Yazarlar

Avukatlar çok kötü sınav veriyorlar!

post-img
Bu sıcak Ağustos ayında dağ bayır gezerek yaz günü grip olmayı başarabilen ender insanlardan biriyim her halde!   İki gündür resmen kırılıp dökülüyorum.   Sağ olsun çok uzun zamandır davet edip duruyordu Soğukpınar Muhtarı, Doğruyol Partisi Osmangazi İlçe Eski Başkanı Mehmet Şirin.   Gazetemizin yönetim Kurulu Başkanı Orhan Efe ve bir grup arkadaşla birlikte bizi yine Soğukpınar’da öylesine gönülden ağırladı ki Mehmet Şirin, yanan ateşin ve dostluğun sıcaklığından o gece aslında havanın ne kadar sertleştiğini anlayamadım herhalde.   Dağ yöresi “turizmle” kalkınır ancak, derme çatma tesislerle değil, insanlar hala bunu anlayabilmiş değiller ne yazık ki.   Mehmet Şirin de “beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar” diye düşünenlerden.   Uzun zaman önce döndüğü Soğukpınar’da bir yandan muhtarlık yapıp komşularına hizmet ederken, diğer yandan da orada kurduğu şimdilik 6 odalı bir konaklama tesisinde turizmle uğraşıyor.   Yazarınızın artık pek kalmamış saçına veya sakalına olduğu gibi aklar düşmüş Şirin’in “Şirin Baba” gibi gülümseyen yüzüne ama bunun haricinde çehresi Ramazan davulu gibi gergin, bedeni bir atlet kadar çevik ve kaslı Şirin’in.   Uludağ’ın oksijeni ve suyu çok yaramış Mehmet Şirin’e, tabii bir de kekikle beslenen kuzularının lezzetini de es geçmemek gerek.   Gecenin konularından biri elbette Bursa’daki, FETO göz altılarıydı.   Bursa Barosu’na bağlı “bazı avukatların bu mesleğe hiç yakışmayacak biçimdeki korkakça tavırları ve savunma hakkının kutsallığı” düşüyor gündemimizin tam ortasına.   Her birimiz bildiklerimizi, duyduklarımızı paylaşıyor, zenginleştiriyoruz sohbetimizi.   Göz altına alınan şüpheli ya da sanıklardan talep edilen ücret-i vekaletlerin 200 bin dolarlardan başladığını duyuyorum günlerdir.   O avukatlar da korkularını yenip henüz suçları kesinleşmemiş FETO zanlılarını savunmayı göze alabilenler hani!   Şimdi yaşadığımız bir “olağanüstü hal” sadece.   Doğuda, güneydoğuda yıllarca uygulandı bu süreç.   Ama bu memleket 12 Eylül 1980 askeri darbesini gördü be!   Bursa’da Ertuğrul Yalçınbayır, Ali Arabacı ve Yahya Şimşek gibi hukukçuları efsane haline getiren şey, 12 Eylül’ün öncesi ve sonrasında hiç kimseden korkup çekinmeden insanların savunma haklarını korkusuzca yerine getirebilmeleriydi.   Tabi daha gençti ama şimdiki Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz de Bursa’nın yürekli, mücadeleci avukatlarından biriydi o dönemde.   Heykel’deki Valilik binasının hemen arkasındaydı bürosu.   Dün kendisini telefonla arayıp, içinde bulunduğumuz tabloyla ilgili olarak düşüncelerini sordum.   O da çok rahatsız tutuklu ya da göz altında bulunanların kolayca avukat temin edememeleri durumundan.   “Savunma hakkı kutsaldır. Şu dönemde meslektaşlarım çok kötü bir sınav veriyorlar, şüpheliler avukat bulmakta zorlanıyorlar” diyor o da.   Ve ekliyor Demiröz:   “Bursa Barosu olarak bizim duruşumuz belli. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı biz bu gün bu kez de askeri yönetim mağduru AKP’lilerin savunma haklarının peşine düşmüş olacaktık!..”   “Soruşturmaların mutlaka “şeffaf” bir şekilde yürütülmesi gerektiğini” söylüyor Bursa Baro Başkanı,  Hükümete ve Adalet Bakanı’na çağrıda bulunarak, “Bu süreci şeffaflaştıracak tek aktör avukatlardır, savunma hakkının kutsallığından dem vurularak avukatları cesaretlendirecek adımlar hemen derhal atılmalıdır” diyor.   Nerde o eski avukatlar?   Rahmetli Şükrü amcanın (Akmansoy) görev yaptığı dönemlerdeki deve dişi gibi o adamlar neydi öyle?   Şimdikiler parayı bulunca ya siyasete ya da spor kulüplerine yatay geçiş yapıp akıllarınca sınıf atlama peşine düşüyorlar.   Bulunduğu ortama değer katanların değil, kendilerine değer kapmak için ortama girenlerin devrinde yaşıyoruz artık. Avukatlar çok kötü sınav veriyorlar!     