleri pek meşhurmuş.
Yine Zafer Halk Dansları ekibinde “Aga Sülo” lakaplı biri varmış davul çalan.
Bu Aga Sülo yurt dışında gidilen folklor festivallerinden birinde bir hatunla tanışıyor ama mektuplaşmak için de adres vermeyi unutuyor.
Daha sonra o kente giden bir arkadaşıyla ilk mektubu elden yolluyor.
Zarfın üzerine yazdığı kendi adresi aynen şöyledir:
Aga Sülo (Süleyman Onbaşi) Zafer Male, Numre 8, evin önünde akasya ağacı Bursa/Türkiye
Şimdi sıra Aga Rüstem’de:
Aga Rüstem çevirmeli telefonlarla tüpçüyü arıyor:
-A be isteyem süleyem bi şey?
Buyur amca diyor karşıdaki.
“Ben” diyor, "Aga Rüstem, bize getiresin bi tup?"
Ve tak diye telefonu kapatıyor.
Nice sonra yine arıyor:
“Çocugum nerde kaldı bu tup?”
“Ee adres vermedin ki be amca” diyor karşıdaki.
-Bak be çocugum, adrese şöyle:
Bakkal Salih Çüşede, numre kapı üstü 9, er yer asfalt! (Kosova’da köyde her yer çamur çünkü!) Zafer Male
Ama yaşanmış bir olay daha var ki Bursa’da, onu da anlatmadan geçemeyeceğim:
Yine Arnavut’un biri Ankara asfaltı üstünde bir taksiye el eder.
Şoföre “More” der, “üzlemişim Kemalpaşa’yı çok, bi göreyim onu.”
Şoför sevinir, “ballı müşteri bu “ diye düşünüp İzmir yoluna yönelir.
“A be more nereye gidiysin” der Arnavut.
-Kemalpaşa’ya?
“Yanlış gidiysin, hani var ya eykel önü Mustafa Kemal Paşa.
Ben onu üzledim çok!”
Mustafa Kemal Paşa’yı bu günlerde pek çok kişi özlüyor sevgili Yeni Marmara okurları.
Siz de özlemediniz mi?