Bu sıcak Ağustos ayında dağ bayır gezerek yaz günü grip olmayı başarabilen ender insanlardan biriyim her halde!   İki gündür resmen kırılıp dökülüyorum.   Sağ olsun çok uzun zamandır davet edip duruyordu Soğukpınar Muhtarı, Doğruyol Partisi Osmangazi İlçe Eski Başkanı Mehmet Şirin.   Gazetemizin yönetim Kurulu Başkanı Orhan Efe ve bir grup arkadaşla birlikte bizi yine Soğukpınar’da öylesine gönülden ağırladı ki Mehmet Şirin, yanan ateşin ve dostluğun sıcaklığından o gece aslında havanın ne kadar sertleştiğini anlayamadım herhalde.   Dağ yöresi “turizmle” kalkınır ancak, derme çatma tesislerle değil, insanlar hala bunu anlayabilmiş değiller ne yazık ki.   Mehmet Şirin de “beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar” diye düşünenlerden.   Uzun zaman önce döndüğü Soğukpınar’da bir yandan muhtarlık yapıp komşularına hizmet ederken, diğer yandan da orada kurduğu şimdilik 6 odalı bir konaklama tesisinde turizmle uğraşıyor.   Yazarınızın artık pek kalmamış saçına veya sakalına olduğu gibi aklar düşmüş Şirin’in “Şirin Baba” gibi gülümseyen yüzüne ama bunun haricinde çehresi Ramazan davulu gibi gergin, bedeni bir atlet kadar çevik ve kaslı Şirin’in.   Uludağ’ın oksijeni ve suyu çok yaramış Mehmet Şirin’e, tabii bir de kekikle beslenen kuzularının lezzetini de es geçmemek gerek.   Gecenin konularından biri elbette Bursa’daki, FETO göz altılarıydı.   Bursa Barosu’na bağlı “bazı avukatların bu mesleğe hiç yakışmayacak biçimdeki korkakça tavırları ve savunma hakkının kutsallığı” düşüyor gündemimizin tam ortasına.   Her birimiz bildiklerimizi, duyduklarımızı paylaşıyor, zenginleştiriyoruz sohbetimizi.   Göz altına alınan şüpheli ya da sanıklardan talep edilen ücret-i vekaletlerin 200 bin dolarlardan başladığını duyuyorum günlerdir.   O avukatlar da korkularını yenip henüz suçları kesinleşmemiş FETO zanlılarını savunmayı göze alabilenler hani!   Şimdi yaşadığımız bir “olağanüstü hal” sadece.   Doğuda, güneydoğuda yıllarca uygulandı bu süreç.   Ama bu memleket 12 Eylül 1980 askeri darbesini gördü be!   Bursa’da Ertuğrul Yalçınbayır, Ali Arabacı ve Yahya Şimşek gibi hukukçuları efsane haline getiren şey, 12 Eylül’ün öncesi ve sonrasında hiç kimseden korkup çekinmeden insanların savunma haklarını korkusuzca yerine getirebilmeleriydi.   Tabi daha gençti ama şimdiki Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz de Bursa’nın yürekli, mücadeleci avukatlarından biriydi o dönemde.   Heykel’deki Valilik binasının hemen arkasındaydı bürosu.   Dün kendisini telefonla arayıp, içinde bulunduğumuz tabloyla ilgili olarak düşüncelerini sordum.   O da çok rahatsız tutuklu ya da göz altında bulunanların kolayca avukat temin edememeleri durumundan.   “Savunma hakkı kutsaldır. Şu dönemde meslektaşlarım çok kötü bir sınav veriyorlar, şüpheliler avukat bulmakta zorlanıyorlar” diyor o da.   Ve ekliyor Demiröz:   “Bursa Barosu olarak bizim duruşumuz belli. Eğer darbe girişimi başarılı olsaydı biz bu gün bu kez de askeri yönetim mağduru AKP’lilerin savunma haklarının peşine düşmüş olacaktık!..”   “Soruşturmaların mutlaka “şeffaf” bir şekilde yürütülmesi gerektiğini” söylüyor Bursa Baro Başkanı,  Hükümete ve Adalet Bakanı’na çağrıda bulunarak, “Bu süreci şeffaflaştıracak tek aktör avukatlardır, savunma hakkının kutsallığından dem vurularak avukatları cesaretlendirecek adımlar hemen derhal atılmalıdır” diyor.   Nerde o eski avukatlar?   Rahmetli Şükrü amcanın (Akmansoy) görev yaptığı dönemlerdeki deve dişi gibi o adamlar neydi öyle?   Şimdikiler parayı bulunca ya siyasete ya da spor kulüplerine yatay geçiş yapıp akıllarınca sınıf atlama peşine düşüyorlar.   Bulunduğu ortama değer katanların değil, kendilerine değer kapmak için ortama girenlerin devrinde yaşıyoruz artık.  

Diğer Haberler